Yıllardır tartışılmakta olan, Ermeni soykırımı dahil, Fransız devletince tanınmış soykırımları ülke...

Yıllardır tartışılmakta olan, Ermeni soykırımı dahil, Fransız devletince tanınmış soykırımları ülke sınırları içinde inkâr etmenin cezalandırılmasını öngören yasa tasarısı alelacele Fransız Meclisi’nde kabul edildi. Buralarda yaşayan bizler bunun er veya geç onaylanacağını biliyorduk, zira konu sağ ve sol, tüm siyasi partilerin gündemindeydi. Önümüzdeki aylarda Fransa “Sosyalist Baharı” yaşarsa, ilk tartışılacak yasaların başında geliyordu. Türkiye’den gelecek tepkileri de öngörüyorduk, ancak saldırıların boyutunu biz bile bu kadar tahmin etmemiştik. Bir kez daha, yeniden gündeme gelen “milli davamızın” arkasında, siyasi partiler, liderleri, gazetelerin birçoğu, yazarlar, halkımızın temsilcileri, dernekler birleşiverdi.

Ülkemizde ifade ve düşünce özgürlüğü ihlalleri her gün devlet eliyle gerçekleştirilirken, hep bir ağızdan Fransa’ya “ifade özgürlüğü” dersi veriverdik! Vahşi milliyetçilik söylemlerinin satır aralarında ise yeni hedefler gösterildi. Başta yasa tasarısını Meclis’e getiren iktidar partisi Marsilya milletvekili Valérie Boyer ve—Cezayirli ve Tunuslu değil, has Katolik Fransız aileden gelen—tüm ailesi olmak üzere, “milli” hackerlarımız derhal işbaşı yaparak internet sitelerini bloke ederken, olası saldırıların habercisi oldular. Öyle ki, ırza ve cana kast tehditleri, göz boyamalar, siyasilerin aile fertlerini bayağı bir dille işin içine çekenler karşısında tamamen haksız duruma düşmek üzereyiz. Evet, bugün gelinen noktanın baş sorumlusu Fransız Cumhurbaşkanı. Sarkozy, önümüzdeki aylarda yeniden seçilmesi olasılığı azaldıkça, cebinde kalan ucuz iç siyaset silahlarını fütursuzca harcıyor. Ancak hiçbir diplomasi kuralına uymayan şahsi göndermeler yaparak Fransız Cumhurbaşkanının ailesine çamur atmak, olsa olsa Sarkozy’yi aklamaya yarıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadelerini buralarda kibarca “ciddiye alınmayacak duygusal tepkiler” olarak eliyle itivermesine yarıyor. Ancak yasanın onaylanmasını Sarkozy’nin, Fransa’nın, hatta Avrupa’nın ırkçılığının, islamofobisinin ifadesi olarak çarpıtmak, bir kez daha ülkemizde belli kesimlerin hedef gösterilmesine neden olacaktır. Üstelik eskiden çeşitli “maşalar” kullanılarak milliyetçi saldırılar düzenleyen Türk devleti, bu yola gerek bile hissetmiyor artık. “Saldırıların ve boykotun önünü alamayız” gibi ifadelerle, saldırganlara dolaylı olarak destek oluyorlar...

Oysa “şanlı” tarihimizin en karanlık sayfalarının başında Ermeni Soykırımı’nın yer aldığını düşünen bizler de bu yasa tasarısına karşıyız. Ama tamamen farklı nedenlerden. Bizim endişemiz, bir yandan bilim adamlarının insanlık tarihinin bu önemli kara lekesini Fransa’da (İsviçre ve Slovakya ile birlikte) tartışamamaları, ama daha önemlisi Türkiye halkının genelinin 1915’de gerçekten ne olduğunu öğrenmesini de engelleyeceğidir. Bu acı geçmişin bellek çalışmasına henüz başlanmışken, sancılı ve zor da olsa bu konudaki tabular biraz olsun aralanmışken bu ivme sadece nefessiz kalmayacak, Ermeni yurttaşlarımızın yeniden  güvercin tedirginliği yaşamasına neden olabilecek. Üstelik adaletimiz, Türkiye’de “soykırım olmuştur” diyenlerin üzerindeki 301. madde kozunu artık daha rahatça kullanabilecektir.

2006’da sevgili Hrant Dink’in başını çektiği bir grup aynı yasanın meclisten geçtikten sonra Senato’dan geçmesini engellemek için seferber olmuştu. Ve yasa durdurulmuştu. Bu kez de aynı şey olabilir, ya da en azından Fransız senatörleri “bilim adamları, tarihçiler ve araştırmacılar hariç” diye bir ek yapabilirler ve yasaya karşı çıkan belli kesimleri rahatlatabilirler. Ama kendi eti ve kemiğinden nüfusunun bir bölümünün acılarını yok sayarak, katliamları alay edercesine tersine çevirerek yansıtan, sorumlusu olmadığı bir felaketi bu kadar kolay yok sayan Türkiye devleti ve siyasi iradesi, kendi geçmişiyle hesaplaşmadıkça, benzer yasaların geçtiği ülkelerin sayısı da  giderek artacaktır.