Yeniden demokrasi için vakit yakındır
Fotoğraf: AA

Mustafa KARADAĞ
(Yargıçlar Sendikası eski Başkanı)​

Türkiye, sürekli zamanında yani 2023 Haziranında yapılacağı söylenen, fakat daha önceki bir zamanda da yapılabileceği düşünülen bir seçim atmosferi içinde. Seçim tarihinin belirlenmesi ya öne alınması ise an itibariyle AKP ve MHP ittifakının elinde. Anılan ittifak ise devletin tüm kurum ve olanaklarını ele geçirmiş, adı hukuksuzluk, yolsuzluk, hile, entrika ve yalan ile anılıyor.

Tarih belirlendiğinde, birisi Cumhurbaşkanlığı birisi milletvekilliği olmak üzere iki ayrı seçim yapılacak. Tam burada, yetkili yetkisiz herkesin konuştuğu, trollerin at koşturduğu kaotik bir ortam yaratılıyor ya da yaratılmak isteniyor.

Bu yazı ile İktidarın seçim yasalarıyla oynamaları veya YSK’nin bir iktidar aparatı haline getirilmesini tartışma dışında bırakarak, ittifaklar ve siyasi partilerin yaklaşımları, yaratılmak istenen kirliliğe ilişkin bir tartışmanın yapılması, meselenin aydınlık bir ortamda, kirlilikten arınmış olarak konuşulmasını amaçlıyoruz.

Öncelikle söylemek gerekir ki Cumhurbaşkanlığı seçimi ile milletvekilliği seçimi birbirinden tamamen ayrı iki seçimdir. Tam burada söylemek gerekir ki Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki ortaklaşma hiçbir zaman seçim yasası uyarınca bir ittifak değildir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ittifakların, siyasi partilerin bakışları da ayrıdır, fakat esas olarak iki başlık altında toplamak mümkündür. Cumhur ittifakı seçimi, bir varlık ve iktidarlarını devam ettirme aracı olarak görmektedir. Diğer cenahta yer alan Millet ittifakı, Sosyalist Güç Birliği ve Emek ve Özgürlük ittifakı ise seçimi AKP-MHP faşizminden bir kurtuluş yolu olarak görüyor. Bu bağlamda, aslında görünen köy kılavuz istemiyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalif üç oluşumun birlikte hareket edebileceğine dair şimdiden açıklamalar yapılıyor. Seçim takvimi başlamadan bu konuda kesin söz söylemek doğru da değil. Amaç parlamenter rejime dönülmek olunca, ayrışma sebebi de kalmıyor ya da kalmamalı. İttifak mensubu parti sözcüleri bu ortak bilince sahip ve açıklamalarında ölçülüler. Her bir ittifak üyesi tüzel kişilikleri koruyup diğerlerine saygı duyarak, kendi parti programları doğrultusunda ve sağduyu ile yollarına devam ediyorlar. İttifakları oluşturan partiler böylesine özenli iken olası adayların, özellikle başarısız olacaklarına dair sözler olsa olsa manipülasyon olabilir. Zira ortak belirlenecek veya benimsenecek bir adayın, ortaklaşan siyasi parti üyeleri tarafından desteklenmemesi, üyelerinin partilerine inanç ve bağlılıklarını gözden geçirme, partilerin ise üyelerine ideolojilerini anlatamadıkları sonucunu doğuran bir durum ortaya çıkacaktır. Başka bir deyişle bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde ortaklaşan parti üyelerinin, partileri gibi düşünüp oylarını vermeleri halinde ortak adayın seçilememesi gibi bir durum olmayacaktır.

Milletvekilliği seçimi ise bambaşka bir seçimdir. Seçim takvimi açıklandığında, seçim yasalarının izin verdiği ölçüde seçim ittifakı yapılabilir. O zaman partiler aldıkları, almayı tahmin ettikleri oy durumuna ve siyaseten yakınlıklarına göre istedikleri bir ya da daha fazla partiyle seçim ittifakına girebileceklerdir. Fakat burada sözü edilen ittifakların Cumhurbaşkanlığı seçimi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Bu husus, seçmenlerin bilmeleri gereken, partilerin üyelerine, seçmenlerine doğru bir şekilde, kirli bilgilere ve trollere itibar etmemeleri uyarısını da içeren açıklamaları yapmalarını gerektiren bir husustur.

Kanaatim odur ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi için en uygun aday, parlamenter demokrasiye dönüş yolunda, en samimi, demokrasiye inanmış ve iktidar hırsından arınmış bir kişidir. Kim olduğunun fazla bir önemi yoktur. Zira siyasi partilerin verecekleri ortak destek adayı seçilmeye götürecektir.

Seçimi Cumhur ittifakının kazanması halinde Türkiye’deki baskı rejiminin daha da saldırganlaşacağı, hukuksuzlukların artık resmi kurallara dönüşeceği, açlık ve yoksulluğun, eğitimsizliğin daha çok derinleşeceği, devletin parti devleti olma halinin iyice ve geri dönülmez şekilde yerleşeceği muhakkaktır. Demokrasiye dönüş yolunda muhalefet partilerinin, şimdiden, parlamenter rejime dönülmesi halinde ve yolsuzlukların önlenmesi, açlık ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, baskıcı rejimin ve araçlarının tasfiyesi, her türlü kirliliğin temizlenmesi, kamunun kötücül iktidar unsurlarından arındırılması, yargının bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğü ilkesinin, adalet duygusunun yeniden sağlanması için neler yapacaklarını düşünmeleri, halka bunları anlatmaları ve güven vermeleri, kadrolarını oluşturmaları bir zorunluluktur.

Zira vakit yakındır.