S-400’lerin Türkiye’ye teslimatının başlaması iktidar tarafından kamuoyuna “ulusal bir zafer” olarak sunuldu. Sevkıyatın 15 Temmuz öncesi gerçekleştirilmesi ise Batı’ya özellikle de ABD’ye bir mesaj olarak yorumlandı. Milliyetçi çevrelerde ise S-400’ün Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiasını güçlendirdiği savunuluyor. Hâlbuki ister ABD ister Rusya hangi tarafa meyledilirse meyledilsin silahlanma yarışına teslim olmak, mali kaynaklarını dışa bağımlı teknoloji […]

S-400’lerin Türkiye’ye teslimatının başlaması iktidar tarafından kamuoyuna “ulusal bir zafer” olarak sunuldu. Sevkıyatın 15 Temmuz öncesi gerçekleştirilmesi ise Batı’ya özellikle de ABD’ye bir mesaj olarak yorumlandı. Milliyetçi çevrelerde ise S-400’ün Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiasını güçlendirdiği savunuluyor. Hâlbuki ister ABD ister Rusya hangi tarafa meyledilirse meyledilsin silahlanma yarışına teslim olmak, mali kaynaklarını dışa bağımlı teknoloji için tüketmek ülkenin geleceğine ipotek koymaktır. Bir başka ifadeyle S-400’lerin alınması bir egemenlik göstergesi değildir, aksine iktidarın kendi çıkarlarından ve endişelerinden kaynaklanan tercihlerini “ulusal çıkar” kisvesi altında gizlemesidir.

Yarım asırdan fazla bir süredir NATO’ya bağımlı olan Türkiye ağır bedeller ödemiştir. Solun NATO’dan çıkılmasına yönelik talebi ise sağ siyaset tarafından “vatana ihanet” olarak gösterilmiştir. Şimdilerde aynı geleneğin temsilcileri, bir yandan NATO’ya sadakatlerini ilan ederken bir yandan da ülkeyi Batı emperyalizmine ve de Rusya’ya bağımlı kılarak çıkmaz sokağa sürüklemektedir. Enerji konusunda karşımıza çıkan “hesap hatası” S-400 meselesinde de karşımıza çıkmaktadır. Bedelini de ekonomik krizle boğuşan halk ödemektedir. Bilime, sağlığa harcanması gereken kaynaklar silah fetişizmi uğruna heba edilmektedir.

Suriye kaynaklı sorunlar başta olmak üzere Türkiye’nin son dönemde yaşadığı güvenlik sorunları AKP’nin izlediği yanlış dış politikanın doğrudan sonucudur. Libya’da olup bitenler iktidarın bu hatalardan ders almadığının kanıtıdır. İktidar bloku yeni-Osmanlıcı düşlerinden vazgeçmemiştir. Şimdi de bu düşlerini ironik bir biçimde S-400 sevkıyatıyla güncel tutmak istemektedir. Üstelik S-400’ün gelişinin tetiklediği atmosferden faydalanarak kendi iktidarını uzatmak adına Suriye’de yeni maceralara girme ihtimali de ortadadır. Hal böyleyken tartışmayı F-35 mi, S-400 mü denklemine sıkıştırmaya çalışmak süregiden yanlışlara ortak olmak demektir.