Yeni muhafazakâr siyasal atmosferin etkisindeki genç nesiller aşkı, eşitler arası bir ilişki değil; korunması gereken kadın ve onu korumakla mükellef erkek arasındaki bir 'emanet/sahiplik' ilişkisi olarak kurguluyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir de buradan çözmek zorundayız.

Yeni muhafazakâr aşk kurguları: Wattpad’de âşık olmak zor

TUĞBA SİVRİ

Neden kadınlar 'doğal muhafazakârlar' olarak düşünülür? Radikal feminizmin en güçlü teorisyenlerinden Andrea Dworkin, Right-Wing Women’da (1978) bu soruya cevap arıyor. Dworkin’e göre 'sağ', kadınlara eril saldırganlıkla başa çıkmak için kullanışlı metotlar sunuyor; güvenlik, barınma, karmaşık durumlarla başa çıkmayı kolaylaştıran kurallar ve en önemlisi de aşk (1983: 13). Aşk, muhafazakâr ideolojinin kadınlara sunduğu bir 'ilaç'tır ve her ilaç gibi iyileştirici özelliklerinin yanında bazı yan etkileri de vardır.

Bitirmek üzere olduğum doktora tezimde popüler romanlar, yeni muhafazakârlık, neoliberalizm ve küresel toplumsal cinsiyet rejimi arasındaki bağlantıları, muhafazakâr genç kadınların Wattpad üzerinde yazıp yayımladıkları aşk romanları üzerinden anlamaya çalışıyorum.Wattpad romanlarının, geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini besleyen bir aşk miti yarattığını öne sürüyorum.

Aşkın kanunu Wattpad’de yazılıyor

Wattpad, daha çok genç kadınlar tarafından kullanılan; bedava hikâye yazma, yayımlama ve okuma imkânı sunan bir çevrimiçi uygulama. Türkiye’de üç buçuk milyonun üzerinde kullanıcısı olan bu uygulamada bölüm bölüm yazılıp yayımlanan romanlar, okunma sayıları arttıkça yayınevleri tarafından basılıyor ve çok satanlar raflarını dolduruyor. Uygulama öyle popüler ki buradan çıkan romanlar film ya da dizi olarak ekranlarda da gösterime giriyor.

Örneğin son zamanların en çok izlenen dizilerinden Hercai, Sümeyye Koç’un Wattpad’de yazıp yayımladığı ve sonrasında Epsilon Yayınevi tarafından basılan bir romandan uyarlama.

Doktora tezim için Eylül 2019’da en çok okunan Wattpad romanları üzerine yaptığım nicel araştırmada en çok okunan romanlardaki ortak etiketlerin #mafya (16K), #psikopat (20K), #kötüçocuk (8K), intikam (30K), #zorakievlilik (30K), asker (7,5 K) ve Türk (41K) olduğunu fark ettim. En çok okunan türse aşk hikâyeleri, yani romanslardı.

Bu aşk hikâyelerinde kadınlar, sürekli bir dışsal tehdit altında olan, düşmanlardan korunması gereken varlıklar olarak sunulurken diğer yandan erkeklere ihanet etme potansiyelleriyle kendileri de birer tehlike olarak kurgulanıyorlar. Öldürme, işkence ve insanları cezalandırma, mafya/holding sahibi erkek karakterler için olağan ve onaylanan davranışlar olarak görülüyor. Bu durum, politik alanda yükselen 'sert adam', 'güçlü tek adam' imajlarının ve neoliberal mafya kültürünün, 2000’li yılların erkeklik rollerinin saldırgan bir şekilde hem kurulduğu hem de temsil edildiği Wattpad’deki aşk kurgularını da etkilediğini gösteriyor.

Yükselen yeni muhafazakârlık çağında aşk

Bu yazıda, Melek Kaş’ın Wattpad’de yayımlanan Giz (Askerin Yari) adlı kitabından bahsedeceğim. Roman, 18 yaşındaki Azra ile genç asker Talha’nın aşkını anlatıyor. Azra, çok çalışıp sonunda tıp fakültesini kazanmış, üniversiteye yeni başlamış bir genç kadın. Ancak üniversitede bir profesör hocasının cinsel saldırısına uğruyor ve bunun üzerine okulu bırakıyor. Talha, Azra’ya tesadüfen bir bakkalda rastlıyor ve senelerdir rüyalarında gördüğü gizemli genç kadının o olduğunu anlıyor. Bu 'ilk görüşte aşk'ın mistik kurgusu, aşkın kutsallığına bir vurguyu da içeriyor aslında. Zira Wattpad romanlarında çok sık rastladığımız bir kurgu bu: “Nikâhımız arş-ı âlâda kıyıldı, sen rüyalarımdaki meleksin.”

Talha, Azra’yı sadece bir kere görmüş olsa da onunla evlenmeye karar veriyor; Azra da okuldan ayrılışının gerçek nedenini ailesine söyleyip onları üzmemek için bu evliliği kabul ediyor. Yani kendini, ailesini korumak için 'feda ediyor' ki bu da Wattpad romanlarının en yaygın temalarından biri: Ailesini korumak için kendini feda eden iyilik meleği bir kızın zoraki evliliği. Ancak burada Azra’nın, “Bir Türk askeri kötü olamaz” diye düşünerek verdiği kararı 'rasyonalize' edişi de mühim.

Nişandan sonra Talha, profesörle ilgili gerçeği öğreniyor ve onu kendisi cezalandırmaya karar veriyor. Önce erlerine, profesörü bir depoya götürmeleri emrini veriyor ve adamın çıplak, bir sandalyede elleri ayakları bağlı bir halde onları beklediği depoya Azra’yı götürüyor. Azra’nın gözü önünde adamın derisini soyuyor, adamın çığlıklarını ona dinletiyor. Azra bu işkence ve kandan iğrense de Talha’ya müthiş bir şükran duyuyor ve ona âşık oluyor. Burada okurların “Bir Türk askeri asla işkence yapmaz” gibi yorumlarına rastlasak da ülkedeki hukuksal düzende bir cinsel saldırganın ceza almayacağına dair genel bir kanının oluştuğunu da görüyoruz. Adalete olan bu inançsızlık, beraberinde kendi adaletini sağlama yollarını da getiriyor. Güçlü, yakışıklı fiziği ve 'kahraman Türk askeri' oluşuyla Talha, Dworkin’in bahsettiği muhafazakâr ideolojinin kadınlara vadettiği korunma, güç ve aşkı tek başına karşılıyor. Kitabın geri kalanı Mardin’de, Talha’nın sınır ötesi operasyonlarıyla geçiyor. Burada milliyetçi refleksleri, vatan aşkının önemini, 'asker karısı olmanın onuru'na yapılan vurguları ve mültecilere karşı duyulan öfke/nefret/korkuyu görebiliyoruz. Milliyetçilikle popüler aşkın paralelliği dolayısıyla hem kadın hem de vatan, 7/24 korunması gereken sürekli tehdit altında nesneler olarak karşımıza çıkıyor.

Aşkı yeniden kurgulamak

Romans edebiyatında aşk, karşı konamaz ya da kontrol edilemez derecede güçlü bir şeydir. Eğer biri âşık olursa sevdiği için her şeyi yapabilir, hatta aşkı için sevdiğinin canını da yakabilir. Giz’de Azra ve Talha’nın ilişkisi sahiplenmeyi, aşırı kıskançlığı hatta Talha’nın “Bu kıyafeti giyersen bacaklarını kırarım” tehditlerini de içeriyor.

Wattpad’de genç kızların yazdıkları romanslarda aşk, bütün sorunların devası gibi görülüyor: Adaletsizlik, sınıfsal çatışmalar, aile içi şiddet… Ancak tüm bunlara deva olması beklenen aşk, aynı zamanda cinsiyetler arası adaletsizliği, sınıf farklılığını, partner şiddetini de barındırıyor. Genç kızlar, maddi imkânsızlıklar ve aile içi şiddetle boğuştukları 'baba evleri'nden güçlü, yakışıklı, zengin bir mafya liderinin kaslı kolları altına girerek kurtulmayı bekliyorlar. Kadınların kendi mesleklerini elde etmeleri, sınıfsal olarak yükselmeleri (üniversitede cinsel saldırıya uğrayan Azra’yı düşünelim), 'dışarısı'nın tehlikeleri nedeniyle mümkün görülmüyor ve hukuk bir adalet aracı olarak itibarlı değil.

Yeni muhafazakâr siyasal atmosferin etkisindeki genç nesiller aşkı, eşitler arası bir ilişki değil; korunması gereken kadın ve onu korumakla mükellef erkek arasındaki bir 'emanet/sahiplik' ilişkisi olarak kurguluyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bir de buradan çözmek zorundayız.