Orwell’ın 1984’ü tüm totaliter rejimlere yöneliktir. Üstelik kitapta geçen para biriminin dolar olduğunun da altını çizelim.

Yazışma Adresi: 101 Numaralı Oda - Sevgi Bakanlığı

Ümit Aykut AKTAŞ

Asıl adı Eric Arthur Blair olan George Orwell’ın 1949’da yayımlanan, adı, Cesur Yeni Dünya, -ki yazarı Aldous Huxley, Orwell’ın Eton Kolleji’nden Fransızca öğretmenidir- Fahrenheit 451, Otomatik Portakal, Zamyatin’in Biz’i ile anılan, defalarca yasaklanan, siyasi-distopik romanı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört yine gündemde ve çok satar listelerinde. ABD’de 2013 NSA’nın dinleme skandalından ve 2017’de Donald Trump’ın ABD Başkanı olmasının ardından bu sefer de Afro-Amerikan kökenli vatandaşları George Floyd’un polis şiddeti sonucu ölümü sonrası başlayan yaygın protestolarla birlikte Amazon’a göre en çok satan kitaplar listesine girdi. Trump, 1 Haziran’da protestocuları “yağma yapmak ve binalara zarar vermekle” suçlayarak orduyu göreve çağıracağını duyurdu. Amerikan askerleri hiç bilmedikleri bir coğrafyaya demokrasi getirme derdinde değildiler bu sefer, kendi topraklarındaydılar, yani onlara en uzak ülkedeydiler.

Daha önceleri, Doğu Bloku ve Sovyet Rusya’nın antikomünist propaganda malzemesi olarak damgalayıp yasakladığı 1984, Amerikan Kütüphaneler Birliği’nce de sosyalizm propagandası yaptığı iddialarıyla pek çok kez gündeme gelmişti.

1984, Murakami’nin yazdığı IQ84 romanına ilham olmuş, Otomatik Portakal’ın yazarı Anthony Burgess da, yine 1984’ten etkilenerek 1985’i yazmıştı.
Aslında 1984,Orwell’ın dil becerileri açısından, otuz yaşında yazdığı Paris ve Londra’da Beş Parasız ve kırk iki yaşında yazdığı, Hayvan Çiftliği’ne göre biraz daha geridedir, fakat yarattığı atmosfer, inandırıcılık ve dilimize pelesenk olan “tam da bugünleri anlatan roman” kalıbı ile ardıllarından ayrılır.
Artık çoğumuzun bildiği hikâyede, Parti’nin önderliğinde Büyük Birader’in tasarladığı toplumun, baskıcı rejimdeki yaşam mücadelesi anlatılır. Büyük Birader diye biri gerçekten var mıdır? 2+2=5 eder mi? Siyaset gerçeği eğip bükme sanatı mıdır? Akıl karıştırma ve gerçekliği çarpıtma teknikleri güç zehirlenmesinin alâmet-i fârikası mıdır? Kitap boyunca bu kavramları sorgular dururuz.

OTORİTEDEN NEFRET ETMEK

Hint Emperyal Polis Teşkilatı’nda yedi yıl polis memurluğu yapar Orwell, en çok da o zaman nefret eder baskıcı devlet mekanizmasından, lise öğretmenliği, İkinci Dünya Savaşı’nda BBC propaganda muhabirliği, editörlük ve savaş muhabirliği yapar. Yazarken araştırma yapmak amacıyla, kitap satıcısı, bulaşıkçı, şerbetçiotu toplayıcısı olur. Ancak yine de ödemek zorunda olduğu faturalar yeterince gerçektir, aç kalır, bir tas çorba için kilise kapılarında kuyruğa girer.

İlk evliliğini Eileen O’Shaughnessy’le yaptıktan hemen sonra, otuz üç yaşındayken, İspanya İç Savaşı’na katılıp Cumhuriyetçi Milislerle birlikte, İspanya’da darbe girişiminde bulunan ve Hitler ile Mussolini’nin de desteğini alan Faşist Franco rejimi ve devlet partisi Falanj’a karşı mücadele verir. İspanya’ya savaş muhabiri olarak giden yazar, son anda rotasını değiştirip faşizmle savaşmak amacıyla Cumhuriyet milis kuvvetlerine katılır, o sıralarda yapılabilecek tek mantıklı şeyin bu olduğunu söylemektedir. Orwell, savaş döneminde yaşadıklarını Katalonya’ya Selam kitabında anlatmaktadır.
Ertesi yıl bir keskin nişancı tarafından boynundan vurulsa da hayatta kalmayı başarır. POUM (Marksist İşçi Birlik Partisi) milisine 1936 yılı sonunda katılır. İspanya’daki ‘ihanete uğramış devrim’ tablosu Orwell’ı derinden sarsmıştır ki 1945’te Hayvan Çiftliği’ni kaleme alır. Sovyetler Birliği ile yakın bağları bulunan İspanyol Komünist Partisi bir siyasi temizlik hareketine girişir. POUM yasadışı ilan edilir, Orwell da İspanya’yı terk etmek zorunda kalır. Ne yazık ki Cumhuriyetçiler ağır bir yenilgiye uğrarlar, katliamların, kurşuna dizilmelerin, idamların ardı arkası kesilmez, Franco ülkeyi otuz altı yıl boyunca yönetir.
Orwell’ın 1984’ü yazdığı tarihlerde hastalığı ilerlemeye başlamıştır, bu romanı can havliyle yazdığını söylersek yanılmış olmayız. Kitap tüm totaliter rejimlere yöneliktir. Üstelik kitapta geçen para biriminin dolar olduğunun da altını çizelim.

KASVETLİ BİR METİN

Metin alabildiğine kasvetlidir, romanda küçücük bile olsa bir umut kırıntısı yoktur. İnsanların isimleri yerine numaraları vardır. Yenisöylem, Eskisöylem, Geçmişin Değişebilirliği, Büyük Birader, Gerçek Bakanlığı, Düşünce Polisi, Suçdüşün, Çiftdüşün, Nefret Haftası gibi sık kullanılan ifadeler, ilk kez bu romanda kullanılmıştır. Okyanusya halkı, Parti‘nin ve Büyük Birader‘in totaliter yönetiminde yoğun bir manipülasyon ve propaganda bombardımanı altındadır. Halk bilgiyi devletin yayın organlarından almaktadır -çok tanıdık geliyor değil mi?- ama bilgi devletin istediği şekilde eğilip büküldükten sonra en minimal düzeyde verilmektedir. Kendilerini ihbar edecek diye kendi çocuklarından korkan ebeveynlerin yaşadığı bir ülkeyi düşleyin. Evliliğin tek amacının, partinin hizmetine verilecek çocuklar üretmek olduğunu. Hatta, her iki cins için bekareti özendiren, gençlik anti-seks örgütü gibi kuruluşları sevişmenin bile siyasal bir eylem olduğunu.

Barış Bakanlığı savaşın Gerçek Bakanlığı yalanların, Sevgi Bakanlığı işkencenin Varlık Bakanlığı yokluğun bakanlığıdır. Bu çelişkiler rastlantısal olmadığı gibi sıradan bir ikiyüzlülükten de kaynaklanmaz; bunlar, çiftdüşün’ün bilinçli kurallarıdır.

SON KARA LEKE

1984, pek çok kez beyaz perdeye, sayısız tiyatro oyununa hatta bale gösterilerine uyarlanır. Kendisini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Orwell’ın, komünistlere karşı pek bir sempatisi yoktur. Ölmeden önce 1949 yılında komünizme yakın olan kişilerin bir listesini hazırlamıştır ki bu listede; Charlie Chaplin, Katharine Hepburn, John Steinbeck, George Bernard Shaw, Orson Welles ve Cecil Day-Lewis (Aktör Daniel Day-Lewis’in babası) gibi kişiler yer almaktadır. Birleşik Krallık Bilgi Araştırma Bölümü’nde çalışan arkadaşı Celia Paget’a iletir bu listeyi. Savaş bittikten sonra bu bölüm Avrupa çapında komünist karşıtı propaganda yapmak ile görevlendirilir.

Buna benzer listeler daha sonra en çok Amerika’da kullanılır. Arthur Miller, Dalton Trumbo, Lloyd Bridges (Jeff Bridges’in babası), Orson Welles adının geçtiği Hollywood kara listesi de böyle şekillenir.

Politik ahlaksızlığı ve acımasızlığı ile şöhret yapacak iki isim vardır; FBI Başkanı J. Edgar Hoover ve Cumhuriyetçi Senatör Joseph Raymond McCarthy. J. Edgar Hoover, sol, liberter ve liberal düşünceli herkesi sindirmek için McCarthy’yi maşa gibi kullanır.

Savaş karşıtlarına ve sivil haklar savunucularına karşı psikolojik bir savaş yürütülür, kuruluşlara ajanlar yerleştirilir, korku ve paranoya yaratılarak, hizipçilik desteklenerek veya dedikodular çıkartılarak hedeflerin yıpratılması yoluna gidilir.

Son kertede Orwell, ölümünden sonra istemeden de olsa Büyük Birader’e hizmet etmiştir maalesef, Hayvan Çiftliği liselerde ders kitabı olarak okutulmuş, 1984 kendi lehlerine kullandıkları bir propaganda kitabı olarak tanıtılmıştır. Oysa Büyük Birader’in gözlerine baktığımızda ilkin McCarthy ve Hoover’ı görürüz.