New York Üniversitesi, Amerikan Tarihi Bölümünden Greg Grandin, Democracy Now’a verdiği bir röportajda, ABD için Vietnam sendromunun üstesinden gelmenin yollarından biri basını kontrol etmeyi öğrenmek oldu, demişti. “Vietnamda kendi bağımsız kaynaklarını oluşturan ABD medyası, Panama işgalinden başlayarak, birinci ve ikinci Körfez savaşlarıyla devam eden süreçte, Pentagon ve Dışişleri’nden çıkan anlatılarla sınırlı bırakıldı”. Grandin’in medyanın durumuna […]

Yeni bir dış politika arayışı

New York Üniversitesi, Amerikan Tarihi Bölümünden Greg Grandin, Democracy Now’a verdiği bir röportajda, ABD için Vietnam sendromunun üstesinden gelmenin yollarından biri basını kontrol etmeyi öğrenmek oldu, demişti. “Vietnamda kendi bağımsız kaynaklarını oluşturan ABD medyası, Panama işgalinden başlayarak, birinci ve ikinci Körfez savaşlarıyla devam eden süreçte, Pentagon ve Dışişleri’nden çıkan anlatılarla sınırlı bırakıldı”. Grandin’in medyanın durumuna dair tespiti bugün için de geçerli.

Örneğin Venezuela, ana akım medyada büyük ölçüde ABD yönetiminin araçlarından çıkan anlatıyla sınırlı şekilde ele alınıyor. İçinde Kongre üyelerinin de olduğu belli bir kesim Venezuela’da askeri müdahaleye karşı olsa da, ülkede neler olduğuna dair anlatı, ABD’nin yönetim araçlarından çıkan sesle sınırlı bırakılıyor. Son olarak Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Başkan Trump için Venezuela konusunda “tüm seçeneklerin masada” olduğu tehdidini tekrarladı. Bu politika, Maduro’nun bir diktatör, ülkenin ise insani kriz içinde olduğu ve son seçimlerin antidemokratik yollarla yapıldığı anlatısıyla destekleniyor.

Anlatı eleştirilmeli 

Venezuela’da 40 yılı aşkın süre dersler veren Tarihçi Steve Ellner’a göre, bu anlatı anaakım medyada hiç eleştirilmiyor. Oysa diyor Ellner, bu anlatı analiz edilmeden, politika değişikliği mümkün değil. Başkent Washington’daki Yarımküre İlişkileri Konseyi’nin (COHA) konuğu olan Ellner’e göre, bu anlatıyı destekleme konusunda öyle güçlü bir baskı ve kirli kampanya var ki Kongre’nin ilerici isimlerinden Bernie Sanders bile, (Maduro’ya diktatör demeyi reddetse de) “Venezuela’nın insani yardımı kabul etmesi gerektiğine dair” anlatıyı tekrar etmek “zorunda kaldı”.

Steve Ellner

Senatör Sanders, geçen ay sonu insani yardımın kabul edilmesi çağrısı yapan bir tweet atmış, ABD dış politikasına muhalif kesimler tarafından eleştirilmişti. Geçen ay CNN yayınında, Sanders’a ısrarla yöneltilen Maduro’ya neden diktatör demediğiyle ilgili soru da bu baskıya bir örnekti. Sanders, dış müdahaleye karşı olduğunu söylese de Venezuela’da son seçimlerin anti-demokratik yollarla yapıldığına dair ABD anlatısını tekrar etmişti. Ancak Sanders, ABD dış politikasının yönünün değişmesine dair ihtiyacı dile getiren Kongre üyelerinden biri. 2016’da Başkanlık için yarışan Sanders, 2020’de bir kez daha yarışa girecek. Sanders’in 2020 kampanyasında, dış politika vurgusunun önem kazanması bekleniyor.

Tabu haline geldi

ABD dış politikasına dair eleştirilerde bulunan başka bir isim Temsilciler Meclisi Üyesi İlhan Omar da bir süredir ABD siyasetin hedefinde. Omar’ın yaşadıkları ABD siyasetinde yerleşik anlatının dışına çıkılmayan, bir başka konuyu gözler önüne seriyor.

İsrail politikalarını ve İsrail lobisinin ABD siyasetindeki etkisini eleştiren Omar, Yahudi düşmanlığıyla suçlanıyor. Omar’ın açıklamalarına yönelik tepkilerin ardından son olarak, perşembe günü Temsilciler Meclisi, genel anlamda ayrımcılığı kınayan bir tasarı geçirdi. Tasarının ilk hali yalnızca antisemitizme yönelik bir kınamaydı ve doğrudan Omar’a karşı olarak yorumlanıyordu. Ancak Demokrat Parti’nin ilerici kanadından gelen baskı, tasarının yeniden daha geniş kapsamlı şekilde yazılmasını sağladı.

ABD’nin İsrail’e desteğinin adeta bir tabu haline gelmesi, geçen hafta, Temsilciler Meclisi İlerici

Peter Beinart

Grubu üyesi Demokrat Ro Khanna’nın da katıldığı bir panelde gündeme geldi. Atlantic dergisi yazarı Peter Beinart şöyle konuştu: “ABD’de İsrail Filistin meselesine dair bir tartışma olduğunu düşünmüyorum. Var olan, tartışmanın kendisine, neler söyleyebileceğine ve neler söyleyemeyeceğine dair bir tartışma. İsrail yanlısı yerleşik düzen, politikaların kendisine odaklanmak yerine İsrail politikalarına ABD desteğini eleştirecek kişinin motivasyonuna, nerede durduğuna odaklanıyor.”

Trita Parsi

Panelde konuşan İran Amerikan Konseyi Başkanı Trita Parsi de ABD’de sorgulanmayan anlatılardan birinin İran politikaları olduğunu söyledi. Bölgeyle ilgili konuşmadan önce “İran’ın Ortadoğu’daki en kötü ülke olduğunu” söylemelisiniz, konuşmaya daha sonra başlayabilir- siniz, dedi Parsi ve ekledi: “Bir diğer tabu ise ABD’nin istisnai bir ülke ve öncelikli ulus olduğuna dair anlatı.

“İstisnai ulus anlayışı”

ABD’nin ‘istisnai’ bir ülke olduğu anlayışı, dış politikasının sonuçları için hesap vermeyeceğine olan inancının da kaynağı. Panelin katılımcılarından, Katrina Vanden Heuvel, editörü olduğu The Nation dergisindeki yazısında, ABD’deki bir kesimde, Trump’tan sonra ABD’nin daha önceki “öncelikli ulus” rolüne geri dönebileceğine dair bir umut olduğunu yazdı ve ekledi: “Buna aldanmamalıyız. Bizim ulusal güvenlik politikalarımız Trump, 2015’te, başkan olacağını açıklamadan çok önce çöktü.”

Katrina V. Heuvel

Heuvel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teröre Karşı Küresel Savaş, daha çok terörist yarattı, Özel Kuvvetler, 133 ülkeye gönderildi, bu dünya üzerindeki ulusların yüzde 68’inde ABD özel kuvvetlerinin bulunması demek. Bush, Obama ve Trump’ın ulusal güvenlik stratejileri orduyu kimsenin karşı koyamayacağı şekilde güçlü kılmaktı. ABD dış politikasının istikrarlı şekilde militarize edilmesi, gerçek güvenlik endişelerinin üzerine gidilmesini engelledi. Tüm gezegeni etkileyen iklim değişikliği ve eşitsizliği teşvik eden küresel ekonomi, tüm dünyada demokrasiyi yok ediyor. Askeri bütçemiz tüm dünyanın üçte biri kadar. İlerici dış politikanın tanımı ya da ABD siyasetindeki yerleşik anlatılar konusunda bir fikir birliği yok ancak bir tartışma yürütülüyor. Heuvel, bu arayışı, “Karşı karşıya olduğumuz sorunlara daha gerçekçi bakan bir dış politikaya ihtiyaç var” diyerek tanımlıyor.

Neta Crawford

ABD Dış politikasında savunma sanayi ve petrol lobilerinin etkisi büyük. Boston Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Neta Crawford’a göre, dış politikada etkili bir değişim için bu lobilerin para akışının durdurulması gerek.