Trabzonspor, ligin son 4 haftasına girerken çıktığı son zorlu deplasmanda galibiyetle dönüp Başakşehir’i takibini sürdürdü.

Yeni normalde Galatasaray’a yer yok

Galatasaray’ın geçtiğimiz haftaki Başakşehir maçından sonra Trabzon’un da işini zorlaştıracağı, aynen Başakşehir maçında olduğu gibi ön alan presini kırıp orta sahayı hızlı geçtiklerinde belli olmuştu maçın başında. Fakat Trabzonspor’un oyunda dengeyi kurması çok uzun sürmedi zira sarı-kırmızılıların her hafta değişen savunma dörtlüsü, Muslera’nın yokluğu hesaba katılırsa oldukça kırılgan bir hale dönüşmüştü. Trabzonspor Mariano ve Saracchi’nin arkasına sarkmayı defalarca denedi, burada onlara en çok yardımcı olan da sık sık sola deplase olmaya çalışan Sorloth idi elbette. Norveçlinin, “çaresizlikten orta sahaya top almaya gelen” forvet sendromundan başka bir şey yaptığı. Fizik gücünün de yardımıyla rakip savunmanın odağını üzerine çekmek ve bir anda yarattığı bu kümelenmeyle tüm dizilişi bozmak. Sürpriz değil bunu 2011-12 Galatasaray’ında bir başka İskandinav, Johan Elmander de sık sık yapıyordu. Tabii Sorloth’un ondan çok daha üstün özellikleri var. Daha yapılı, buna rağmen daha sprinter ve gol vuruşları daha iyi. 95. dakikada topu, yüzü kendi kalesine dönükken alması, tek dokunuşla yüzünü rakip kaeleye dönecek hamleyi yapması, hızlanması, Emin’i uzaklaştırmak için yaptığı şarj ve zımba gibi bir şut. Bu yüzdendir ki, bir sürpriz olmazsa, Trabzonspor, onun bonservisini aldıktan çok kısa bir süre sonra Avrupa’nın büyük liglerinden birinde, liginin üst yarısında yer almayı hedefleyen bir takıma gönderecek.

“Yeni normal” lafı boşuna söylenmedi elbette. Pandemi sonrası hayatımızı yavaş yavaş normale döndürürken yeni gerçekleri de kabul etmek zorunda kalıyoruz. Futbolda da aynı durum var tabii. Galatasaray için yıllardan beri söylenen “eğer şampiyonluk yarışında varsa” ya da “camia o havaya girdiyse” başarıyı mutlaka kazandıkları yönündeki kabul edilen gerçek ortada seyirci olmayınca, futbolcuların psikolojilerinde büyük iniş çıkışlar olunca ve tabii kritik isimlerin de sakatlığı eklendiğinde bir anda geçersiz hale gelebiliyor. Terim’in takım üzerindeki otoritesinin de sallandığını görüyoruz, zira maç içindeki disiplinsiz hareketler, her hafta birkaç oyuncunun cezalı duruma düşmesi ve oyun disiplininden kopmalar çok sık yaşanıyor. Terim’in takımı lige dönüşten sonra 4 maçta sadece 2 puan toplayabildi, halbuki liderin sadece 3 puan gerisindeydi ve 3 puan önünde olan 2 takımla da karşı karşıya gelecekti. Yani son 2 şampiyonlukta olduğu gibi kendi maçlarını kayıpsız geçmeleri halinde rakiplerinin sonuçları onları ilgilendirmiyordu, fakat bugün gelinen noktada ligi yedinci sırada bitirmek dahi sürpriz olmayacak, Alanyaspor, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin yakaladığı ivme göz önüne alındığında.

Sezonun son 4 haftası, aynı takımlarla maça çıkacak olan Trabzonspor ve Başakşehir için oldukça gerilimli geçecek. Artık resmiyete dökebiliriz, ya yepyeni ya da 36 yıl sonra ilk kez kazanılan bir şampiyonluk göreceğiz.