IŞİD acımasızca saldırıyor ve Hollande tam da onun istediğini söylüyor: Acımasız bir savaş başlatacağız! Yani Afganistan’a, Irak’a, Libya’ya, Suriye’ye cehennem ihraç edenler, kendi evleri de cehenneme çevrilip masum insanlar katledilince çareyi yine cehennem sayısını artırmakta görüyorlar.

Cehennemler arasında tercih yapacakmışız!

Peki, ama İslamcılığı modern (!) anlamda siyasileştiren, IŞİD’leştiren kimdir? ABD’dir!

ABD ‘Yeşil Kuşak’ stratejisiyle Soğuk Savaş döneminde Afganistan, İran, Türkiye ve Pakistan’da İslamcılığı kullanarak Sovyetler Birliği’ni kuşatmayı hedeflemişti. İslamcılık bu ülkelerde iki taraflı kılıç gibi işliyordu, hem komünizmin (sol muhalefetin!) gelişmesine karşı tampon oluyor hem de SSCB’deki Müslüman toplulukların CIA tarafından örgütlenmesi sağlanıyordu.

Hollywood filmlerinden aşinayızdır, ABD hep bir düşmanla savaşarak ayakta kalır!

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve komünizm düşmanının etkisizleşmesiyle Samuel Huntington adında bir Amerikan ideologu yeni “düşmanı” tarif etti, emperyalist yayılmayı meşrulaştırmak üzere “Medeniyetler Çatışması” tartışmasını başlattı. 11 Eylül 2001 günü el-Kaide sanki onu haklı çıkarırcasına New York’ta İkiz Kulelere saldırdı.

Tıpkı 11 Eylül sonrası gibi Paris katliamı ardından da Batı yine bir panik atak yaşıyor. Şimdi yine uçak seferleri ve maçlar iptal ediliyor. Hiçbir yer güvenli değil. Papa bile söz aldı ve “Yaşananlar, 3. Dünya Savaşının bir parçasıdır” dedi. Papalar dünya savaşı deyince Haçlı Seferi akla gelir. Gerçi 11 Eylül sonrasında ABD Başkanı George W. Bush “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır. Ya bizden yana olacaksınız ya teröristlerden” dememiş miydi?

Yeşil Kuşak stratejisinin sonrası ve 11 Eylül’ün de öncesi vardı. George W. Bush’un babası George Bush Soğuk Savaş yıllarına “Eski Dünya Düzeni” diyor ve 1990 sonrası dönemde “Yeni Dünya Düzeni” kuracaklarını söylüyordu. İşte Baba Bush’un o kelamı ettiği yıllarda (1991) SSCB dağılmış ve ABD Körfez Savaşı’nı başlatmıştı. İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın ünlü deyişiyle Doğu- Batı (kapitalizm-sosyalizm) ekseninin yerini Kuzey-Güney ekseni almıştı. Soğuk Savaş NATO’su da yeni dünya düzenine (küreselleşmeye) uygun hale getirildi: Terörizme karşı küresel savaş!

Zengin Kuzey, Güneydeki yoksulları kolayca “terörist” sayabildiğinden ABD 1991 Körfez Savaşı’nda 200 bin sivili naklen yayınlarda kafalarına inen uzaktan kumandalı Cruise’lerle toplu olarak imha edebildi. Kuzeydeki milyarlarca insan sıcak koltuklarında kendilerinden çook uzaklarda, güneyde yapılan bu sanal savaşı popcorn yiyerek izlediler.

Ama hiç “game over” olamadı. Üstelik 11 Eylül’le birlikte yeni bir “düşman”, IŞİD’in prototipi el-Kaide sahne aldı.

Böylece 2001 sonrasında Afganistan ve Irak işgalleriyle yine ve yeni bir “savaş düzeni”ne girildi. Büyük Ortadoğu Projesi filan derken Arap Baharının ılık rüzgârları yerini kısa sürede kanlı fırtınalara bıraktı.

Yeni Dünya Düzeni önce bu coğrafyada ama artık tüm gezegende Yeni Kıyamet Düzeni’dir… Ve bu düzende ABD kendi yarattığı canavarla bir türlü “yenişemiyor”, çünkü o canavarı “ılımlı İslam, özgürlük cihatçıları” diye beslemekten de geri kalmıyor.

Yine 11 Eylül sonrası teraneleri işitiyoruz. “Daha fazla güvenlik mi? Daha fazla özgürlük mü? Paris’teki saldırıyı düzenleyenler tam da bu özgürlüklerden faydalanmışlardı.”

Başta Avrupa, tüm dünyayı olağanüstü yönetim (kıyamet) dönemine sokuyorlar.

İroni şurada ki Türkiye’nin AB standartlarına ulaşması artık zor olmayacak! Çünkü AB kendi standartlarını Türkiye standartlarına indiriyor!

Ah Türkiye! Batı’nın gözünde hep zavallı bir Müslüman Ortadoğu ülkesi… 100 kişiden 8’inin IŞİD yanlısı olduğu bir diyar. Sahi bu yüzde 8 kime oy verdi? Ve bu “kitle” seçime parti olarak girse baraj sorunu var mı?!

Evet, AKP bugüne dek hep suyu bulandırarak balık tutmayı sevdi ama yüzde 8’lik IŞİD pirinaları ne olacak? Cevabı, korkutucu…

Kıyamet düzenine boyun eğmek yerine kıyam etmek, ayağa kalkmak tek çaremizse eğer (Nuray Pekdemir’den esinlenerek) şöyle bitireyim:
Hiçbir yer tekin değil şimdi; gönlümüzün göğünü açsak da Suriye bebelerine... Çünkü saralı tuğrasıyla kalleş bir şeytandır IŞİD halifesi... Lakin hesap; IŞİD eşittir Ortadoğu denkleminden yapıldığı sürece, sonuç cinayettir yazacak tarih defterleri... Oysa kefiyesiyle asırlardır kederi bir enfiye gibi soluduğu Ortadoğu mutlaka haklıdır kendince... Yeminli yüreğini boynuna bir Mushaf gibi asmış ve kendi asrısaadetine bir hayli inanmış olabilir. Ama şimdi yalnızlığa sürgülenmiş kapılarını sadece ölüme açıyor.

Çünkü artık, surelerini ve ayetlerini yitirmiş bir Kuran gibi, kendisine ağlıyor meşum küreselleşmenin Ortadoğu risalesi... İşte bu yüzden haçlı rüzgârıyla camilerin tevekkülüne bomba bomba akıyor, Pentagon’un her kilisesi...

Ve artık kendi ülkesinde mülteci her Suriyeliye, kendi gezegeninde mülteci bir insanlık eşlik ediyor...

Ve Sahne: “Medeniyetler ve Mezhepler Çatışması” yine ve yeniden başlıyoooooor!