Obama döneminin tüm dış politika icraatlarının mimarı olan Biden’ın dış politikadaki gücü hafife alınmamalı. Biden son dönem Amerikan dış politikasına damgasını vuran Obama yönetiminin attığı birçok dış politika adımının arkasındaki isim. ABD’nin bugünkü Asya-Pasifik ya da bir başka deyişle Hint-Pasifik politikasının mimarı da Biden’dır.

Yeni ABD Başkanı’nın Asya planı

Dr. Barış ADIBELLİ | Dumlupınar Üniversitesi, Öğretim Üyesi

Çok çekişmeli ve tartışmalı geçen Amerikan seçimleri nihayet Biden’ın kazanmasıyla sona erdi. Her ne kadar Trump, seçim sonuçlarını kabul etmese de dünya liderleri birer birer Biden’ı arayarak kutlamaya başladılar. Trump, yargı sürecini başlatacağını duyururken dünya Biden’ın yeni dönem politikalarını merak ediyor. Aslında dünya Biden’ı iki dönem yaptığı başkan yardımcılığı görevinden dolayı çok iyi tanıyor. Zira Obama’nın dış politikadaki eksikliği doldurmak adına bu konuda yetkin bir isim olan Biden’ı seçmesi tesadüf değil. Dolaysıyla Obama döneminde tüm dış politika icraatları ve "başarıları"nın mimarı bizzat Biden kendisidir.

Biden’ın dış politikadaki gücü hafife alınmamalıdır. Öyle ki Obama yönetiminde dışişleri bakanı olan Hillary Clinton’ın dış politika vizyonu ve söylemi Beyaz Saray’ın dolaysıyla da Biden’ın dış politika anlayışı ve söylemi ile çelişmeye; hatta rekabet etmeye başlayınca Biden’ın girişimiyle ikinci dönem Hillary Clinton’ın yerine John Kerry dışişleri bakanlığı görevine getirildi. Hatta o dönem bir televizyon programında demokratların akıl hocası ünlü stratejist Zbigniew Brezinski’nin Hillary Clinton için “bunu gönderdikleri çok iyi oldu Amerikan dış politikasına zarar veriyordu” mealinde konuşması da dikkatleri çekmişti. Tabi bu dönemde ABD’nin Bingazi elçiliğine yapılan saldırı ve büyükelçinin öldürülmesi olayı da Amerikan dış politikasının o dönem yaşadığı en büyük travmaydı ve fatura Biden yerine Hillary Clinton’a çıkarıldı.

İMAJI DÜZELTMEYE ÇALIŞACAK

Biden, ABD’nin dünya politikasından önce ülke içindeki bölünmüşlüğü ortadan kaldırarak Trump’ın yıktığı toplumsal barışı yeniden inşa ettikten sonra ABD’nin küresel imajını düzeltme yoluna gidecek ve dünya politikasına yön verecek. Bilindiği üzere Trump, ABD’nin neredeyse bir asırlık dünya politikası geleneğini yerle bir etti. Twitter ile ABD ve dünyayı yönetmeye çalıştı. Trump’ın dünyayı umursamaz tavrı en fazla ABD’nin müttefiklerini hem üzdü hem de kızdırdı. NATO’yu sorguladı, birçok uluslararası örgütten ya çıktı ya da çıkmakla tehdit etti. Öyle ki, neredeyse Birleşmiş Milletler’den bile çıkma durumuna geldi. Rusya ile arasındaki silahlanmayı sınırlayan anlaşmalardan çekilerek yeni bir silahlanma yarışına girdi. Çin’i hem ekonomik hem de ideolojik bir düşman olarak ilan ederek yeni bir Soğuk Savaş’ın eşiğine getirdi. Tüm bu tabloya bakıldığında Biden’ın işi oldukça zor.

yeni-abd-baskani-nin-asya-plani-804741-1.

Biden aslında son dönem Amerikan dış politikasına damgasını vuran Obama yönetiminin attığı birçok dış politika adımının arkasındaki mimar. Bu adımlardan öne çıkan bazıları şunlardır:

>> ABD ile İslam dünyasının 11 Eylülden sonra açılan arasını yeniden düzeltme adına Obama’nın Mısır’dan verdiği mesaj. Obama, basın toplantısına elele çıktığı Mısır lideri Mübarek’i birkaç yıl sonra diktatör olarak ilan edecek ve iktidardan düşürülmesini sağlayacaktır.

>> 2010’da Ortadoğu’da baş gösteren ve halen farklı bir şekilde devam eden Arap Baharı süreci

>> El Kaide’nin tasfiye edilmesi, IŞİD’in ortaya çıkması

>> ABD’nin Asya Pasifik bölgesine yönünü dönmesi

>> AB-Ukrayna çatışması

>> Suriye’nin bugün içine düştüğü durum

ASYA-PASİFİK STRATEJİSİNİN MİMARI

2011 yılında Obama’nın Avustralya parlamentosunda yaptığı konuşmayla ABD’nin artık Asya-Pasifik bölgesinde yer alacağını ve burada kalıcı olacağını açıklamasıyla ABD’nin de yeni dönemdeki yeni eksen merkezi ve rotası da belirlenmiş oluyordu. İşte, ABD’nin bugünkü Asya-Pasifik ya da bir başka deyişle Hint-Pasifik politikasının mimarı da Biden’dır. Dolaysıyla, Biden Asya-Pasifik bölgesine büyük önem veriyor.

ABD’nin Asya’ya yönelmesinin hemen ardından Çin’den de yanıt gecikmedi. 2013 yılında Xi Jinping, Kuşak ve Yol Girişimi'ni ilan ederek ABD’yi bölgede dengelemeye çalıştı. Ancak daha sonra ki dönemde Obama-Biden yönetimi Asya-Pasifik bölgesine gerekli ağırlığı vermediler. Zira bilindiği üzere hemen hemen aynı dönemde ortaya çıkan Arap Baharı süreci Washington’da çok daha heyecanlı karşılanmış ve tüm mesai Ortadoğu üzerine odaklanmıştı.

ÇİN POLİTİKASI NE OLACAK?

Henüz dış politika ekibi ve ulusal güvenlik danışmanının kimlerin olacağı belli olmamasına rağmen Biden’ın Çin’e karşı atacağı adımlar aslında dünya politikasının da gelecek günleri açısından önemli. Biden’ın gündeminde sadece Çin’e karşı ticaret savaşı yok. Çin ile bağlantılı bir sorunlar paketi var. Bunların önde gelenleri şöyle: Güney Çin Denizi sorunu, Tayvan, Hong Kong, Uygur sorunu, Tibet sorunu ve Kuşak ve Yol Girişiminin geleceği.

Biden’ın Çin’e karşı duruşu aslında çok net. Daha başkan yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde ABD’nin Asya’ya yönelmesini sağlarken bunun ana amaçlarından bir tanesi de Çin’in yükselişini bir şekilde kontrol altına almak olduğu biliniyordu.

Biden, prensip itibariyle Trump’ın Çin politikasını destekliyor ancak yöntemi benimsemiyor. Biden, “ben bu meseleyi müttefiklerin önüne götüreceğim” diyor, yani Trump’ın ayrılmak istediği NATO’nun önüne götürecek. Hatırlanacağı üzere Aralık 2019’da NATO Londra zirvesi düzenlenmişti ve bu zirve 21.yüzyılda NATO’nun yeni düşmanı olarak Çin ilan edilmişti. Aslında bu durum son birkaç yıldan beri ABD’nin üzerinde çalıştığı bir plandı. Şimdi, Biden diyor ki, Trump’ın en büyük hatası Çin meselesiyle tek başına mücadele etmeye çalışmasıydı ve ben bu meseleyi NATO’daki müttefiklerimle çözeceğim. Şimdi buradan iki sonuç çıkıyor: Birincisi ABD, tekrar NATO’nun önemini ve gücünü artıracak, diğer ikincisi ise Çin, artık NATO’nun bir meselesi haline gelecek ve cadı avı başlayacak.

Güney Çin Denizi sorununda Biden’ın düşüncesi tüm deniz yolları ve semalar açık olduktan sonra sıkıntı yok şeklinde. Tayvan sorununda Trump’ın aksine silah satışına onay vermeyeceği düşünülüyor. Uygur meselesini soykırım olarak nitelendirdi; ama bu seçim stratejisi miydi yoksa gerçekten inandığı bir durum mu bunun ilerleyen günlerde göreceğiz. Başkan yardımcılığı günlerinde Uygur meselesine çok yakın olmadığı da göz önüne alınırsa, sanki biraz seçim stratejisi gibi gözükmektedir. Ancak daha önemli ve Çin’i kızdıracak bir başka mesele var, o da Tibet sorunu. Biden seçim kampanyası sırasında yaptığı bir açıklamada Trump’ı Tibet’in ruhani lideri Dalay Lama’yı Beyaz Saray’da kabul etmeyen tek ABD başkanı olarak eleştirmiştir. Kendi seçildiğinde ilk iş olarak Dalay Lama “hazretlerini” (kendi ifadesi) Beyaz Saray’da ağırlayacağım demiştir. Dalay Lama, Tibet’in Çin’in bir parçası olduğunu kabul etmiyor ve bağımsızlığı için dünya çapında mücadele ediyor. Bu bağlamda, Hindistan’da Tibet sınırına yakın Dharamasala’da sürgünde bir Tibet hükümeti bile kurmuştur. En büyük destekçisi Hindistan ve ABD’dir. Tibet, dünya Budistlerinin Vatikan’ı olarak görülmektedir. Çin’in Dalay Lama meselesine bakışını da birkaç kelimeyle özetlemek gerekir.

Çin tüm bu yaşananları dikkatlice takip ediyor. 2008’de yaşananları unutmuş değil. Renkli Devrimlerin bir parçası olarak Safran Devrimi adı verilen olayda Tibet’teki Budist rahipleri Pekin’e karşı ayaklandılar. Çin’in müdahalesinin ardından Tibet’teki manastırların birçoğu adeta cephanelik haline getirildiği ortaya çıkmıştı. Kuşkusuz, Hindistan sınırından kaçak yollarla silahlar ve patlayıcılar getirilmişti. Dolaysıyla, Çin, Dalay Lama için “kuzu postuna bürünmüş kurt” yakıştırmasını yapıyor.

Şu ana kadar Çin, Biden’a temkinli yaklaşıyor. Gerçi Xi jinping ile Biden birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Xi Jinping, Çin devlet başkan yardımcısı iken Biden da ABD’de başkan yardımcısı idi. Dolaysıyla birbirlerinin politikalarını ve görüşlerini yakından tanıyorlar birlikte çalışma fırsatı da bulmuşlardı.

yeni-abd-baskani-nin-asya-plani-804740-1.

BİDEN’IN KUZEY KORE POLİTİKASI

Biden için Asya ‘da diğer bir sorun da Kuzey Kore. Biden, Trump’ı Kuzey Kore konusunda da çok sert ekleşirdi. ABD başkanının bir diktatörü meşrulaştıramayacağını söyleyerek Trump’ın Kim jong-un ile görüşmesini yerden yere vurdu. Biden’ın Kuzey Kore politikası gayet açık nükleer silahlardan vazgeçmedikçe ve bunu ispat etmedikçe hiçbir şekilde Kuzey Kore ile görüşülmeyecek. Bu habere en çok Japonya ve Güney Kore sevinecek gibi. Zira Trump, artık daha fazla koruma hizmeti veremeyeceklerini ve askerlerini çekeceklerini söyleyerek ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerini de küstürmüştü. Biden, yeniden ABD’nin müttefiklerini biraraya getireceklerini bir başka deyişle gönüllerini alacaklarını söylüyor. Bu bağlamda, Japonya, Güney Kore ve Avustralya ile ilişkiler daha da sıkılaştırılacak. Biden’ın başkan seçilmesine rağmen Kuzey Kore halen sessizliğin koruyor ve dikkatle ABD’deki gelişmeleri takip ediyor. Kuzey Kore, seçim süresince her hangi bir yorum ve değerlendirmede bulunmaktan kaçındı.

Biden döneminde Hindistan ile ilişkilerin geleceği biraz belirsiz. Trump’ın Hindistan ile yaklaşık 20 miyar dolarlık bir savunma ekipmanı anlaşması var. Teslimat bitmek üzere; ancak Biden, Keşmir sorunu konusunda ve Hindistan başbakanı Modi’nin son dönemde hem Keşmir hem de Hindistan’da yaşayan Müslümanlara yönelik ayrımcı politikalarından rahatsızlık duyuyor. Her ne kadar Kamala Harris yarı Hintli olsa da Hindistan Trump’ın gitmesine üzgün. Biden’ın Pakistan’a bakışı da belirsiz olduğundan Yeni Delhi yönetimi şu aralar endişeli.

BİDEN VE BATI ASYA

Trump’ın Taliban ile imzaladığı barış anlaşmasının geleceğinin ne olacağı ve Afganistan’a yerleştirilen IŞİD militanlarının durumu henüz belli değil. Biden, Afganistan’dan asker çekeceğini söylüyor. Batı Asya’da Afganistan belirsizliğini korurken Biden’ın İran ile tekrar nükleer anlaşma imzalayacağı konusunda gelen haberler de bölgenin barış ve istikrarı açısından oldukça önemli bir gelişme olarak görülüyor. Güney Kafkaslar'da yaşanan Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları konusunda da Biden, bir an önce çatışmaların sona erdirilmesini istemektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesine de şiddetle karşı çıkıyor. Özellikle Rum ve Ermeni lobileriyle çok yakın ilişkileri bulunan Biden’ın göreve başladığında nasıl bir tavır takınacağı şimdiden merak konusu. ABD’deki Ermeni diasporası ağırlıklı olarak Biden’ı desteklediler. Biden da Ermeni diasporasının tezlerine destek veriyor. Bu arada yine Obama-Biden ikilisinin imzacı olarak yer aldıkları Trans Pasifik Ortaklığından başkanlığının üçüncü gününde Trump, ayrılmıştı. Şimdi Biden’ın tekrar bu ortaklığa dönme ihtimali oldukça yüksek.

Biden’ın belki de en çok merak edilen bir diğer dış politika konusu Rusya ile ilişkilerin geleceği. Her şeyden önce demokratlar 2016 seçimleri nedeniyle Rusya’ya kızgınlar. Bu kızgınlık bir hesaplaşmaya mı döner yoksa Trump’ın izinden gidilerek Rusya ile anlamsız ve sonu olmayan bir silahlanma yarışını mı devam ettirirler bu önümüzdeki günlerde netliğe kavuşacak. Eğer Biden, Çin ile mücadele edecekse Rusya’yı rakip olmak yerine ortak olmaya ikna etmesi gerekir. Her iki ülke arasındaki silahlanmayı sınırlayan anlaşmaların tekrar yürürlüğe girmesi için de epey bir mesai harcaması gerekiyor. Son olarak Rusya’nın aynı zamanda bir Asya-Pasifik gücü olduğunu da unutmamak lazım.

Sonuç olarak, Biden ile yeni bir dönem başlayacak mı yoksa ileri yaşı ve sağlık sorunları nedeniyle bir süre sonra görevi bırakmak zorunda mı kalacak. Ayrıca, Trump’ın bir hukuk mücadelesi başlatacağını da unutmamak gerekiyor. 20 Ocak 2021’e yani başkanlık yemininin edileceği güne daha çok var. Öyle tartışmalı ve şaibe iddiaları dolu olan bir seçim yaşandıktan sonra yemin gününü bekleyiş biraz sanki sürprizlerle dolu gibi görünüyor. Hele de kendisini halen başkan olduğunu iddia eden Trump’ın da varlığı ile ABD’de şimdilerde iki başkan tartışması yaşanmaya başladı. Son söz olarak Kamala Harris, başkanlığa oldukça yakın. Kendisinin başkan yardımcısı olarak seçildiğinde söylediği gibi ABD imkanlar ülkesi… Nasıl bir imkan çıkacağı belli olmaz!