Yeneroğlu istifa sürecini ilk kez anlattı

AKP'ye yaptığı eleştirilen sonrası istifası istenen ve Mustafa Yeneroğlu istifa süreciyle ilgili ilk kez konuştu. Ali Babacan'ın partisine katılacağı konuşulan Yeneroğlu destek vereceği partinin sinyalini de verdi.

İktidarın politikalarına dair eleştirileriyle gündeme gelmeye başlamasının ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın talebi üzerine AKP'den istifa eden Mustafa Yeneroğlu, istifa sürecini anlattı.

"Türkiye’de şu anda merkezde çok ciddi bir boşluk var" diyen Yeneroğlu, iktidarın Ankara ve İstanbul seçimlerini doğru okuyamadığı için çok daha kötü noktalara gidileceğini ifade etti. Yeneroğlu, "güçlü ve demokratik bir blokun mutlaka ve mutlaka en kısa zamanda siyaset arenasına çıkması gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Karar gazetesinden Yıldıray Oğur, Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır'ın sorularını yanıtlayan Yeneroğlu'nun açıklamaları şöyle:

"Türkiye’de yaşayan her bir ferdi özel, özerk ve özgür kabul eden, demokrasi çıtasını Aleviler söz konusu olduğu zaman da atlayabilen, Kürt sorunu karşısında tutum alabilen güçlü bir demokratik blok olması durumunda bu bloğa destek veririm."

Beyefendi’ye istifamı arz ettim ama kabul etmedi

"Kasım 2015’da İnsan Hakları Komisyon Başkanlığına seçildim. Kamu idaresinin yanlışlarına, özellikle insan hakları ihlallerine hep tepki gösterdim, komisyonun yetkilerini kullandım. Bu duruşum üzerine arkadaşlar tabii rahatsızlıklarını bildirmişler. Komisyona katılmayan bizimle aynı karede görünmek istemeyen arkadaşlar da oldu elbette. Bunun üzerine ben Beyefendi’ye istifamı arz ettim. “Ben tutumumdan vazgeçemem, sonuçta bunlar ilkesel tutum, AK Parti’nin de olmazsa olmazları. Fakat burada bir rahatsızlık söz konusuysa, genel irade buna aykırı düşünüyorsa, rahatsızlık vermek istemem” dedim. O kabul etmedi, dönem sonunu bekledi."

"Beyefendi de sonuçta benim tavrımı biliyordu. 2018 seçim sonrasında MKYK üyeliğine getirildim. Elbette ki MKYK üyeliğinde de varlık sebebim oydu; teşkilatımızın verdiği vekaletin gereğini yerine getirmeye çalıştım. Lidere doğru bildiğini söylemek benim anlayışımda farzdır."

"Ciddi eleştirilere öfkeleneceğimize, ‘biz nerede hata yaptık’, insanlar neden bize sırt çevirmeye başladı sorusunu reddetmenin kime ne faydası olabilir?"

"Teşkilatlarımızda da yaygın olan ciddi eleştirilere öfkeleneceğimize, ‘biz nerede hata yaptık’, insanlar neden bize sırt çevirmeye başladı sorusunu reddetmenin kime ne faydası olabilir? Zaten ümidimizi yitirmek üzereyken, tutunacak dal arıyorduk. İstanbul seçimleri sonrası daha da maalesef ‘biz kendimizi anlatamadık’ yaklaşımı. Bir kez de anlatmayalım Allah aşkına, bir kez de dinleyelim. "

"Toplumun derdi ve öncelikleri ne, sadece anlamaya çalışalım. Tamamen korku politikası olan beka söylemi ile karın doyuyor mu? Çocuklara harçlık verilebiliyor mu? Nasıl oldu da geçmişte değişimi, yeniliği ve ümit dolu geleceği konuşarak heyecanlandıran bir parti devletçi statükonun temsilcisi haline gelebildi. Bunları konuşabiliyor muyuz?"

Alpaslan Kuytul, Osman Kavala haksız yere cezaevinde

"Düşüncelerini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ancak bir Taner Kılıç, bir Alpaslan Kuytul, bir Osman Kavala haksız yere cezaevine mahkum edilebiliyorsa, benim anladığım Müslümanlık beni dışarıda rahat ettiremez. Evlatlarımızın yüzüne bakarken başımız dik mi, huzurlu muyuz? Bütün arkadaşlarım bunu düşünmeli. Düşünceleri kimse yok edemez. "

"Tarih Ahmet Altan’ı anacak, onu yargılayanları hayırla yad etmeyecek

Demokratik devlet risk devletidir. Özgürlüğün aşkına riski göze alamayan devletler diktatörlüğe evrilir. İnsanlık 2400 yıldan beri düşünce suçlusu Sokrates’i mi konuşuyor, yoksa onu yargılayanları mı? Bu sebeple tarih Ahmet Altan’ı anacak, onu yargılayanları hayırla yad etmeyecek."

İstanbul seçimleri sonrası ümitlerimi yitirdim

"İstanbul seçimleri sonrası artık ben parti içerisinde bir dönüşümü sağlanabileceğine, özeleştiri kültürün artık geliştirilebileceğine, en son 23 Haziran sonucundan sonra millete anlatamadık söylemi yerine biz bu milleti niye anlamıyoruz anlayışının yerleşebileceğine dair ümidimi yitirdim.

Bardağı taşıran damlalardan biri de Anayasa Mahkemesi’nin akademisyenler kararından sonra yayınlanan bir bildiri oldu. O bildirinin nereden geldiğini çok iyi biliyorum. Anayasa Mahkemesi’ni kınamanın çok çok ötesinde “terörü meşrulaştıran Anayasa Mahkemesi” diye bir bildiri yayınlandı. Bu hukuk devleti anlayışını ayaklar altına almaktır. Hiçe saymaktır. O mesele benim için her şeyin bittiği noktaydı. Onun üzerine adli yıl açılışında sayın Cumhurbaşkanımız kuvvetler ayrımını göz ardı ederek kendisini kuvvetlerin üzerinde konumlandırdı."