Bize geçmişteki deneyimlerin ve tarihin öğrettiği tek şey, halkların ve hükümetlerin tarihten ders almadıkları ve ondan çıkarılması gereken derslere göre hareket etmedikleridir.” (Hegel/ Çeviri: Mevlüt Asar, Tarih Felsefesi Üzerine Dersler)

“Ne düşünce ne de duygular için sınır yoktur! Onlara sınır koyan her zaman korkudur.” (Ingmar Bergman)

Avrupalılar gerçekten IŞİD ve zamanındaki El Kaide gibi örgütleri yeterince tanımıyorlar. Bu örgütlerin, akla ve ahlaka mugayir ideolojileri ve barbarlıkta karşılaştırma olmayacak denli sivil halk düşmanlıklarını görünce, bunları herhalde kendi vatandaşlarına yakıştıramıyorlar. Ancak son on yıllık dönem, bunun saçma olduğunu gösterdi.

Ve daha önemlisi bu tür örgütlerin kendi ülkelerindeki vatandaşlardan intihar bombacısı çıkarabileceğini yeterince hızlı çözemiyorlar. Bu anlamda Paris’te ve Brüksel’de olan saldırılarda aslında ihmalden daha çok, bu tip örgütlerin iç işleyişleri ve zaman içinde nasıl kısa sürede korkunç bir halk düşmanına dönüşebileceklerine ilişkin yeterince deneyimleri yok. Gerek İşid gerekse El-Kaide’nin Avrupa topraklarında, ideolojik bir nüfuz alanı olamaz, bu çok net, ama ruhsal dengesini kaybetmiş, en yakınındaki masum insanlara yönelebilecek vahşet saçan eylemlere girişmek için ideolojik olarak güçlü bir toplumsal tabana sahip olması gerekmez ki?

Şunu net olarak söyleyebiliriz:

Modern Avrupa devletlerinden ciddi sayıda insan IŞİD’e ve El Kaide’ye katıldı ve bunların katliamlarında yer aldılar.

Bunlar tarihsel korkunç verilerdir.

Gelelim Türkiye cephesine?

Gerçek, çoğu kere, basit ve yalındır arkadaşlar:

Kısa süre içinde IŞİD askeri net yenilgiye uğrayacak, IŞİD ya da El Kaide’nin belirli bir coğrafyada iktidara gelmesi ve iktidarını topluma kitlesel düzeyde kabul ettirebilmesi ilanihaye imkânsızdır. Bunu anlıyoruz ve şu anda bu bölgedeki ruhsal dengelerini yitirmiş, insanlık düşmanı haline gelmiş ve her biri kanun kaçağı konumundaki bu insanlar nereye gidecek?

1. Petrolü kime satıyorlarsa, teröristi de oraya ihraç edecekler... Düşünelim şimdi, masum basit bir şekilde, yalın olsun düşüncemiz: nereden petrol çıkarıyorlar, o petrolü hangi coğrafya üzerinden ve hangi yollardan kime satabilirler?

2. Üzerinde yaşadıkları coğrafyadan kendilerine hangi siyasi yapı müsamaha göstererek onları kullanabilme yeteneğine sahipse oraya gidecekler...

3. Coğrafik olarak yeni bir katliam yapacakları zamana kadar hangi toprak onları besleyecek ve insanlık düşmanı haline gelmiş ruhlarına neresi iyi gelecekse oraya gidecekler…

4. Hangi siyasi iktidar yakın geçmiş içinde IŞİD’e karşı müsamahakâr açıklamalar yapmışsa oraya gidecekler…

5. IŞİD yeni insanlık düşmanı katliamlar yapmaya devam edecektir, askeri yenilgi yaşamaları sadece eylemlerinin coğrafyasını ve biçimlerini değiştirecek, kurbanlar değişecek fakat katliamlar özü itibarıyla aynı kalacak…

6. Bugün genel düzlemde IŞİD, coğrafyasız bir örgüt gibi duruyor, yani canice öldürme eylemleri yapanların ne özgül bir topraktan çıkıyor ne de bu insanlar, belirli bir devlet kurma çabası içindeler, eylemleri ve pratikleri “hınç örgütü” olmak şeklinde, örgütlenmiş ve katleden “nefret güruhuna” benziyorlar.

Sonuç:

1. Türkiye’de orta vadede katliamlar yaşamaya ciddi şekilde adaydır... Bu katliamların akıl almaz biçimlere bürünmesi ve en masumlara yönelmesi olağandır.

2. IŞİD’in ve El Kaide’nin Avrupa’daki kurbanları ile Türkiye’deki kurbanları, eylemin hedefleri açısından Avrupa ve Türkiye arasında çok ciddi farklar vardır.

3. Türkiye tipik bir Pakistanlaşma sürecinden geçecekmiş gibi görünüyor, ama ben üçüncü sonucu yazmak istemiyorum.