FETÖ firarisi olan Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı 2009 yılında “Tasfiye Edilecek Gazeteciler Listesi” başlıklı bir yazı yazdı. İster AKP-Cemaat koalisyonu deyin, ister birilerinin fena halde kandırıldığı dönem deyin, o dönem keyifleri çok yerindeydi bazılarının. Dumanlı o zafer sarhoşluğu içinde şöyle yazmıştı: “Yakın bir gelecekte bazı gazeteler ve gazeteciler tasfiye olacak. Daha doğrusu, mesleği çağdışı metotlarla devam ettirmeye çalışan bir zihniyet topyekûn çökecek; bazılarının bugünkü şaşaalı tahtlarından eser kalmayacak.” Dumanlı’ya göre güya o tasfiyeyi toplum yapacaktı, güya gidecek olanlar hakaret edenler, yalan söyleyenler, kibirli olanlar, business man haline gelenler vs.’ydi. Bu yazı o günlerde çok konuşuldu. Zira o dönem medyada gerçekten yoğun bir tasfiye süreci vardı. Gazetelerden ve görsel medyadan işten çıkarma ve tutuklamalar yoluyla “gazeteciliğin” tasfiyesinin başladığı dönemdi o. Dolayısıyla normalde “he he” denilip geçilecek yazı, gereğinden çok konuşuldu. O günlerde tasfiye sopası sallayan Dumanlı, sonradan firari olduğunda bu yazı -tıpkı şimdi olduğu gibi- ara ara anılacaktı.

Bugünlerde iktidar cenahında yine bir tasfiye tartışması var. Cem Küçük’ün sözleriyle başlayan “İslamcıları tasfiye” tartışması ve Davutoğlu-Gül ekibi üzerindeki basınç, referandum sonrası başlayan “neden inişe geçtik” tartışmalarının da dinamosu oldu. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda “gazeteciliğin” tasfiyesini yakından izlemiş biri olarak bir tasfiye nasıl oluyor madde madde anlatmak istiyorum.

  1. Önce “isimsiz kahramanlar” gider

Gazeteciliğin ana-akımdan tasfiyesi, isimleri kamuoyunca bilinmeyen bazı isimlerin alt kadrolardan yok olmasıyla başladı. Bunu kimse duymadığı için ses çıkaramadı haliyle. Onların gidişiyle haberlerin niteliğinin düşmesi de kimsenin umrunda değildi zaten.

  1. Yangında ilk kurban edilecekler

Her medya kuruluşunda hızlı sivrilen bazı isimler vardır. Onlar “kahraman” pozlarını çok severler. Bu isimler medya patronunun elinde iktidara karşı bir koz olarak da iyi durur. Artık bir seçim öncesi olur, bir gerginlik sonrası olur ilk kurban edilecekler bu isimler arasından seçilir. Gidişleri bir kayıp yaratır ama çabuk unutulurlar nedense.

  1. Kendini tutamayanlar

Bazı insanlar doğası gereği kendilerini tutmayı pek beceremez. Anlık paylaşımların yapıldığı sosyal medya bir tarafa, editörü atlatıp yazıyla bile kendini tutamayanlar ve haklıyken haksız yere düşenler olmuştur tarihte. İşte bu kişiler, kendilerini tasfiye ettirmek için iyi bir bahane verdikleri için çok sevilirler patronlarca.

  1. Kendini kendinde tutamayanlar

Kimi gazeteci de bir tasfiye sürecini ilk fark ettiği anda kendini kendinde tutamaz. Başka bir şekle bürünerek ruhen kendi kendini tasfiye eder. Madden ve ismen hâlâ oradadır.

  1. Kullanılıp atılanlar

Gazeteciliğin tasfiyesi sırasında liberal cenahın başına gelen bu tatsız durum, tasfiyelerin herhalde en fenası. Zira “Kullanışlı Aptal” kadrosu eşyanın tabiatı gereği kalıcı bir kadro değil. İşin acı tarafı şu ki, tasfiyeden sonra döndükleri eski mahallelerinde de pek hoş karşılanmaz bu insanlar.

  1. Şöhretler

Mutfakta çok şeyler olup biterken bazen ekran yüzleri ya da star yazarlar son ana kadar tutulur. Bu isimlerin varlığı bir yandan izleyici / okur tepkisini dizginlerken bir yandan da asıl tasfiyeyi perdelemeye yarar. Tabii bu sonsuza kadar sürmez. Kâr/zarar hesapları dikkatlice yapıldıktan sonra ismin büyüklüğüne bakılmaksızın tasfiye süreci işler. Bir kısmı zamanında konuşmadığına yanarken, bir kısmı da “kitap” yazarak, o kurumların içindeyken anlatmadığı şeyleri anlatma ihtiyacı duyar.
İronisi bir tarafa, tasfiye süreci acı bir süreç. İroni kaldırmayacağını düşünerek “tutuklanarak” tasfiye edilenlere hiç değinmedik bile üstelik. Her şey yolunda gidiyor gibi gelirken, bir anda kendini tasfiye tartışma içerisinde bulanlara selam olsun.