Alzheimer alanında ilaç geliştirmenin çoğunlukla başarısız olması, ilaç şirketlerini ve akademik çalışmayı oralardan uzaklaştırıyor. Bu, yaygınlaşan hastalığın çözümü için atılacak adımları yavaşlatıyor

Yeni Alzheimer ilacı ve düşündürdükleri

Alzheimer hastalığı henüz tedavisi olmayan, ortalama yaşam süresi ve yaşlanan nüfus oranı arttıkça yaygınlığını genişleten bir sinir sistemi hastalığı. Genetik ve çevresel birçok nedene bağlı olarak gelişen hastalığın heterojen bir yapısı olması nedeniyle her toplumdaki dinamikleri de farklılık gösteriyor. Uzun yıllardır Alzheimer için ilaç geliştirme çalışmaları devam ediyor ancak bu süreçler çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandı. İlaç denemelerinin %95’ten fazlası son klinik aşamalara gelmeden başarısız oluyor. Bunun nedenleri arasında hastalığa müdahale edebilme penceresinin hastalığı tanımlamaya başlamamızla birebir ilişkili olması var. Bu şu anlama geliyor: kişiyi Alzheimer olarak tanımladığımız andan sonra yapabileceğimiz müdahaleler oldukça sınırlı.

Alzheimer için daha erken tanımlama metotları geliştirmek, bu aşamada erken müdahale ile etkili ilaçların geliştirilmesini sağlamak ve hastalığın oluşmasına geciktirmek, belki de engellemek ana hedefler. Bu nedenle, Alzheimer‘ın semptomatik tedavisi yerine, yani bilişsel kaybın geri getirilmesi, beyindeki sinir bağlantılarının yok olmasının önüne geçebilmenin ötesinde hastalığın nedenlerini ortadan kaldıracak tedavileri yönelmek ve bunu erken teşhisle birleştirmek Alzheimer alanında gidilen güncel yol. Bu ay içinde, Alzheimer‘ın temelinde yatan bazı patolojik özellikleri yok etmek üzerine geliştirilen bir ilaç Amerikan Gıda ve İlaç dairesi FDA’dan onay aldı. Aducanumab adındaki bu ilaç, bir monoklonal antikor. Antikorlar, tanıdıkları protein parçalarına bağlanarak onları etkisiz hale getirme özelliğine sahipler. Bu, Covid surecinde çok duyduğumuz nötralizan antikor tepkisi ile benzer bir mekanizmaya tekabül ediyor.

PLAK YAPILARINI ÖNLÜYOR

Alzheimer hastalığının yaratan patolojik nedenlerden bir tanesi beyinde oluşan amiloid plakları. Bu proteinler, sinir hücrelerinin yapısını bozarak, bağışıklık sistemini etkileyerek, sinyal iletimine sekteye uğratarak uzun vadede sinir hücrelerinin ölmesini beraberinde getirdiği düşünülen mekanizmalardan bir tanesi. Hipotez olarak, eğer bu plakların oluşması önlenebilirse belki Alzheimer da önleme şansına sahibiz fikri alanda uzunca süredir dillendirilen bir fikirdi. Onaylanan ilaç, amiloid plakların oluşturan proteine bağlanarak bunların bir araya gelip daha büyük plak yapılarını oluşturmasının önüne geçiyor. Bu ilaç Faz bir klinik çalışmasına 2015 yılının mart ayında başlamıştı. Fazla çalışma sonuçları 2016 yılının ağustos ayında yayınlanmıştı ve amiloid plaklarının azaltılabileceğine dair umutları yeşertmişti. Hayvanlarda yapılan çalışmalarda özellikle fare beyninde bu ilaç ile amiloid plakların oluşması neredeyse tamamen engelleniyordu. Faz iki ve faz üç çalışmalarda 2019 yılında sonuçlanmıştı. Ancak 2019 yılının Ekim ayında şirket çalışma sonuçlarının yeterli etkiyi göstermediği ve insanlarda bilişsel kapasitenin yerine gelmediğini söylemişti. Ancak daha sonra çalışmayan yapılan ekler ile sonuçların istatistiksel olarak anlamlı olduğu şirket tarafından yayımlandı. 3482 katılımcı üzerinde yapılan çift kör, randomize, plasebo kontrollü doz denemeleri sonucunda ilacı alan kişilerde plak oluşumu düşerken plasebo duyduğunda düşmemişti. Bu çalışmalar nedeniyle bu ay içinde Amerika Birleşik Devletleri‘nde bu ilaç onaylandı. İlk aşamada sevindirici görünen bu süreç aslında oldukça hararetli bir tartışmayı da beraberinde getirdi. 2020 yılının kasım ayında çalışmanın içinde yer almayan bağımsız bir araştırma grubu ilacın etkisini güçlü olmadığı yönünde ve ilacın etkisinin belirtilen şekilde gerçekleşmediği konusunda bazı eleştiriler ortaya koymuştu. Bunun yanında, bilimsel alanda, Plak oluşumunu Alzheimer başlatan ya da tetikleyen bir mekanizma olduğu ancak ilerleyen aşamalarında hastaların bilişsel kaybı ve hastalığın şiddeti ile plakların bağlantısının ya da korelasyonu çok fazla olmadığı yönünde çalışmalar mevcut. Bu nedenle ilacın belirtilen yaş grubunda ve şekilde kullanılmasının azalma için bilişsel bir etki yapmasının zor olduğu düşünülüyor. Yapılan birçok deneysel çalışmada ve hayvanlardaki Alzheimer modellerinde plak oluşumunun bilişsel kapasite ile yakın bir etkisinin ilerleyen azalma sürecinde olmadığı da bulunmuştu. Ayrıca Alzheimer oldukça heterojen bir hastalık ve bu antikor plak oluşumu herkesi benzer şekilde etkilemiyor. Beyninde çok fazla plak olan kişiler Alzheimer olmayı biliyorlar, beyninde çok az plak olan kişiler ağır Alzheimer tepkisi ile karşılaşa biliyorlar. Bu nedenle, amiloid plaklarının sadece kendi başına Bu hastalığı tanımlayan bir süreç olmadığını söyleyebiliriz. Bu ilaç, Alzheimer’ın temelinde yatan patoloji hedefleyen ilk ilaç olması nedeniyle çok önemli ve ilaç geliştirme çalışmalarına ivme kazandırması açısından yararlı olabilir. Ancak bu ilacın maliyeti oldukça yüksek. ABD’de yıllık 56.000 $ fiyat biçilen ilaç en az birkaç sene kullanmak zorunda olacak. Aynı zamanda ilacın kullanılmasının yan etki profilinin yüksek olabileceği yönünde kaygılar var ancak bunları zaman içinde yapılacak izlemsel çalışmalar sonucunda daha net görebileceğiz.

Alzheimer alanında ilaç geliştirmenin çoğunlukla başarısız olması, birçok ilaç şirketini ve akademik çalışmayı oralardan uzaklaşmaya gittiğini biliyorsun. Bu, gittikçe artan ve önümüzdeki senelerde daha da yaygın hale gelecek bu hastalığın çözümü için atılacak adımları yavaşlatan bir süreçte. FDA’nın bu ilacı onaylaması, hem yapılan çalışmaların başarıya ulaşabileceği yönünde bir mesaj vermek, hem de az evvel alanda yapılacak olan çalışmalar daha fazla fon ayrı bilmesinin politik argümanlarını yaratmak olarak düşünülebilir. Alzheimer halen çok büyük bir sağlık sorunu ve pandemi sürecinden sonra yaşadığımız hareketsizlik hastalığın atmasını önümüzdeki senelerde daha da yinelenmesine sağlayabilir. Bu nedenle azami alanında yenilikçi ve etkili tedaviler geliştirmek için oluşturulacak akademik çalışmalara daha fazla fon ve imkân sağlanmalı.