Yemen “Arap Baharı”nın darmadağın ettiği ülkelerin başında geliyordu. Libya ve Suriye ile birlikte kanlı bir iç savaşa sürüklenerek emperyalistlerin ve bölgesel güçlerin yeni oyun sahasına dönüştürüldü. Ali Abdullah Salih’in devrilmesi sonrasında ülkedeki iktidar mücadelesi çok aktörlü bir yapıya bürünürken, Libya benzeri kanlı bir iktidar savaşına sahne oldu.

Salih sonrasında Şiiliğin bir kolu olan Zeydi Husilerden Suudi kuklası Mansur Hadi’ye, devrik lider Salih’in kendisinden El Kaide’ye, İran’dan Suudi Arabistan’a kadar birçok aktör söz sahibi olmak için yarışa girdi. Suriye’deki çatışmaların gölgesinde kalsa da “vekalet savaşı”nın en şiddetli yaşandığı mecraya dönüştü.

Salih’in yerine getirilen Mansur Hadi’nin Husiler tarafından alaşağı edilmesiyle bir süre sonra Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez Arap ülkelerinden oluşan Sünni Koalisyon’un saldırılarına maruz kaldı.

Savaşı başlatan isim de bugünlerde saray içi darbe ve ılımlı İslam çıkışlarıyla gündeme gelen Suudi veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın ta kendisiydi. Körfez Arap ülkelerinin askeri müdahalesi Yemen’de yakın tarihin en büyük insani trajedilerinden birine yol açarken, Suudi ablukası salgın hastalıkların baş gösterdiği, açlığın hüküm sürdüğü bir drama yol açtı.

Yeni oyun, yeni ittifak
Bu süre zarfında iktidar kavgasının önemli bileşenlerinden olan Salih, İran destekli Husilerle birlikte hareket etti. Salih, Suudi destekli güçlere karşı uzun süre işbirliği yaptığı Husilerle son dönemlerde bozuştu.

Husiler saf değiştirip Suudi Arabistan’la anlaşmaya çalışan ve ‘Yeni sayfa açmaya hazırım’ mesajı verdi. Salih’i yanına çekerek “Yemen’i İran’a bağlı milislerden kurtarma” planları yapan Arap koalisyonu bu açıklamayı memnuniyetle karşıladı. Ensarullah Hareketi lideri Abdülmalik el Husi ise Salih’e ‘’Bu vatana ihanettir, utanç duyması gerekir’’ tepkisini gösterdi.

Yirmi dört saate sığan bu gelişmeler sonrasında Husiler devrik lider Salih’in başkent Sana’daki evini havaya uçurdu. Salih’in kaçmaya çalışırken linç edilerek öldürüldüğü açıklandı. Salih daha önce de sarayına yapılan saldırıda ağır yaralanmıştı.
Husiler bu gelişmeler öncesinde Abu Dabi’deki El Baraka nükleer reaktörü yönüne cruise füzesi attığını açıkladı. Husiler Yemen’de ürettikleri füzelerin Arap ülkelerinde herhangi bir yeri vurabileceği, dolayısıyla BAE’nin artık güvenli bir ülke olmadığı uyarısı yapmıştı. Geçen ay da Husilerin Riyad Havaalanı yönünde fırlattığı ‘balistik’ füzeyi ise Suudi savunma sistemleri havada imha etmişti.

İran-Suudi güç mücadelesi
Arap Yarımadası’nın en fakir ülkesi Yemen, İran-Suudi Arabisan arasındaki güç mücadelesinin sıcak bir savaşa dönüştüğü açık bir cepheydi. Husiler İran, Aden’de kendi yönetimini ilan eden Hadi de Suudi Arabistan sponsorluğunda hareket ediyordu.
Salih’in ittifak yapısını değiştirerek Riyad’a göz kırpması denklemi değiştirecek bir hamleydi. Husiler Salih’i öldürerek bu ittifakın gelişmesini baştan engellemiş oldu.

Suudi yönetimi, petrol geçiş güzergahında stratejik konumda olan Yemen’de Husilerin varlığı durumunda petrol sevkıyatının tehlikeye düşeceğini ve kendi ülkesindeki Şii nüfusun kontrol altında tutulmasının zorlaşacağını düşünüyor.

Büyük insani trajedi yaşanıyor
Yemen’de İran destekli Şii Husiler ile Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun savaşı üçüncü yılında. Suudi Arabistan ve İran arasındaki iktidar mücadelesi Yemen’i uçuruma sürüklüyor. Taraflar birbirlerine karşı üstünlük sağlayamazken, ülkedeki insani kriz ciddi boyutlarda. Bu durum Birleşmiş Milletler’in raporlarına da yansımış bulunuyor.

Salih’in öldürülmesi savaşı daha da şiddetlendirecek. Sünni Arap Koalisyonu’nun saldırıları ve ablukası nedeniyle altyapının çöktüğü, açlığın baş gösterdiği, kolera salgının yayıldığı Yemen’de Suudilerin kara-hava-deniz ablukası yüzünden 20 milyonu aşkın kişi, yardımlara ulaşmakta büyük zorluk çekiyor.

Yemen, Arap Baharı’nın nasıl da “Arap kışı”na dönüştüğünün en hazin hikayelerinden birisini yazıyor. Ve anlaşılan o ki bu hikâye yeni kanlı sahnelerle derinleşerek sürecek.