Uzunca zamandır ekonominin 2002 versiyonuna reset atmasını isteyen ve bu uğurda ‘yapısal reform’ talebini sıkılıkla dile getirenlere yanıt Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan geldi. Albayrak, Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019”u dün bir basın toplantı ile açıkladı. Öncelikle açıklanan paketin reform talebinde bulunanların bile ruhuna su serpmediğini gördük. Açıklama ile Dolar/TL kurunda eş […]

Uzunca zamandır ekonominin 2002 versiyonuna reset atmasını isteyen ve bu uğurda ‘yapısal reform’ talebini sıkılıkla dile getirenlere yanıt Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan geldi. Albayrak, Yeni Ekonomi Programı Yapısal Dönüşüm Adımları 2019”u dün bir basın toplantı ile açıkladı. Öncelikle açıklanan paketin reform talebinde bulunanların bile ruhuna su serpmediğini gördük. Açıklama ile Dolar/TL kurunda eş anlı yaşanan artış bunu gösteriyor. Diğer taraftan reform değil yapısal değişim talebinde bulunanlar, istihdam ve üretim öncelikli bir ekonominin inşa edilmesini isteyenler için söz konusu bu paket, işlerin iyiye gideceğinin değil emeğin kazanımlarının daha fazla tırpanlanacağının habercisi oldu.

Albayrak’ın açıkladığı paketten kısaca şunları anlıyoruz;

  • Hazine, 28 milyar TL tutarında tahvil ihraç ederek kamu bankalarının sermaye yeterliliklerini artırmayı planlıyor. Bu durum, kamu bankalarının nakit yaratma kabiliyetlerini artıracaktır. Dolayısıyla uzun zamandır para piyasalarına yön vermede kullanılan kamu bankalarının daha güçlü olarak bu rolü sürdüreceği beklenebilir.
  • Bir diğer adım ise inşaat ve enerji firmalarına ait batık kredilerin borç-hisse takası üzerinden temizlenmesi. Bu takas yöntemiyle, bu şirketlere ait batık kredileri ellerinde bulunduran bankaların bilançoları temizlenmiş olacak.  Bu operasyon için de Enerji Girişim Sermaye Fonu ve Gayrimenkul Fonu kurulacak. Soru ise bu fonun Varlık fonu ve BES gibi fonlarla ne derece entegrasyon içinde olacağı. Onu izleyen günlerde göreceğiz. 

Önemli olan diğer kısım ise, dış finansman ihtiyacının azaltılmasında Bireysel Emeklilik Fonlarının kullanılacağı ve bu fona kıdem tazminatının da ekleneceği konusu. 

Hatırlarsak, emekliliğin özelleştirilmesi anlamına gelen adımlarla BES daha önce zorunlu hale getirilmiş, öncelerde tasarruf aracı olarak sunulan bu sistem, emekliliğin alternatifi haline getirilmişti. Bu adım bir yanıyla emekliliğin özelleştirmesi anlamına gelse de diğer yanıyla bu tasarrufların finans sektöründe kullanılması sağlanmış, finans alemine önemli bir fon kaynağı yaratılmıştı.  Bugün 12 milyon BES katılımcısının 5 milyonu Otomatik Katılım Sistemi’nde yer alıyor. 2018 sonu itibarıyla BES’te toplam portföy büyüklüğü ise 93,1 milyar TL. 2019’un yaklaşık dış finansman ihtiyacı ise 180 milyar dolar. Yani sistemin içinden bir eleştiri sunacak olursak, BES’in kendisinden 10 kat büyüklüğünde bir ihtiyacı hafifletmesini beklemek gerçekçi bir çözüm olarak da durmuyor. 

Diğer bir taraftan ise zaman zaman hortlayan Kıdem Tazminatını fona devretme tartışmasının da yeniden bu paketle önümüze geldiğini görüyoruz.  İşverenlerin kıdem tazminatına bir ‘yük’ olarak bakan anlayışını da içeren, iktidarın esnek ve güvencesiz çalışma rejiminin bir parçası olarak uzunca bir süredir Kıdem Tazminatı Fonu kurulmasına çabalanıyor. Bu fonlaştırma, işçilerin hem maddi olarak kayıp yaşamasına hem de güvencelerini kaybetmesine neden olacak bir uygulamadan ibaret. Ayrıca bu fonlaştırmanın, paketle de bir kez daha teyit edildiği üzere, muazzam bir kaynak olarak kullanılması tasarlanıyor.

Her ne kadar Albayrak ülkenin içinden geçmekte olduğu ağır krizi ‘Ağustos ayında yaşanan türbülans’ olarak tanımlasa da, sunduğu çözümlerden bir krizin varlığını kabul etiğini anlıyoruz. Bu krizin çıkış noktasını ise kemer sıkmada (mali disiplin), kıdem tazminatı ve bireysel emeklilik fonları gibi emeğin tasarrufları ve sosyal kazanımlarının ellerinden alınmasında yani kısaca krizin yükünü emekçilerin sırtına yüklenmesinde gördükleri ortada.