Aydın Meral Yıldızlı Gece ve Büyük Umutlar Müzikholü adlı öykü kitapları Sibel Öz editörlüğünde NotaBene Yayınları’ndan çıkan Mehmet Sait Taşkıran ile kitapları, edebiyat, yazarlık ve okur kitlesi üzerine söyleştik. Taşkıran’ın geniş oylumlu edebiyat yetkinliğini yansıtan yanıtlarında yazara dairlikler, okuyucuyu edebiyatın bağlamına sokmakta… Yazma biçemin ve içeriğinde masala ve mitolojiye yakın bir kullanım var. Bunu sağlayan […]

Yazmak eylemi  ve bir edebiyat izdüşümü

Aydın Meral

Yıldızlı Gece ve Büyük Umutlar Müzikholü adlı öykü kitapları Sibel Öz editörlüğünde NotaBene Yayınları’ndan çıkan Mehmet Sait Taşkıran ile kitapları, edebiyat, yazarlık ve okur kitlesi üzerine söyleştik. Taşkıran’ın geniş oylumlu edebiyat yetkinliğini yansıtan yanıtlarında yazara dairlikler, okuyucuyu edebiyatın bağlamına sokmakta…

  • Yazma biçemin ve içeriğinde masala ve mitolojiye yakın bir kullanım var. Bunu sağlayan bileşenler nedir senin yaşamında?

Kökeninin geçmişle bağı, ilişkisi tartışılmaz fakat masalsı ve mitolojik biçim/yönelim içinde yaşadığımız toplumların geleneklerinde, inançlarında, ritüellerinde hatta insanların davranışlarında hâlâ varlığını sürdürüyor bence. GustavJung’un tam da bu konuyu ele alan ‘arketipselpsikanalizm’ine bakmak ufuk açıcı olabilir. Karakterler söz konusu olduğunda anne, baba, kral, yönetici, din adamı; duygular söz konusu olduğunda, kahramanlık, sevinç, öfke, hüzün, üzüntü, keder, kıskançlık, aldatma, hüsran, aşk, toplumun değerleri ve buna benzer duygulanımlar hem en eski sözlü anlatılarda yer almış hem de yazınsal edebiyatta sürekli, biçim değiştirerek, işlenegelmiştir. Homeros’un, Hesiodos’un anlatıları, Gılgamış, Binbir Gece Masalları, dengbejlerin kilamları, Goethe’nin ‘Faust’u, Don Quijote, James Joyce’un ‘Ulysses’i hatta Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ı bile insana ait olan bu arketipsel biçimler ve ilişkilerle doludur. Arketipsel ilişkiler ve benzerlikler bağlamında Joseph Campbell’in ‘Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’ kitabı da bu anlamda değerli bir çalışmad. Kimi öykülerimde fark edilen bu bileşenlerin ise kaynağını mitolojiden çok, tabi ki bir nevi devamı niteliğinde olan sözlü anlatılardan aldığını düşünüyorum. Doğup büyüdüğüm kent Urfa’nın, yaptığım yolculukların ve kültürlere dair araştırmalarımın da etkisi var.

  • Coğrafyaların edebiyatın bağlamını oluşturmadaki etkisi ne? Kastım dilsel farklılıklar değil kültürel motifler. Bölgelerin yarattığı kendi iç dinamikleri edebiyata nasıl yön veriyor?

Coğrafyanın, kültürel yapıların, toplumların yaşam biçimlerinin, bireyin farklı ilişki ağları içinde oluşunun edebiyatla birebir ilişkisi var. Bu ilişki düzgün doğrusal biçimde sürmüyor çoğunlukla. Bireysel çatışmalar, sorgulamalar, arzular, beklentiler, çaresizlik gibi duygulanımlara dönüşebiliyor. Birey ve toplum edebiyatın olanaklarıyla, dilin yaratımıyla ve insani değerlerle ele alınınca ortaya çıkan eserler evrensel bir nitelik kazanıyor. G. Deleuze, edebiyatı yaşamla ilişkisinde ele aldığı bir makalesinde, edebiyatı ‘algılam’ ve ‘duygulam’ yaratma olarak tanımlar ve yazma eyleminin, kişinin seyahatlerini, sevgisini, kederini, hayallerini anlatması anlamına gelmediğini, bir oluş sorunu olduğunu belirtir. Bana göre de coğrafi ve kültürel farklılıklar anlatıya benzersiz motifler kazandırsa da önemli olan insanın yaşamıdır, yaşam içinde oluş halidir. Anlam, dil ile dünyanın bu farklılıklarının kesiştiği yerde çıkan şeydir.

  • Öykülerinde dış mekân betimlemeleriyle karakterlerin dış mekâna uyumu göze çarpıyor. Örneğin dışarıda kar yağarken karı izleyen karakterlerde karın yağmasına benzeyen bir eylemsel dinginlik var. Karakter devinimiyle mekân uyumunu bu denli yakın oluşturmandaki amaç nedir?

Mekânın insan üzerindeki etkisi bir tarafa kendinde taşıdığı bilgisi, kendine özgü atmosferi, yaşanmışlığı, tanıklığı var. Her metnin içeriğinde mekân bilgisi yer almayabilir fakat inanın metin güçlü ise yazarın kurgusunun yarattığı, karakterin ruh halinin belirlediği bir mekânsal atmosfer mutlaka hissedilir. Verdiğiniz örnekte olduğu gibi dışarıda ağır ağır yağan karın, dingin mekânın, bir kahvehanedeki insanların ruh hallerine yansımaları karşılıklı devinim halini yansıtıyor. ‘Mekânın Poetikası’ isimli muhteşem kitabın yazarı GastonBachelard, mekânın, insanın düşünceleri, anıları ve düşleri için en büyük bütünleştirici güçlerden biri olduğunu söyler. Anılar, tanıklıklar, mekânla birlikte, poetik yani şiirsel, düşsel bir yönelimle canlanır.

  • Yıldızlı Gece ve Büyük Umutlar Müzikholü adlı öykü kitaplarında yol hikâyeleri var. Yol hikâyelerini nasıl topladın ve yazma mutfağında nasıl kullandın? Ve bu yanıtını genel olarak yazma yöntemine bağlayabilir misin?

Uzun yıllar kültürel araştırmalar ve kentlerle ilgili çalışmalar için yolculuklarda bulundum. Bu çalışmalar Atlas ve Magma dergilerinde yayınlandı. Esasen de edebiyatla ilgilendiğim için bu yolculuklar bana tarifsiz olanaklar, tanıklıklar sağladı. İlk bakışta öykülerin çoğu yol öyküleri gibi görünse de aslında farklı yerlerde süregelen, devinim halinde olan yaşamı ve bu yaşam içinde varolma çabası gösteren insanları bu öykülerde anlattım. İlk kitap ‘Yıldızlı Gece’ uzun bir süre çalıştığım ‘Doğuda Kış’ konusuyla ilişkilidir. Kitaptaki öykülerde kışın en çetin geçtiği uzak yerlerdeki insanların yaşamlarını, içinde bulundukları hem politik hem de toplumsal yapıyla birlikte ele aldım. İkinci kitap ‘Büyük Umutlar Müzikholü’nde yer alan öykülerin çoğu Anadolu’nun birçok yerinde geçiyor fakat büyük kentlerde geçenler de var. Sanırım öykülerin bir kısmının farklı yerlerde geçmesi, kimi öykülerde anlatıcının yabancılık hali ve benim sürekli araştırmalar için seyahatlerde bulunuşum ilk bakışta öykü kitaplarımın yol hikâyelerinden oluştuğu izlemi veriyor. Buna pek katılmadığımı belirtmek istiyorum. Öykü benim için yaşamdan bir kesit sunmak, fenomenolojik yöntemle yaşamı paranteze almak diyebilirim. Hissiyatın nedenini bir tarafa bırakırsak ben yol hikâyeleri olsun diye yazmadım öykülerimi.

  • M. Sait Taşkıran neden yazar? Amaç nedir senin için? Sağaltım? Var olma gereksinimi? Dışavurum? …

Yazma bir eylem benim için. Gördüklerim, tanıklıklarım, durağan olmayan devinim içindeki yaşamın türlü hallerini bana yansıdıkları, bende var oldukları biçimleriyle aktarmak. Edebiyatın sonsuz evreni içinde bütün bunları dilin olanaklarıyla yeniden canlandırmak, bir dil yaratmak… Bana düşen sözü, bu çoğul dünya içinde kendime ait bir dil ve anlatı ile söylemek, diyebilirim. Joseph Conrad’ın “İyi bir kitap iyi bir eylemdir” sözünü hep sevmişimdir. Pek tabi yazma eyleminin kendisi de bilişsel anlamda, var olma gereksinimi bir yerde. Yazarken kendimi sağalttığımı, zihnimde olup bitenleri aktarırken dışavurumsal bir refleksiyon hali de yaşadığımı söyleyebilirim fakat eylemsellik tüm bunları da kapsayan bir kavram benim için.

  • Yaratıcılığı, sonucunda çıkan formların çeşitliliğinden farklı düşündüğümüzde yaratıcılığın tüm disiplinlerin temelinde temel bir üretkenlik sağladığını söyleyebilir miyiz? Yazarın yaratıcılığı mimarinin yaratıcılığından zihinsel süreç olarak farklı mı? Örneğin Calvino’nun Görünmez Kentler’ini nereye koyabiliriz?

Öncelikle sanatsal çaba söz konusu olduğunda yaratıcılık önemli bir yerdedir. Fakat yeterli değil bence, bunu destekleyen ve ortaya sanatsal bir eser çıkmasını sağlayan en önemli şeyin çalışmak, denemek, çabalamak olduğunu düşünüyorum. Kendimden biliyorum, birçok yazıda ve öyküdeki, yaratıcı kurgu-olay-biçem, üzerine kafa yorarken ve mesai harcarken ortaya çıktı. Calvino’nun ‘Görünmez Kentler’ine gelince; birkaç defa okuyup üzerine düşündüğüm hatta yürüttüğüm bazı atölye çalışmalarında örnekler verdiğim bir kitap. ‘Görünmez Kentler’ mimari bağlamının dışında yazarın kendi deyişiyle içinde takasların, anıların, arzuların yer aldığı kurmaca kentlerdir. Kitabı için Calvino bir yerde şöyle der, “Kitabım, mutsuz kentlerin içine gizlenmiş, sürekli biçim alıp, yitip giden mutlu kentler imgesi üstüne açılıp kapanıyor.” Kent yaşamının, yapıların ve ilişkilerin çok hızlı bir şekilde değişimine tanık olan Calvino, bunu bir kriz olarak görür ve kitabıyla kentlere son bir aşk şiiri yazdığını söyler. Bu anlamda mimari yaratıcılıktan öte edebiyatın olanaklarıyla imgesel kentler yaratır.