Yeniden kuruluştan başka bir yol yok

Nereye kadar ilerleyeceği belirsiz olan Cerablus operasyonunun gerilimi üzerine Irak’ta Musul operasyonu kapsamındaki gerilimler de eklendi. Irak merkezi hükümetinin Musul operasyonunda Türkiye’nin varlığına itirazı, AKP’nin ‘Şii’ karşıtlığı temelindeki tutumu etrafındaki tartışmalar sürüyor. İçerde ise OHAL, ‘ayaküstü’ 3 ay uzatıldı. Fransa referans gösterilerek OHAL’in bir yıl olabileceğinin işaretleri veriliyor. Özetle Suriye ve Irak üzerinden bölgesel hatta bir savaş, içerde de yoğunlaşan baskı altında ülke idare edilmeye çalışılıyor.

• • •

AKP, bölgede öteden beri mezhepçilik temelinde bir politika izlemeye çalışıyor. Yeni-Osmanlıcılık olarak ifade edilen ve hayal olmanın ötesine geçmeyeceği, geçtiğimiz yıllarda açık biçimde ortaya çıkan politikalar bugün Cerablus’ta alınan inisiyatifle yeniden gündeme sokulmaya çalışıyor. (Bu politika önceki dönemde AKP’nin ekonomik ve siyasi olarak bağımsız politika geliştirme kapasitesine dayandırılarak ‘bölgesel güç ve alt emperyalizm’ ekseninde tartışılıyordu. Gerçek durumu ifade etmeyen bu tezlere AKP’nin ilk döneminde ekonomideki sıcak para akışına bağlı gelişme ve emperyalizmin ılımlı İslam eksenli bölge politikalarının parçası olarak ‘model ülke’ olarak Türkiye’nin öne çıkarılması kaynaklık ediyordu. O günler kuşkusuz geride kaldı.)

AKP’nin bugün izlediği ve arka planında mezhepçiliğin olduğu savaş politikası, içerde milliyetçi-İslamcı konsolidasyonu yoğunlaştırma ve dışarıda da ABD ve Batı’ya bir kara gücü olarak neler yapabileceğini gösterme çabası olarak değerlendirebilir. Suriye’de ABD-Rusya dengesinde oluşturulmaya çalışılan geçiş politikası, büyük oranda ABD içindeki Obama’ya göre daha atak siyaset izlenmesini isteyen güç odaklarının etkisiyle dağıtılarak, yeni bir süreç başlatılıyor. ABD Başkanlık seçimleri sonrasında izlenecek politikalara bir geçiş süreci olarak da görülebilecek bu sürecin işaretlerini bu dönemde görmek mümkün. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, (daha önce defelarca Esad’lı geçişten söz ettikten sonra) Esad’ın ‘savaş suçları mahkemesine’ verilmesi gerektiğini söyledi. Rusya ile süren soğuk savaş daha açık biçimlere büründürüldü. AKP’nin ‘yağmasa da gürleme siyaseti’ tam da bu geçişte kendine yer bulma, ABD nezdinde müttefik pozisyonunu pekiştirme arayışının da bir ifadesidir. ABD ile çelişkili görünen politikalardan öte belirleyici olan budur. AKP, bu çelişkileri de ABD’nin stratejisinde daha çok rol alarak aşmaya çalışmaktadır.

• • •

AKP, savaş politikalarıyla içerde de milliyetçi-İslamcı konsolidasyonu sağlamaya, Lozan tartışmalarıyla fetihçi-Osmanlıcı iddiayı yeniden kuşanmaya çalışıyor. AKP’nin ülkeyi idare edebilmesinin asıl kaynağını ise artık bunlar oluşturmuyor. AKP, Gezi isyanıyla birlikte ideolojik hegemonyasını yitirmeye başladı. Siyasal İslam’ın hem içerde hem de bölgedeki ideolojik ve stratejik çöküşünün sonucunda oluşan krizi bu eksende aşabilmesi de artık mümkün değil. AKP uzunca zamandır elindeki sopayla ayakta kalmaya çalışıyor. Nereye kadar uzatılacağı belirsiz Olağanüstü Hal, AKP’nin yönetme gücünün tek kaynağına dönüşmüş durumda. AKP, Meclisin, yargının ve tüm kurumların etkisiz kılındığı, toplumsal muhalefetin ve halkın baskı altında alındığı bir ortamda ancak ayakta kalabiliyor. Bu denli saldırgan bir politika izlenmesinin altında, Siyasal İslam’ın ideolojik krizi ile birlikte ekonomik alandaki süreklileşmiş krizinin bir parlama noktasına doğru ilerlemesinin yarattığı gerilimler ve dağılan devlet yapısının kontrol altına alınmasının zorluklarından doğan bir zayıflık var. AKP’yi bu kriz içerisinde ayakta tutmaya devam eden en önemli faktörlerden birisi muhalefet. Daha doğrusu bu durum bir muhalefet boşluğuna işaret ediyor.

• • •

Bu durumun bir yanında da geniş kitlelerin siyaset arayışı yer alıyor. Muhalefet saflarında, AKP’ye bir biçimde olumlu roller atfetmeye yönelik tutumlar, ülkenin geleceğini –yola getirilmiş bir- AKP ile tasarlama çabaları ve bunun parçası olarak (arkasında Güllerin, Çiçeklerin olduğunun açıklandığı) Yenikapı Ruhu’ndan, İslam Konferanslarına uzanan çizgi AKP’ye hayır diyen milyonlar nezdinde bir anlam ifade etmiyor. Muhalefet dinamikleri bu yoğunlaştırılmış baskı ortamında dahi farklı biçimlerde bir yol aramaya devam ediyor. Proje okullarına karşı liselilerin ve velilerin ortak mücadeleleri, kamudan tasfiyelere yönelik tepkiler henüz akacak kanal bulamamış olmakla birlikte toplumun İslamcı faşizme teslim olmayacağının göstergeleri. Haziran’ın Laikliği Kazanacağız mücadelesinde uygulanan baskıya karşı arkasında büyük bir güç toplanabilmiş olması da bunu gösteriyor. İslamcı faşist rejimin tıkanmasının sistem krizine doğru evirildiği bu noktada toplumsal alandaki bu birikme, düzen dışı bir arayışı güçlendirecek önemli bir zemin olarak gelişiyor. Burayı daha güçlü bir odak haline getirecek, muhalefetin tüm birikimini bu doğrultuda birleştirmeye yönelik kararlı bir mücadeleye ihtiyaç var. Mahallelerde, sokaklarda, iş yerlerinde insanların yan yana gelme ihtiyacının bu denli yakıcı hale geldiği bir noktada bunu her zeminde kurmaya yönelik adımlarla ileriye doğru sıçrama yapmak mümkün olacaktır. Siyasal İslamcı rejimin yaşadığı, ekonomik ve sosyal planda da derinleşerek gelişen kriz düzen açısından bir çözümsüzlükten ileri taşınamıyor. Tek çözüm toplumun bağrında, direnişler içinde gelişen değişim taleplerini güçlendirerek, ülkeyi yeniden kuracak bir iradeye dönüştürmek. Başka bir yol yok!

• • •

10 Ekim 2015’te, #10EA çağrısıyla memleketin her yanından başlattığımız böylesi bir iddianın yürüyüştü. Toplumsal muhalefetin birleşik eylem ve mücadelesinin alanı olan 10 Ekim’e yapılan soysuz saldırı sonucunda 102 arkadaşımızı yanı başımızda kaybettik. #10EA halkın, toplumsal muhalefetin birliğine çağrıydı… #10EA kardeşliğe, barışa çağrıydı… #10EA laikliğe, bağımsızlığa, eşitliğe, Haziran ülkesine çağrıydı… Bugün de aynı iddia, inat ve kararlığımızın yanına acılarımızı da ekleyerek yürümeye devam ediyoruz… Kaybettiklerimize sevgiyle…