Yeniden tarih yazmak ya da 2020’yi uğurlarken

Doç. Dr. Ümit KARTOĞLU

Geçen yılbugün, evde sessiz sakin bir köşede yazmaya karar verdiğim yeni kitabın çatısıyla uğraşırken, 9000 km ötede Wuhan’da nedeni belirsiz zatürre vakaları Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Çin Ülke Ofisi’ne bildirilmişti bile. Kimse bu bildirimin ay sonuna doğru dünyayı değiştireceğinden haberdar değildi.

Dr. Maria Van Kerkhove, ABD North Carolina’da ailesiyle birlikte girdiği yeni yılaDSÖ’den gelen bir eposta ile uyandı. O güne dek ismini yalnızca DSÖiş arkadaşlarının bildiği hastalık dedektifi Dr. Kerkhove’un bu eposta ile hayatı değişecekti. DSÖ’ndeki üst yönetim konu ile ilgili uzmanlara ulaşmış, acil modunda ilk adımları atmaya başlamıştı bile, ilk video konferans sabah saat 3’te yapıldı. Sonraki gün Cenevre’ye dönüşlerinde eşi ve çocukları eve giderken Dr. Kerkhove soluğu DSÖ’de alacaktı. İlerleyen günlerde Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus ve Dr. Mike Ryan ile birlikte her gün, evet her gün yorulmak nedir bilmeden, ateş çemberinin ortasında salgını yorumlayacak, basın mensuplarının sorularını yanıtlayacaktı.

Aradan geçen bir yılda dünya çapında COVID-19’a 84 milyon insan yakalandı, 1,828,900 can hayatını kaybetti. Böyle bir salgının geleceğini herkes biliyordu, bilinmeyen ne zaman ve nasıl olacağıydı. 2018’de DSÖ yayımladığı “Salgınların yönetimi: Büyük ölümcül hastalıklar hakkında temel bilgiler” raporunda gelecek salgın ortaya çıktığında hastalığın ilk teşhisinde gecikme yaşanılacağını, seyahat ve ticaret üzerine derin etkiler yapacağını, halk arasında kaygı içeren bir tepki, panik ve karışıklığın olacağını, medyanın da bu paniğin oluşmasına katkıda bulunacağını öngörüyordu.

Birçok ülke, COVID-19 salgını Çin’den kaynaklandığı için Çin’i eleştirdi. Çin bu işle uğraşırken aslında ülkelere en çok gereksinimleri olan zamanı hediye ediyordu, ama dünya hazırlanacağı yerde, film gibi Çini izledi. Salgın kendi topraklarında patlayınca çok gecikilmişti. Bırakın pandemik hazırlığı, Avrupa Birliği ülkeleri bile İtalya’ya yardım etme konusunda Çin ve Küba’nın gerisinde kaldı. Tayvan, Singapur, Japonya, Güney Kore ve Hong Kong SARS epidemisindeki deneyimleri nedeniyle daha iyi cevap verdi salgına. Başarılı ülkeler arasına İsrail, Almanya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Vietnam da katıldı. Türkiye ne yazık ki oldukça kötü bir salgın yönetimi sergiledi. Şeffaflıktan nasibini almamış bu politika her şeye karşın vaka sayıları artarken bile yaptıklarını bir başarı hikâyesiymiş gibi sundu halkına.İktidardaki politika,yerel yönetimler ve meslek örgütleri dahil kendi dışındaki her görüşü dışladı.

Ama Çin salgını kontrol almak için uğraşırken Çin’i seyredenler, 31 Aralık 2020gecesi yasaklar nedeniyle evlerinde otururken, bu kez 2021’i sokakta balonlarla kutlayan Wuhan’ı seyretti televizyonlarından.

Tüm bunları bir kenara bırakarak, bu süreçte yönetim anlamında beni etkileyen ve özellikleÇin’de gerçekleşenbir dizi güzel şeylerden söz etmek istiyorum.

30 Aralık’ta, Çin otoritelerinin sorunu DSÖ’ne bildirmesinden bir gün önce Wuhan’da Dr. Li Wenliang WeChat uygulamasından arkadaşlarını yeni bir SARS virüsünün varlığı ile ilgili bilgilendirdi. Baskılarla karşılaşan Dr. Wengliang daha sonra hayatını bu hastalık nedeniyle kaybedecek, halk tarafından kahraman ilan edilecekti.

yeniden-tarih-yazmak-ya-da-2020-yi-ugurlarken-824357-1.

İlk SARS salgınından 20 yıl sonra Çin’de bilim bu kaygı verici duruma daha hazırdı. Çin’li bilim insanları 12 Ocak’ta virüsü izole ederek genomunu tüm dünya ile paylaştı. Bu paylaşım hem tanı testlerinde hem de aşının geliştirilmesinde önemli bir kilometre taşı oldu.

Her ne kadar ilerleyen günlerde yönetim 40 bin ailenin yeni yıl için yemeklerini paylaştığı büyük kutlamaya izin verdiyse de vakaların yükselmesiyle birlikte 23 Ocak’ta 11 milyonun üzerinde insanın yaşadığı Wuhan kentini kilit altına aldı.Kentin diğer kentlerle ve dünyayla bağları kesildi. Wuhan 8 Nisan’a dek 2 ay 2 hafta 2 gün kilit altında kalacaktı. Birçok batılı ülke tarafından eleştirilen bu kilitlenme salgını kontrol eden, enfeksiyon zincirini kıran en büyük önlemdi. Kilit altındaki Wuhan’ı ayakta tutan ise insanların gereksinmelerini karşılayan bir grup isimsiz gönüllü genç kahramandı.

Daha sonra COVID-19 adını alacak olan hastalığın ilk klinik tanımı 24 Ocak’ta Chaolin Huang ve arkadaşları tarafından Lancet dergisinde yayınlandı. İlk vakaların keşfedilmesinden çok kısa bir süre içinde uluslararası bir dergide bu yazının yayımlanması Çin’deki kültürel ve bilimsel dönüşümün ne denli büyük olduğunun en güzel örneğiydi. Bununla birlikte, bilimsel dergiler de COVID-19 ile ilgili yazıları tümüyle ücretsiz ulaşılır yapacaktı (eski uygulama makale başı belirli bir ücret ödemekti).

Yine bu günlerde Wuhan dışından toplam 42 bin sağlık çalışanı kafileler halinde Wuhan’daki bu karanlık bilinmeze yardım etmeye gelecekti. Diğer eyaletlerden Wuhan’a transfer edilen, yollarda kilometrelerce uzayan ambulans konvoyları yanı sıra sırt çantaları, maskeleri ile bu sessiz kente inen sağlık çalışanları dayanışmanın en güzel fotoğrafını verdiler. Benzer bir girişim çok daha az sayıda olmakla birlikte ABD’de New York’un çağrısına cevap veren diğer eyaletlerdeki sağlık personeli ile yaşandı (Bu arada benim ilkokuldan sınıf arkadaşım, diş doktoru Oğuz Fenercioğlu, 5 Nisan 2020’de New York’ta COVID-19 nedeniyle aramızdan ayrılacaktı).

yeniden-tarih-yazmak-ya-da-2020-yi-ugurlarken-824358-1.

Yeni hastalıkla savaşta en önemli silahın bulaşmayollarını kesintiye uğratmak olduğunu ve bu yapılmazsa salgının mevcut sağlık sistemini çökertebileceğini bilen Çin yönetimi yaratıcı bir çözümle Fangcang hastanelerini binlerce çalışan ile birlikte rekor sürede tamamladı. Tanı konan hastaların izolasyonu bu geçici hastanelerde yapıldı, yalnız kötüleşenler hastanelerdeki yoğun bakımlara nakledildi. Geçici Fangcang hastanelerine ek olarak kalıcı yeni hastaneler de günler içinde binlerce isçinin emeğiyle rekor sürede tamamlandı.

yeniden-tarih-yazmak-ya-da-2020-yi-ugurlarken-824359-1.

Daha küçük ölçeklerde benzer önlemler başka ülkelerde de alındı, ama hiçbiri Çin’in salgını3 ay gibi bir sürede kontrol etmesi gibi bir başarıyı tekrarlayamadı. Ama kilit altındakiler ortak ürettikleri müzik ile dayanışma ruhunu keşfetti.

Başta dünya genelinde bilimin saygınlığı, halk sağlığının önemi gündem oluşturdu (bu çok ümit vericiydi), ama ülkeler birbiri peşi sıra ekonomiyi biyolojiye yeğlediler, erken ve hızlı açılmalarla özellikle sağlık sistemini zora soktular. Sağlık çalışanları tükendi. Daha çok insan öldü.

Salgın, eğitimini aldığım epidemiyolojinin (salgın bilimi) ilk kez aileme ve sevdiklerime doğrudan hizmet etmesine neden oldu. Bu arada bizler, sevdiklerimizden uzak, kucaklaşmamanın, sarılmamanın yeni sevgi göstergesi olduğunu öğrendik. Evde kalırken sevdiklerimize daha fazla zaman ayırmanın güzelliğini yaşadık. İnsansız doğanın canlandığını, özellikle hava kirliliğinin gözle görülür oranda azaldığını gördük. Yapamadığımız birçok şeyin aslında hiç de şart olmadığını fark ettik. Evden çalışmanın mümkün olduğu durumlarda daha üretken olabileceğimizi keşfettik. Bu arada yaşamın devam etmesini sağlayan ama pek de farkında olunmayan birçok iş dalının ne kadar önemli olduğunu kavradık. Dayanışmanın önemini öğrendik. Ama küçük ölçeklerde ve bireysel anlamda…

Başarı ölçeklerinden biri olan aşıların birbiri ardına acil kullanım onayı alması bizi sevindirdi, ama daha büyük, küresel boyutta görmek istediğimiz dayanışma ne yazık ki bir istekten öte gidemedi. Ülkeler, salgının sınır tanımadığını, halk sağlığı acısından eş zamanlı ve en kısa sürede toplumu aşılamanın anahtar olduğunu bildiği halde, bütün planlarını “önce ben” hesabına göre yaptılar.

Adam Kucharski, Salgının Kuralları kitabında “bir salgın gördüyseniz, bir salgın görmüşsünüzdür, o kadar” diyor. Her ne kadar her salgın kendi kitabını yazsa da bulaşıcı hastalıklarda savaşta ülkelerin birlikte bir ekip gibi çalışmasının önemi değişmiyor. COVID-19, çiçek hastalığının ortadan kaldırılması ve çocuk felcinden arınmış bir dünya için gösterilen ortak çabalarda olduğu gibi, bize yeniden tarih yazmak için harika bir fırsat veriyor.

COVID-19’a karşı başarıyı birlikte çalışmak getirecek!

(Hayatları pahasına görev yapan ve yaşamlarını kaybeden tüm sağlık çalışanlarına saygıyla)