Bu haftanın konusu geçen haftadan. Geçen haftanın haberini ele alıyorum, ama olay sadece geçen haftayı değil Yeni Türkiye’yi anlatıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan BM zirvesine katıldıktan ve ABD Başkanı Donald Trump ile beş dakika tokalaşabildikten sonra New York’tan Berlin’e geçti. Erdoğan beraberindekilerle resmi ziyaret başlamadan yarım gün önce Almanya’ya vardı. Almanlar için anlaşılmaz, Türkler için ise son derece anlaşılır bir durum. Ne de olsa sonunda bir AB ülkesi Erdoğan’ı resmi düzeyde buyur etti. Erdoğan, “Bakın koca Almanya beni istiyor. Siz beni beğenmiyorsunuz ama Almanya da bensiz yapamıyor” mesajı verdi.

Ziyaret, Alman iç siyasetini epey karıştırdı, Erdoğan buyur edilmeli miydi, edilmemeli miydi, epey tartışıldı. Bir mesele de Erdoğan-Merkel basın toplantısına Can Dündar’ın katılıp katılmayacağıydı. Dündar önce “Katılacağım, soru soracağım” dedi, bunun üzerine Erdoğan’ın “Dündar toplantıya katılırsa protesto ederim, basın toplantısına çıkmam” dediği basına sızdı; sonra herhalde bir şekilde ikna edildi, Can Dündar toplantıya katılmaktan vazgeçti. Ve fakat basın toplantısında başka bir şey oldu. Aslında olan şey bir skandal. Ve maalesef Türkiye açısından ziyade Almanya açısından skandal. Aslında normal şartlarda Türkiye için de skandal olması gerekirdi, ama Türkiye’nin standartları artık Angola düzeyinde olduğu için bu tip şeyler burada olağan hale geldi. Ama Yeni Türkiye usulü bu hoyratlığın Berlin’in göbeğinde Merkel’in gözleri önünde yaşanması bir tuhaf oldu.

Avrupa Postası Genel Yayın Yönetmeni Adil Yiğit, karga tulumba basın toplantısından çıkarıldı. Yiğit, Hürriyet’e göre “yıllardır Türkiye aleyhine faaliyetlerde bulunan”!! bir gazeteci. Yiğit’in salondan çıkarılma nedeni, üzerine giydiği t-shirttü. T-shirtte, “Gazetecilere özgürlük” yazıyordu. Adil Yiğit salondan çıkarılırken epey acayip anlar yaşandı. Bir anda iki lider de sustu; Erdoğan Merkel’e müstehzi bir sırıtışla döndü. Erdoğan’ın yüz ifadesi “Yaaaa işte Angela bak bu haydutlar beni devirmek için neler neler de yapıyor” diyordu. Merkel ise Erdoğan’ın yüzüne bomboş baktı, yüzünde biraz hayret, biraz nereden girdik biz bu işe ifadesi vardı. Olay baştan aşağı acayipti. Adil Yiğit salondan çıkarılırken Erdoğan gülümsüyor, Merkel ise bomboş bakıyordu.

Yazının başında dediğim gibi, Türkiye için maalesef olağan; Almanya için ise utanç kaynağı denecek acayip bir görüntü ortaya çıktı. Özgür dünyanın temsilcisi!, Avrupa’nın lokomotifi Almanya ‘da 2018 yılında, misafir gelen bir ülkenin başkanı rahatsız olabilir diye o veya bu görüşten bir gazeteci apar topar basın toplantısından dışarı atıldı. Olan olay, Amerika Birleşik Devletleri’nde Cumhurbaşkanı’nın korumalarının kadın çocuk demeden, protestocuları Allah ne verdiyse dövmesine paraleldi.

Türkiye, nereye giderse, yanında olaylarını da götüren, beraberinde zorbalık ve karmaşayı da taşıyan acayip bir -teşbihte hata olmaz- sirk çadırı gibi. Erdoğan beraberinde, içinde çeşnici başısı da dahil bilmem kaç kişiyle davet edilebildiği ülkelere gidiyor. Gidilen ülkelerde, ülkenin kalibresine göre, ya öncesinde Erdoğan’ın hoşuna gitmeyecek kişiler bir şekilde kontrol altına alınıyor ya da Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen kişi ve durumlara olay anında Türk korumalar tarafından en acayip şekillerde müdahale ediliyor. Ülkenin içinde olan bütün acayiplikleri 15 Temmuz’a bağlayan, içeride alıştığı hoyratlığı dışarıda da sürdürmeye çalışan garabet bir halde Türkiye.