Değişen ilişkilerle birlikte Rusya, Ukrayna ve Batı Avrupa da yeniden şekilleniyor. Son 30 yıldır yürütülen politikalar şimdi adeta boşa düşmüş durumda. Buna soğuk savaş ve küreselleşme yelpazesinde ‘ara senaryo’ diyebilirsiniz, fakat acilen şekil alması gerekiyor.

Yeni dünya düzeni

Martin KETTLE

Rusya’nın Ukrayna istilası ikinci haftasını doldurdu ve Vladimir Putin’in yürüttüğü savaşın ne şekilde sonuçlanacağı bilinmiyor. Bu denli bir belirsizlik içine düşeceğimiz kimsenin öngörmediği bir şeydi. Tahminler, çatışmaların alevlendikleri hızla sönecekleri yönündeydi. Putin’in hesap hataları yeni değişkenleri yürürlüğe koydu. Etkili Ukrayna direnişi, Batı’nın kendi içinde birleşmesi ve Rusların kendi beceriksizlikleri belirleyici etmenler oldu.


Fakat hesaba katmamız gereken bir etmen daha var. Ukrayna savaşı dindiğinde ve savaşın pusu bir nebze olsun dağıldığında Avrupalı devletler, Rusya ile ne tür ilişkiler kurulacağına dair kararlar almak zorunda kalacaklar. Neticede bu savaşa sebebiyet veren olgular, Sovyetlerin 1991’deki çöküşünden bu yana kurulan ilişkilerin çökmesiyle ilgili. Dolayısıyla eski ilişkilerin yerine ne koyacağız, Avrupa ve Rusya arasında sürdürülebilir ve barışçıl ilişkileri nasıl tesis edeceğiz, şimdiden düşünmeliyiz.

SAVAŞTAN SONRA GÜVENSİZLİK SÜRECEK

Batı’nın çöken Rusya politikasının yerine ne konmalı? Savaşın nasıl biteceği belirleyici olacak. Fakat farklı değişkenler de var. Savaş bittikten sonra bir dönem derin güvensizlikler hüküm sürecek. 25 Şubat öncesindeki statükoya dönülmeyeceğine kesin gözüyle bakabiliriz. Değişen ilişkilerle birlikte Rusya, Ukrayna ve Batı Avrupa da yeniden şekilleniyor.

Ukrayna ile dayanışma içinde olmak tabii ki birinci öncelik. Batılı politika yapıcılar ve gözlemciler açısından ‘net’ olan yegâne prensip bu olsa gerek. Hükümetler ve yorumcular Ukrayna’nın acılarının ya da kahramanlığının ötesine geçen bir çerçevede akıl yürütmek zorundalar. Her koşulda küreselleşme, savunma politikaları, iklim krizi ve uluslararası düzene dair varsayımlarımızı tekrar gözden geçirmek zorunda kalacağımız kesin.

PUTİN’İN PERVASIZLIĞI ÇANAK TUTTU

Yaşanan, Rusya’nın savaşı. Fakat Avrupa devletleri de pasif oyuncular olarak algılanmamalı. İngiltere dahil birçok devlet yanlış tercihler yaptı ve Putin’in pervasızlığına çanak tuttu. Almanya’nın savunma ve gaz harcamalarında yaptığı beklenmedik değişiklikler, savaş öncesi dönemde politikaların asılsız varsayımlar üzerine kurulduğunun göstergesi.

Rusya ile ilişkilerin yeniden biçimlendirilmesi basit bir süreç olmayacak. Üstelik tek sebep Ukrayna’nın istilası da değil. Meselelerin kökü daha derine iniyor. Rusya’nın demokratik yönetişim ve hukukun üstünlüğü gibi gelenekleri henüz oldukça genç. Kilise hariç tüm kurumları kırılan. Batılı ülkeler arasında güvendiği ya da güvenildiği müttefikleri yok. Diğer tarafta ise örneğin Fransa ve İtalya birbirilerine güveniyor ve birbirilerinin iç meselelerine karışmadan var olabiliyorlar.

Ruslar başka bir gezegende yaşamıyor fakat en azından son iki yüzyıldır öyleymiş gibi yapıyoruz. 19. yüzyılda batılı liberaller çarlık Rusya’sını gericiliğin ve otokrasinin vücut bulmuş hali gibi algılıyorlardı. Birleşik Krallık için Rusya ‘düşman imparatorluk’ konumundaydı ve Hint coğrafyasında önemli bir tehdit unsuruydu. Aşırıya kaçan Rusya düşmanları, başbakan Lord Palmerston’u Rus ajanı olmakla suçluyorlardı. 1850’lere gelindiğinde ise Karl Marx dahi Rusya’nın ‘küresel iktidar’ gayeleriyle hareket ettiğini yazıyordu.

20. yüzyıla gelindiğinde karşılıklı geleneksel şüpheler farklı bir boyut kazandı. 1917’nin Bolşevik Devrimi ile birlikte Rusya batıdan kopuk bir hal aldı. 1945 sonrasındaki soğuk savaş döneminde ise demir perde örüldü. Sovyetler Birliği 1991 yılında çöktüğünde tüm kurallar adeta bir günde değişti. Rusya’daki para ve servet batıya akmaya başladı. Adeta hiçbir kural yoktu. Avrupa Birliği Kremlin ile büyük ortak yatırımlara girişti. Güvenlik politikaları ise cihatçı terörü önceleyen bir iklime büründü.

30 YILDIR YÜRÜTÜLEN POLİTİKALAR BOŞA DÜŞTÜ

Son 30 yıldır yürütülen politikalar şimdi boşa düştü. Batı yeni bir yaklaşım, ilişkilerde yeni bir düzlem bulmak için çabalıyor. Buna soğuk savaş ve küreselleşme yelpazesinde ‘ara senaryo’ diyebilirsiniz, fakat acilen ve ciddiyetle şekil alması gerekiyor. Batıda Boris Johnson gibi sahte gösteriş meraklısı liderler varken dengeler bir anda yitirilebilir ve ilişkiler ‘mutlak kopuş’ ekseninde şekillenebilir. Bunun gerçekleşmesi halinde soğuk savaş yıllarının ‘hesaplı mütekabiliyet’ dengesi de bir anda yitirilebilir.

İngiliz işçi partili eski dışişleri bakanı David Owen kısa süre önce yeni kitabını yayınladı. Son 200 yılın İngiltere-Rusya ilişkilerini ele aldığı kitabı, 24 Şubat öncesindeki iklimde yazıldı. 2021 sonlarından günümüze seslenen Owen daha ‘ince ayrımlı’ bir ilişkinin mümkün olduğunu savunuyor. Rusya ve Birleşik Krallık’ın aslında kabullenmek istediklerinden çok daha benzer olduklarına dikkat çekiyor. Her iki tarafın da 19. ve 20. yüzyıllarda yaşadıkları ‘gerilemeye’ adapte olmaya çalıştıklarından söz ediyor.

Şimdi okuduğunuzda Owen’ın kitabı adeta ‘Rus-sever’ görünüyor. Fakat kitap önemli sorulara yoğunlaşıyor: Batı, Rusya ile herhangi bir konuda mutabakata varabilir mi? Son iki haftadır yaşadıklarımız, bu soruyu bir kenara itmemize sebep oldu. Fakat Rusya da bir yere gitmiyor, bu soru da kendiliğinden yok olmayacak.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Guardian