IMF hedeflenen enflasyon baz alınsın istiyor, YEP’te yer alıyor. IMF “Çalışma hayatında esneklik artırılsın” diyor, YEP’te yer alıyor. IMF “Vergi tabana yayılsın” diyor, YEP’te yer alıyor. Elbette bütün bunlar ‘tesadüf’ olabilir! Yoksa Türkiye’nin IMF ile macerası çoktan bitti değil mi!

‘Yeni Ekonomi Programı’, eski zihniyet: Ücretlerde IMF dönemi

Yeni Ekonomi Programı’nda işçileri, çalışanları 2020 ve 2021’de çok yakından etkileyecek hedefler yer alıyor. Ücretlere yaşanan değil hedeflenen enflasyona göre zam yapılması, çalışma hayatının esnekleştirilmesi, kurumlar vergisinin azaltılması ve verginin tabana yayılması bunların başlıcaları.

Resmi adı Orta Vadeli Program (OVP) olan ve 5018 sayılı Kanun gereği eylül ayının ilk haftası sonuna kadar Resmî Gazete’de yayımlanması gereken makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyükleri kapsayan program, yaklaşık bir ay gecikmeyle 4 Ekim 2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Yeni Ekonomi Programı (YEP) adıyla lansmanı yapılan programın açıklanmasının neden bir ay geciktiği açıklanmadı. Ancak OVP’nin geç açıklanmasının nedeninin Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin Türkiye’deki temaslarının sonucu hazırlayacağı raporun beklenmesi olduğu belirtildi. Nitekim IMF heyetinin değerlendirmeleri 23 Eylül 2019’da yayımlandı. İlginç “tesadüfler” var!

IMF NE İSTİYOR?

OVP (YEP) ile IMF heyetinin raporunun aynı hedeflerde buluştuğu görülüyor. OVP’den 10 gün önce açıklanan IMF belgesinde çalışma hayatı ile ilgili özetle şu değerlendirmeler yer alıyor:

>>Ücret artışlarında geriye dönük enflasyon uygulanmasından vazgeçilsin (paragraf 12).

>>Kamunun yönlendirdiği ücretlerde geriye dönük (yaşanan) enflasyona göre artıştan vazgeçilerek, asgari ücret hedeflenen enflasyon ile paralel hale getirilerek işgücü piyasası esnekliği artırılabilir. İşgücü piyasası hareketliliğini cesaretlendirmek için kıdem tazminatı reformu yapılmalı (paragraf 18).

>>Vergi tabanı genişletilmeli (paragraf 12).

OVP (YEP) NE DİYOR?

Şimdi de OVP (YEP) çalışma hayatı ile ilgili hedeflerine bakalım. Benzerlik müthiş!

>>Kamunun yönlendirdiği bazı fiyat ve ücretlerde geçmiş̧ enflasyon yerine YEP enflasyon hedeflerine göre ayarlamalar yapılacak,

>>İşgücü piyasasındaki beceri uyumu artırılacak ve esnekleştirme adımları sosyal tarafların mutabakatıyla hayata geçirilecek. Esnek çalışma biçimlerinin uygulanabilirliği artırılacak,

>>Kurumlar vergisi kademeli olarak azaltılacak. Vergi tabanı genişletilecek.

IMF ücretlerde hedeflenen enflasyon istiyor, YEP’te yer alıyor. IMF “Çalışma hayatında esneklik artırılsın” diyor, YEP’te yer alıyor. IMF “Vergi tabana yayılsın” diyor, YEP’te yer alıyor. Elbette bütün bunlar “tesadüf” olabilir! Yoksa Türkiye’nin IMF ile macerası çoktan bitti değil mi!

Ancak bu “tesadüf” işçiler ve çalışanlar için ücretlerin düşmesi, çalışma koşullarının zorlaşması ve daha çok vergi ödenmesi anlamına geliyor. 2020 yılı asgari ücretinin saptanmasında ve 2020 yılında yaklaşık 800 bin işçiyi kapsayacak olan, merkezi idare ve belediye şirketlerine alınan eski taşeron işçilerin toplu iş sözleşmelerinde yaşanmış enflasyon değil, hedeflenen enflasyon gündeme gelecek. Bu senaryo kamu görevlileri (memurlar) için uygulandı ve memurlara yaşanan değil, hedeflenen enflasyona göre zam yapıldı.

HEDEFLENEN ENFLASYONA GÖRE ÜCRET ARTIŞI

YEP’in 2020 enflasyon hedefi yüzde 8,5, 2021 hedefi yüzde 6’dır. Bunun anlamı hükümetin asgari ücrette 2020 için yüzde 8,5 artışı gündeme getirecek olmasıdır. Asgari ücret pazarlığında hükümet 170 TL artış dayatmasıyla masaya gelebilir. Bu yıl asgari ücret konusunda hükümet ve işverenler daha sıkı bir tutum alıp kemer sıkmayı dayatacaktır. Asgari ücret pazarlığı bu yıl çok daha zorlu olacak. O nedenle artık ortalama ücret haline gelen asgari ücretin pazarlığının masa başı ile sınırlı tutulmaması ve topluma mal edilmesi gerekiyor.

YEP’te benimsenen, IMF tavsiyelerini esas alan ücret politikaları 2020’deki merkezi idare ve belediye şirketleri toplu pazarlığını da yakından etkileyecektir. İki yıldır anayasal toplu pazarlık hakları gasp edilen eski taşeron işçiler yine 4+4 zam ile yüz yüze kalabilir. Kamu toplu iş sözleşmelerinin yönlendirici etkisi özel sektöre de sirayet edecek ve büyük grup toplu pazarlıklarında ‘hedeflenen enflasyon’ dayatması gündeme gelecektir.

KRİZİN FATURASI EMEĞE

Olası iş uyuşmazlığı ve grev ihtimali durumunda ise senaryo bellidir. Kriz bahanesiyle asgari ücret baskılanacak ve toplu iş sözleşmeleri üzerinde baskı uygulanarak YEP ile uyumlu ücret zamları dayatılacaktır.

Bilindiği gibi konfederasyonlara üye sendikalar için kamuda bağlayıcı ücret ve sosyal haklar protokolü (sözde toplu sözleşme) yapma imkânı veren yasa değişikliği ile eski kamu işçilerinin toplu iş sözleşmeleri “yukarıda” bitirildi. Memur toplu iş sözleşmesinde Memur-Sen yıpranmamak için hükümet teklifine imza atmadı; ancak hükümet teklifi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından aynen benimsendi.

Hedeflenen enflasyona itiraz edecek sendikalar için konfederasyonların “ikna” edilmesi gündeme gelebilir. Greve çıkacak olanların karşısına grev erteleme silahı gelebilir. Nitekim son günlerde YHK toplantılarında gündeme gelen ve Türk-İş ile hükümet arasında imzalanan protokolün YHK önüne gelecek bundan sonraki uyuşmazlıklarda da uygulanmasına dönük ilke kararı bu resmi tamamlıyor.

Özetle bütün yollar Roma’ya çıkıyor! IMF patentli hedeflenen enflasyonu esas alan ücret artışları (asgari ücret dahil) dayatması önümüzdeki günlerde gündeme gelecek. Bütün bu politikalar işçilere ve onların örgütlerine danışılmadan saptandı. Ortadoğu’daki meşhur sözü hatırlatalım: “Masada yeriniz ayrılmadıysa menüye bakın, adınız orada olabilir.” Sendikalar bu gerçeğin farkına vararak asgari ücret ve 2020 ücret pazarlıklarına hazırlansa fena olmaz. Yoksa krizin faturası emeğe kesilecek!