Isparta, Yalvaç’ta kendisine tecavüz eden Nurettin Gider’i av tüfeği ile öldürüp başını keserek köy meydanına atan 32 yaşındaki Nevin Yıldırım’ın ömür boyu hapis cezasını, Yargıtay onadı. Haksız tahrik uygulansa, tahliye edilebilirdi. Yerel mahkeme kararı bozabilir, en azından iyi hal indirimi verebilirdi. Dava Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak. Karar, ‘erkek yargısının’ doğal bir sonucu olarak değerlendirildi. Yargının her […]

Isparta, Yalvaç’ta kendisine tecavüz eden Nurettin Gider’i av tüfeği ile öldürüp başını keserek köy meydanına atan 32 yaşındaki Nevin Yıldırım’ın ömür boyu hapis cezasını, Yargıtay onadı. Haksız tahrik uygulansa, tahliye edilebilirdi. Yerel mahkeme kararı bozabilir, en azından iyi hal indirimi verebilirdi.

Dava Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak. Karar, ‘erkek yargısının’ doğal bir sonucu olarak değerlendirildi. Yargının her aşamasından sabıkası olan erkeklere bile iyi hal indirimi uygulanırken, Yıldırım’ın cezasının onanmasının adalet ve eşitlikle açıklanabilecek bir sonuç olmadığı belirtildi.

Yıldırım davasına benzer bir durum da Antakya’da yaşanıyor. 2 yıldır kocası tarafından akıl almaz bir şiddet ve cinsel istismara uğrayan, ayrıca ilk eşinden olan 13 yaşındaki kızı taciz edilen Havva Zor (37), sesini duyuramadı, korktu. Sonunda, 23 Ocak 2019’da Mikail Zor’u (40) öldürdü.

Bir gün sonra tutuklandı. 12.04.2019 tarihinde düzenlenen iddianame kapsamında, ‘Eşi kasten öldürme suçu’ ile TCK’nin 82-1 d.3 maddesi uyarınca müebbet isteniyor. Meşru müdafaa olarak değerlendirilmiyor. Havva Zor, yaşadıklarını bir mektup yazarak anlattı ve kamuoyunun kendisine ses verilmesini istedi.

Ne cezaevinde ne hastanede tutuldu

10 yıl süren ilk evliliğini 19’unda yaptı. Bir kızı, bir oğlu oldu. Kocası çalışmıyor, kendisini aldatıyordu, boşandılar. 2017’de yeniden evlenen Zor, sevgiye muhtaç olduğunu söylüyor. İkinci eşi Mikail Zor, suça meyilli bir şizofrendi. Arada cezaevine giriyor raporla salınıyordu.

Hastanede de çok kalmıyor, devlet peşini bırakıyordu. İki çocuk annesi kadın kısa sürede ne ile karşı karşıya olduğunu anladı. Mektubunda şu ifadeler geçiyor: “Bir gün evdeyken bana dönerek; ‘Benimle iyi olmak istiyorsan dediklerimi yapacaksın, yoksa çocuklarının canı ile bedelini ödersin’ dedi. Şiddet böylece başladı.”

Mikail Zor, eşine, anne ve babasının güvenini kazanıp onların elindeki evi almak için evlendiğini söyledi. Havva Zor o gün çocuklarını alıp evden gitmek istedi. Tüm gün ölesiye dayak yedi. Uzun süre baygın kaldı, kendine geldiğinde sabah olmuştu. Artık daha çok çocukları için korkuyordu.

İşkenceleri anlatsam kanınız donar

Şöyle devam ediyor: “Gördüğüm işkenceleri anlatsam kanınız donar. Defalarca kaçmayı denedim, her defasında yakalandım. Burnum ve parmaklarım kırıldı. Yaptığı işkencelerden zevk alır olmuştu. Her işkence sonrası söylediği şey kâbuslarımdaydı: ‘Gözlerim kan görüyor Havva, bu senin kanın.’ Bir canavarla evlenmiştim.”

Telefonuna el konulduğu için ailesi ile görüşemiyor, zaten yaşadıklarını kimseye anlatamıyordu: “Onu polise şikâyet etmeyi çok düşündüm ama cezai ehliyeti olmadığından cezaevinde tutulmuyor. Bir aylık sürelerle hastaneye yatırılıyor sonra çıkıp insanların arasına karışıyordu.”

Cinsel açıdan da canice davranışlara maruz kaldı. Kocası, çocuklarına da şiddet uygulamaya başlamıştı ve dozu giderek arttırıyordu: “Kızımı sudan sebeplerle odaya kilitleyip günlerce aç, susuz bırakıyordu. Bir gün onu odasında, ’Allah’ım ne olur canımı al, bu işkenceden kurtulayım, anneme bir şey olmasın’ diye dua ederken gördüm.”

Kızına da cinsel istismarda bulundu

Mikail Zor, olay yaşanmadan kısa süre önce polislerin peşinde olduğunu söyledi. Hep birlikte, Havva Zor’un 2 yıldır görüştürülmediği ailesine gittiler. 13 yaşındaki kız, burada annesine yaşadıklarını anlatarak, geri dönmek istemediğini söyledi. Kocası bulduğu her fırsatta kızına cinsel istismarda bulunuyordu.

“Kızımı bırakıp, dönmek zorunda kaldım. Hem çocuklarıma hem de aileme zarar verir diye korktum. Kızım orada kalınca beni evde tehdit edip yine öldüresiye dövdü. ‘Sana da kızına da yeterdim, o kız ölecek, bunu kimse duymayacak, sen de bir ömür susacaksın yoksa oğluna da aynı şeyleri yaparım’ dedi.”

Bu sözlerden sonra, Havva Zor evde asılı duran tüfekle kocasını öldürdü. Sonra da bir komşusuna haber verdi. “Çocuklarımın ve benim kurtuluşumuzun bunu yapmaktan geçtiğini düşündüm” diyor: “O ırz düşmanı caniyi öldürdüm çünkü başka hiçbir çarem kalmamıştı.”

Çok ağır ceza

Mektubu bir istekle bitiyor: “Kızım şimdi psikolojik tedavi görüyor. Çocuklarım ve ben birlikte iyileşeceğiz. Buna sonuna kadar inanıyor ve adalete güveniyorum. Bütün kadınların yanımda olduğunu biliyorum. Sesime ses olun!” Yıldırım’ın yaşadıklarına ne kadar benzer bir öykü.

Avukatların değerlendirmesi ise şöyle: “Sevgiye muhtaç, çaresiz bir kadın ile suç işleyip yakalanan, adli tıbba sevk edilerek, cezai ehliyeti olmadığı gerekçesiyle her seferinde serbest kalan bir adamla karşı karşıyayız. Mikail Zor’u, maalesef tedavi de etmiyorlardı. Dışarıda olacağına güveniyordu. İstenen bu ceza çok ağır. Meşru müdafaadan beraat etmeli.”