Yeni sınıflandırmada artık neredeyse Amerikan sistemine geçilmiş durumda. Yeni eklenen 16+ etiketi Amerikan sınıflandırmasındaki R-rated’a denk geliyor. Bu da değerlendirme sonucunda mecburen 18+ alan bazı filmleri kurtarabilir.

Yeni sinema yönetmeliği neleri değiştiriyor?

Murat Tırpan

Bu yıl değiştirilen sinema yasasının nasıl uygulanacağını düzenleyen iki yönetmelik sonunda karşımıza çıktı. Sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile sinema sektörünün desteklenmesi hakkındaki bu iki yönetmeliğin konuyla ilgili birçok şeyi değiştirdiğini görüyoruz. Desteklerdeki yenilikleri bir yana bırakarak özellikle sinema izleyicisi okuyucuların merakla beklediği, değerlendirme ve sınıflandırma hakkındaki yönetmeliğin neler getirdiğini incelemeye çalışalım.


Yeni yönetmelikte eskiden olduğu gibi izleyicilerin yaşına bağlı olan bir gösterim sınıflandırılması getiriliyor. Film yapımcıları, üye yapısı eskisine benzer bir şekilde oluşturulan (ne yazık ki ağırlığı Bakanlık tarafından belirlenen dokuz üye) değerlendirme ve sınıflandırma kuruluna başvurarak tescil belgelerini alacaklar. Sınıflandırma için başvurmayan filmler ise, doğrudan +18 kategorisine sokularak ancak festivallerde gösterilebilecek. Değerlendirme sonucunda filmlerin bu sınıflardan birine dahil edilerek, gerekli işaret ve ibarelerin film öncesinde her türlü tanıtım ve gösterim alanında kullanılması zorunlu tutuluyor.

Burada bilet fiyatları meselesine takılan herkesin kaçırdığı ilginç bir düzenleme de var, sınıflandırmada artık neredeyse Amerikan sistemine geçilmiş. Sınıflandırma kategorileri “Genel İzleyici, 6A, 6+, 10A, 10+, 13A, 13+, 16+ ve 18+” olarak yeniden düzenlenmiş. Bilindiği gibi Amerika’da sınıflandırma (rating) sistemi MPAA (Motion Picture Association of America) denilen bir kurum tarafında yapılır. Buna göre en üst sınıflandırma sadece yetişkinlerin girebileceği NC-17’dir. Onun altında R-rating ve daha altta da 13 yaşından küçüklerin yalnız giremeyeceği PG-13 gelir. NC-17 bizde 18+ diye adlandırılan kategoriye denk iken eski yönetmelikte bunun altında 15A (15 yaş altı) gelmekteydi. Yeni düzenleme ise 15A’yı kaldırarak 16+ kategorisini getiriyor. Bu da R-rating’in tamamen benzeri. Eskiden R-rated’in tam karşılığı olmadığı için ve 15a ve 15+ da hiçbir şekilde bu sınıflandırmadaki filmleri karşılamadığı için bazı filmlere doğrudan 18+ verilirken artık 18+ kadar ağır miktarda olmayan ama içerisinde bir miktar çıplaklık ya da şiddet bulunan filmler 16+ ile izlenebilir olacak. Bunu en son Blade Runner 2049 gibi bir filmde deneyimlemiştik, film kesinlikle 18+ değildi, ama içerisindeki çıplaklık içeren sahneler nedeniyle 18+ almasın diye sansürlenmiş halde vizyon görmüştü. Bu düzenleme o zaman var olsaydı muhtemelen 16+ alabilir ve izlenebilirdi. Eğer kurullar bunu hakkıyla uygularsa özellikle içerisinde biraz çıplaklık/şiddet içeren art-house filmler 18+’ya mecbur kalmamış olacak.

yeni-sinema-yonetmeligi-neleri-degistiriyor-642039-1.
Kuşkusuz sinema izleyicisi makul fiyatlarda, tasarruf amacıyla projeksiyon ışığı kısılmamış iyi sinema salonlarında, ailesiyle birlikte nitelikli filmleri hak ettiği şekilde izlemeyi tercih eder, bu sorunları çözdüğünüzde Netflix’ten korkmaya çok gerek yoktur.

Buna ek olarak daha önce hep gözden kaçırılmış bir meselenin de çözüldüğünü görüyoruz. Daha önce 13+ bir filme giden genç bir seyirci hiçbir denetim olmadığından film öncesinde 18+ bir filmin fragmanını izlemek durumunda kalabiliyordu. Artık bu mümkün olmayacak çünkü fragmanlar da sinema filmleri gibi sınıflandırılacak ve aileler çocuk filmlerinde korku filmi fragmanları görmeyecekler.

Düzenlemenin getirdiği bir diğer madde “Sazan Sarmalı maddesi”, tamamen sinema salonlarını korumak üzerine. Yönetmelikteki madde sinema filmlerinin gösterim tarihinden itibaren beş ay geçmeden ücretli yayın yapan platformlarda, altı ay geçmeden ücretsiz yayın yapan platformlarda gösterilemeyeceğini söylüyor. Hatırlanacağı gibi Yılmaz Erdoğan’ın Organize İşler-Sazan Sarmalı filminin sinemalarda gösterilirken Netflix’te de yayına girmesinin ardından sinema camiasından buna tepki gelmişti. Bu olay gerçekten de sinema seyircisinin film izleme pratiğini de etkilemişti, çevremden çok iyi biliyorum, örneğin gündemde olan Cem Yılmaz Karakomik Filmler’i için bile bazı izleyiciler nasılsa yakında Netflix’e düşer (bu aynı zamanda korsana da düşer demek) izlerim düşüncesindeler. Yine de bu algıya rağmen ülkemizdeki tek örneğin yeni Sazan Sarmalı olduğunu, bugün ücretli platformlarda yayınlanan 2019 yapımı Türk filmlerinin genelde vizyon tarihinden en az beş en çok on aylık dilimlerde bu mecralarda gösterilmeye başlandığını, teknik olarak çok da bir şey değişmediğini de ekleyelim. Yeni madde gelecekteki bu tür durumlara karşı, dünyadaki eğilime de bakarak yapımcıların bu tür hamlelerine karşı sinema salonlarını koruma amacında. Öte yandan salonlar açısından haklı bir düzenleme olsa da bunun sert bir devlet müdahalesi şeklinde sinema salonları, yapımcılar ve dijital platformların sözleşme özgürlüğünü kısıtlayan bir yaklaşım olduğunu da söyleyebiliriz.yeni-sinema-yonetmeligi-neleri-degistiriyor-642040-1.

Buradaki asıl sıkıntının beş ay şeklindeki süreden kaynaklandığı söylenebilir, mesela artık vizyonu kısa süren bir filmin de hemen ardından online platformlarda gösterilmesi mümkün değil. Ya da bir yapımcının ben iki hafta vizyon görüp sonra online platforma geçeceğim demesi de. Netflix gibi bir yapımcının Türk filmi yaparak hem vizyon hem de kendi platformunu planlaması da söz konusu olamıyor. Dolayısıyla “belirlenen vizyon takviminin bitmesinden sonra” şeklinde bir düzenlemenin daha mantıklı olabileceği düşüncesindeyim.

Bu anlamda söz konusu yönetmeliğin hemen paralelinde çıkan destek yönetmeliğinde de salonlarla ilgili önemli bir madde olduğunu ekleyelim. Yönetmelik Türk filmi gösterecek olan salonlara belirli bir destek sağlamayı vadediyor. Eğer salon işletmecisi destek talebinde bulunur ve yıl içerisinde belirli sayıda Türk filmi göstermeyi kabul ederse Bakanlık’tan maddi destek alabilecek. Burada tek sorun söz konusu maddenin bağımsız sinemayı değil her tür filmi kastetmesi, yani sinema salonları zaten iş yapan, halihazırda takvimine aldığı ticari Türk filmlerini göstererek de ekstra destek alabilecek. Yine de bu iki maddeyi birleştirdiğimizde yeni sinema kanununun salonlar açısından nispeten pozitif düzenlemeler getirdiğini söyleyebiliriz.

Öte yandan izleyicileri korumak için de önemli adımlar atılmış durumda. Kanunda belirtilen fragman süreleri ve indirimli biletler konusu da artık şekillenmiş. Özellikle Cinemaksimum salonlarında tanık olduğumuz yirmi beş dakikaya varan uzun reklam sürelerinden dolayı herkesin şikayet ettiği sorun çözülüyor. Film başlarındaki reklam süreleri en fazla on dakika ile sınırlandırılıyor. Ayrıca sinema seyircisinin sinemaya gitme tercihlerini etkileyen ve filmlerin tanıtımına imkân sağlayan fragmanların film öncesinde en az üç en fazla beş dakika gösterimi de zorunlu hale getiriliyor. Bunu Türkçeye çevirirsek, ortalama bir fragman süresinin iki-iki buçuk dakika civarında olduğunu düşündüğümüzde film öncesinde artık en az bir en fazla iki fragman gösterebilecek.



Öte yandan düzenlemede indirimli bilet fiyatları da filmin yapımcısı veya dağıtımcısı arasında yapılan sözleşmeler çerçevesinde “Belirli yaş ve üzeri bileti”, “Engelli bileti”, “Şehit yakını ve gazi bileti”, “Halk günü bileti”, “İnternet bileti”, “Kamu meslek grubu bileti”, “Öğrenci bileti” ve “Sabah seansı bileti” olarak tanımlanıyor. Ayrıca mısır savaşlarının bitiş düdüğü de şu madde ile çalınmış oluyor: “Sinema salonu işletmecileri ya da sinema filmi bileti satan diğer gerçek veya tüzel kişiler, sinema filmi bileti ile birlikte başka bir ürünün satışını aynı anda yapamaz, sinema biletini başka bir ürün veya hizmetin satın alınması şartına bağlayamaz.” Sinema biletlerinin mısır ve içecek gibi ürünlerle birlikte satılması durumu bu yeni düzenlemeyle birlikte tamamen ortadan kalkıyor.

Bilindiği gibi yasanın çıkmasından sonra büyük salonlar indirimleri geçici olarak durdurmuştu, Cinemaksimum salonları sabah seanslarında neredeyse bomboş hale gelmişti. Yönetmelikle birlikte mısırın yanında indirimli sinema bileti, iki bilete bir bedava bilet benzeri uygulamalar yapılamayacak ancak diğer tüm indirimlerin geri gelmesi mümkün olacak. Soru şu, Cinemaksimum gibi zincirler bu indirimleri yeniden geri getirecek mi? Seyirci sayısında bu yıl yaşanan düşüş malum, öte yandan reklam süreleri kısaldığı için salonların gelirleri de düşüyor. Ben kişisel olarak salonların söz konusu indirimleri -mecburen- tamamen geri getireceğini düşünüyorum.

Yeni düzenlemenin çözmediği daha temel bir sorun var, o da şu anda sinema bilet fiyatlarının çok yüksek olması. Mısır kavgasının temel nedeni yapımcıyla salon sahibinin parayı bölüşememesiydi. Orada izleyiciyi düşünen açıkçası pek yoktu, bu düzenlemenin çıkmasının nedeni temelde 25-30 liranın nasıl paylaşılacağının kavgasıdır. Şu anda iki yetişkin hafta sonu bir IMAX filme gittiğinde tam 77 TL para ödemek zorunda kalıyor. Bağımsız bir salonda genelde kötü şartlarda da olsa bu fiyat iki kişi için 30-35 TL’ye düşüyor. Ancak birçok yerde izleyicilerin bir AVM’de malum salonlar dışında sinemaya gitme şansı pek yok, ya o bölgede bağımsız bir sinema salonu mevcut değil (zaten kaç tane kaldı ki) ya da çok uzakta. Asgari ücretin 2020 TL olduğu bir ülkede seyirci sayısının giderek düşmesi, seyircilerin online platformlara ya da korsana yönelmesi kadar doğal bir şey olamaz. Buna birçok yerli filmin aynı komedi ya da korku şablonunu tekrarlayan, niteliksiz işler olduğunu da eklerseniz evinin salonunda çayını içerek bir şeyler izlemeyi tercih eden seyirciye elbette hak verirsiniz. Kuşkusuz sinema izleyicisi makul fiyatlarda, tasarruf amacıyla projeksiyon ışığı kısılmamış iyi salonlarda ailesiyle birlikte nitelikli filmleri hak ettiği şekliyle sinemada izlemeyi tercih eder, bu sorunları çözdüğünüzde Netflix’ten korkmaya çok gerek yoktur. Filmleri sinemada izlemek isteyen ‘gerçek’ izleyiciler hafta içi sabahın köründe salona gitmek zorunda kalmamalı, onlar ultra lüks yataklı sinema salonları da istemiyor, film izlerken yiyecekleri abur cuburları AVM’nin süpermarketinden alıp çantalarında saklamak da. Yeni yönetmelik evet birçok olumlu madde getiriyor ama Türkiye’de sinema izleyicisinin asıl sorunu tekelleşmenin ve yapımcının açgözlülüğünün getirdiği aşırı bilet fiyatları ve sektörün para hırsı nedeniyle üretilen niteliksiz filmlere mahkum olmak. Bütün bunları yönetmelikle çözmek ise çok zor.