Google Play Store
App Store

Derinleşen yoksulluğun çeşitli yansımalarını değerlendiren sosyal bilimciler toplumsal yaşamın yeniden şekilleneceğine dikkat çekti: Emeğiyle geçinenler zorbalığa karşı yeni mücadele kanalları geliştirmeli.

Yeni mücadele kanalları gerekli

POLİTİKA SERVİSİ

Enerjiden temel gıda maddelerine dek her kalemde artan fahiş fiyatlar milyonların yaşadığı yoksulluğu daha da derinleştirdi. Halk ekmek büfelerinin önünde oluşan kuyruklar her geçen gün uzarken artan yoksulluğun toplumsal yaşamda kısa, orta ve uzun vadede yansımaları da olacak. Konuya ilişkin değerlendirmelerini aldığımız sosyal bilimciler, AKP’nin kendi eliyle yoksullaştırdığı halka ‘yardım’ adı altında sunduğu destekle iktidarda kalmaya çalışacağına dikkat çekti. Toplumsal yaşamın yoksulluğa göre yeniden şekilleneceğine vurgu yapan sosyal bilimcilere göre emeğiyle geçinenler zorbalığa karşı mücadele yolları üretmeli.


“AKP Hükümeti’nin aldığı ekonomik kararlar neticesinde zaten mevcut olan yoksulluğu iyice derinleştirdiği, hayatta kalmaya yönelik tüm temel ihtiyaçlara ulaşmayı kısıtladığı, hatta bazı durumlarda ortadan kaldırdığı artık bir gerçeklik” diyen Akademisyen, Sosyolog Yavuz Çobanoğlu, “Tabii bu gerçeğin birtakım sosyal sonuçları da mutlaka olacak. En görünür olanlar işsizlik, yoksunluk, az ve yetersiz beslenme olarak sıralanabilir. Fakat daha aşağıda, yani yoksulluğun dikey olarak derinleştirdiği noktada başka ve yine bunlara bağlı birtakım sosyal sonuçlar daha var” ifadelerini kullandı.

yeni-mucadele-kanallari-gerekli-978420-1.
Yavuz Çobanoğlu



Böyle zamanlarda insan ilişkilerinin de ekonomik şartların iyice baskısı altına girdiğine dikkat çeken Çobanoğlu, “Her tüketim daha ayrıntılı hesaplamaların konusu olur. Örneğin, insanlar yemeğe dostlarını, arkadaşlarını çağırmanın, kafeye restorana oturmanın, tatilde sevdiklerini akrabalarını ziyaret için memleketlerine gitmenin maddî külfetlerini düşünmeye başlarlar. Vicdanî ve insanî ilişkileri dondurucu, yaralayıcı etkiler bunlar. İslamcılar “aileyi koruyalım” derken, azıcık da buralara bakmalılar. Ve bu rüzgâr genç yaşlı demez, herkese çarpar. 8-10 yaşındaki çocukların bile sıcak ekonomik haberleri nasıl takip ettiğini görüyoruz. Bu tesadüf değil” değerlendirmesini yaptı.

Ezberler bozulmalı

Kültürel alanın da zarar göreceğini ifade eden Çobanoğlu, “Dahası kitaba, sanata, müzeye ayrılacak bütçeler kesilir. Zira ele geçen para, temel harcamalara dahi yetmez. Bu yüzden sadece elektrik, doğalgaz faturası ve kira için çalışılacak günler çok yakın görünüyor. Nitekim kültürel alan zaten ülkede çöldü, olanı da bu süreçte kaybedebiliriz” dedi.

Herkesin aynı yoksulluğu yaşamadığına değinen Çobanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu da bir ek olarak söylemeliyiz ki, derinleşen kentsel yoksulluk ile kırsal yoksulluk, başta üniversite mezunu gençler ve emekliler olmak üzere farklı yaş ve cinsiyet kategorilerindeki yoksulluk şekilleri birbirinden ayrı olarak değerlendirilmeli. Çünkü herkes aynı yoksulluğu, aynı şiddette yaşamıyor. Tabii piyasa ekonomisi savunucuları için yoksulluk ne kadar derinleşirse, emeğin fiyatı o derece ucuzlar, insanlar yüksek enflasyon karşısında eriyen maaşlarına rıza gösterirler, şeklinde bir ezber de var. Hâlbuki açlık maaşlarına karşı başta kargo taşımacılığı işkollarındaki direniş ve grevler bu ezberi bozacaK nitelikte değerlendirilmeli. Sonuçta derinleşen yoksulluk yerel bir durumun adı değil, küresel ölçekte bir gerçek ve her neredeortaya çıkıyorsa emeğiyle geçinenlerin 19. yüzyıl özlemindeki, bu 21. yüzyıl zorbalığına karşı mücadele yollarını da üretmeleri gerekiyor.”

Tarikatları kullanırlar

Akademisyen Onur Alp Yılmaz ise “Yoksulluk, yakın vadede bireysel bunalımı arttıracak ve derin çaresizlik hali insanları intihara kadar sürükleyecektir. Bunun yanında ahlaki bir yozlaşmaya da sebep olacak ve yolsuzluk, hırsızlık, dolandırıcılık ile birlikte gayri-ahlaki yollardan para kazanma arayışları da zirve yapacaktır” değerlendirmesini yaptı. Yoksulluğun orta ve uzun vadeli sonuçlarını değerlendiren Yılmaz, “Her şeyden önce sosyal devletin bu derece tahrip edildiği bir ortamda yoksulluktan doğan boşlukları hayır-hasenat ağlarıyla cemaat-tarikatlar dolduracaktır” dedi.

yeni-mucadele-kanallari-gerekli-978421-1.
Onur Alp Yılmaz



Yılmaz’ın şu değerlendirmeyi yaptı: “Her ne kadar CHP’li belediyeler bu konuda iyi bir performans sergilese de özellikle CHP’li belediyesi olmayan şehirlerde hükümet bu yapılar tarafından çevrelenen insanlarda rasyonel ve dünyevi olandan kopma ve cemiyetten, yani toplumdan ayrılarak cemaatin bir parçası olduğunu hissetme hâli ortaya çıkacaktır. Ayrıca iktidara geldiği günden itibaren yoksulluğu giderme değil, yoksulluğu yönetme anlayışı içindeki iktidar partisi, bugün kayırarak zenginleştirdiği yandaşlarıyla da yoksullar arasında bir çıkar birlikteliği yaratma arayışındadır. İktidar partisinin liderinin “Kömür gibi doğalgaz yardımı da yapabiliriz” sözü boşuna değildir. Türkiye’deki enerji dağıtım şirketlerinin neredeyse hepsi yandaş firmaların elindeyken bunlar, bu şirketlerden hak ettiklerinin çok üzerinde gelir sağlıyorlar. İşte iktidar, kendi eliyle zenginleştirdiği bu kitlenin kaynaklarıyla yoksullaştırdığı halka yardım ederek müteşekkir olmasını sağlamaya çalışacak ve bu şekilde iktidarının sürekliliğini temin etmeye girişecektir.”

Ekonomi belirleyici

“Ekonomik gelişmelerin seçmeni nasıl etkileyeceği altyapı üstyapıyı belirler mi sorusu kadar derin bir tartışma” diyen Türkiye Etki Araştırmaları Merkezi Direktörü Ulaş Tol ise, “Seçmenlerin kimlik ve ideolojik eksenli yaklaşımlarının güçlü olmadığı dönemlerde şüphesiz ekonomik sorunlar birincil düzeyde belirleyici oluyor. Bugün ise kutuplaşmanın yükseldiği, kimliklerin varoluşlarını seçimlere endekslendiği bir iklimde ekonomi tek başına belirleyici olamıyor. Buna karşın, ekonomi tek başına belirleyici olmasa da yanına bir başka etken daha eklendiğinde katalizör olarak çalışıyor” şeklinde konuştu.

yeni-mucadele-kanallari-gerekli-978422-1.
Ulaş Tol



“İktidar adalet başta olmak üzere, Kürt sorunu, eğitim, kadın, çevre, göçmenler, gibi birçok alandaki sorunlar karşısındaki yaklaşımında ve performansında seçmenden geçer not alamadığı için, ekonomik sorunlar oy hareketliliğinde katalizör olabiliyor” diyen Tol’un değerlendirmesi şöyle: “Bu yüzden iktidar kendini bu konuda hamleler yapmakta, popülist kararlar almakta zorunlu hissediyor. Ama popülist hamleler sürdürülebilir sonuçlara yol açmadığı ya da ekonomide pandemi sonrasına geçiş ile birlikte iyileşmeler gözlemlenmediği sürece oy kaybına yol açmaya devam edecek gibi görünüyor. Öte yandan seçmen davranışında ekonomik etkinin artması muhalefetin ekonomiyi düzeltebileceğine dair oluşturacağı iknaya da bağlı. Muhalefetin ancak, ekonominin kötü gidişatına yaslanmadan, ülkeyi nasıl yöneteceğine dair programlarla seçmeni ikna etmesi daha kalıcı bir oy davranışına yol açabilir görünüyor.”