TİP Milletvekili Barış Atay’ın Babala TV’de yayınlanan Oğuzhan Uğur’la Mevzular programı 4 gün içinde 10 milyona yakın izlenmiş. 3,5 saat süren program boyunca, çoğu AKP karşıtı, 20’li yaşlarındaki genç insanlar Barış Atay’a sorular soruyor. AKP karşıtlığında Barış Atay’la ortak noktada buluşuyorlar ama soruların hemen hepsi oldukça agresif. Barış Atay’dan neredeyse nefret ediyorlar. Bir kısmı Atsız’cı olduğunu söylüyor, çoğu kendisini Türk Milliyetçisi olarak tarif ediyor. Entelektüel derinlikleri vasatın altında. Fikri derinlikleri yok ama öfkeleri çok derin. Ekonomik anlamda liberaller, serbest piyasaya inanıyorlar. Fakat politik anlamda demokrat değiller. Demokrasi dışı seçenekler zihin dünyasında negatif duygularla canlanmıyor. Milliyetçiler fakat bunu “Türkçülük” olarak ifade ederek, biraz da 1950 öncesi seküler tonu daha yoğun Türkçülüğe referans veriyorlar. Milli güvenlikçi, devletperest bir dilleri var. Üstelik sadece bir salon dolusu insandan ibaret değiller. Bir jenerasyona rengini verecek kadar yaygın oldukları programın izlenme oranlarından anlaşılıyor.

***

Gençlik yılları hangi döneme denk gelirse gelsin, her genç insan, kendi zamanından 30-40 yıl öncesine ilişkin bilgileri ikincil kaynaklardan edinir. Örneğin, 2000’li yıllarda 20’li yaşlarında olan gençlik kesimlerinin en önemli bilgi kaynaklarından biri 70’lerin ikinci yarısını bizzat yaşayan aile üyeleriydi. “Benim babam 12 Eylül’de hapse girmiş” ile başlayan enteresan hikâye genç kişinin politik yolculuğunun da ilk adımlarını oluştururdu. 70’lerin gençlik hareketinin mensuplarının çocukları bugün 30’lu 40’lı yaşlarında. Dolayısıyla bugünkü gençlerle, 70’ler gençliğinin bağı 2010’lu yıllardan itibaren koptu. Denebilir ki, 70’li yılların solcuları artık büyükbaba, büyükanne oldular. Evlatları 1990’larda evlendi ve çoluk çocuğa karıştı.

O çocuklar, politik fikirlerinin olgunlaştığı ilk gençlik yıllarında ülkedeki sert değişimin travmasını yaşadı. 2015-2016 yıllarında henüz 10’lu yaşlarında olan, bugün 20’li yaşlarının başında olan bu gençlerin politik fikirlerinde son 5-6 yıl oldukça etkili oldu. AKP’nin MHP’yle ortaklık kurarak, 2000’li yılların mirasını reddetmesi, ekonomik kriz ve Kürt sorunu zihin dünyalarındaki ana direkleri oluşturdu.

***

Çözüm süreci boyunca çocuktular. Çocukluk yılları boyunca, esaslı bir savaş iklimini yaşamadılar. Devletin “terörle mücadele konseptinin” son 5-6 yılda oluştuğunu sanıyorlar. Son 5-6 yıldır süregelen savaş ikliminin daha önce yaşanmadığını düşünüyorlar. Daha doğrusu, 2000’li ve 2010’lu yılların başındaki demokratik çözüm iradesinin tümüyle boş bir çaba olduğu fikrinde birleşiyorlar. 90’lı yılların terörle mücadele konspetine ilişkin bilgileri derinlikli değil. Öte yandan devletin yasa dışı faaliyetlerine de mesafeli değiller. Faili meçhul suikastler, işkenceler, zihin dünyalarında büyük sorun değil. Silahın Kürt Sorunu’nun çözümü için tek çare olduğuna inanıyorlar. Zaten Kürt Sorunu’nun varlığına da inanmıyorlar

AKP’ye büyük ölçüde, geçmişte yaptığı hatalar nedeniyle karşılar. Çözüm süreci, FETÖ, kumpas davaları AKP’ye güvenmelerini engelliyor. Ancak son 5-6 yılda AKP’nin takip ettiği dış politikaya da mesafeli değiller. Suriye operasyonlarını destekliyorlar. İHA’lar, SİHA’larla gurur duyuyorlar. Fakat MHP’li de değiller. MHP’ye de mesafeliler. Bahçeli’nin düzensiz göçmen sorununa duyarsız kaldığını düşünüyorlar.

***

6’lı masa, onlara göre 2015 öncesi AKP’den farksız. Kılıçdaroğlu neredeyse vatan haini. Zaten 10 kez kaybetti ve yine kaybetmek üzere… Dolayısıyla aslında belki de gizli bir AKP’li. İmamoğlu da pek güven vermiyor ama Kılıçdaroğlu olacağına İmamoğlu yeğdir diyorlar. Elbette en iyisi Mansur Yavaş.

Ekonomide AKP’nin piyasaya müdahalesini komünizm zannediyorlar. Anti-komünizmi buradan kavrıyorlar. Faizlere müdahale edilmesi, zincir marketlere baskı kurulması komünizm gibi bir şey onlara göre. Gözlerini ekonomik krize açtılar. Sert şekilde yoksullaşıyorlar. Güvencesizlik özgüvenlerini sarsıyor. Bu gelişme karşısında milliyetçiliğe sarılıyorlar. 1950’lerde 60’larda doğan anti-komünist nizamın dilini farkında olmadan benimsemiş durumdalar.

***

Ama “Sol” ile temasları neredeyse yok. Barış Atay söyleşisinde ilk kez bir solcuyu dinleme fırsatı buldular. Fikirleri değişmedi elbette ama sorularının ne kadar sığ olduğunu farkına vardılar. Dersim’e Tunceli dense, ölen askere şehit dense, PKK’ya terör örgütü dense, arada sırada Atatürk övülse çoğu için sorun kalmayacak. Karşılarında hiçbir insani değeri savunmayan terör sempatizanı birini beklerken, benzer değerler setine sahip fakat hayata daha farklı bakan biriyle belki de ilk defa sohbet ettiler.

Bu genç nesil, birkaç yıl içinde ülkenin politik iklimini belirleyecek. Eğer solla temasları bugünkü gibi olursa, Türkiye’yi karanlık yarınlar bekliyor. Türkiye’nin belki de bu yüzden hiç olmadığı kadar 21’inci yüzyıl gerçeklerine uyumlu, yeni kuşağı, yeni toplumu, yeni Türkiye’yi ve yeni dünyayı kavrayabilen cesur bir yeni sola ihtiyacı var.