Filmlerimizin sihrinin bozulduğu bu günlerde yeniden Yeşilçam’a dönüyoruz. Yeşilçam, Çağan Irmak’ın yeni dizisinde gazinoları, artist yarışmaları, film şirketleri ve tüm entrikalarıyla yeniden vücut buluyor.

Yeniden Yeşilçam

Murat TIRPAN

Cumhuriyet sonrasında Muhsin Ertugrul'un projeleriyle ivmelenen sinemamızın -en azından- nicelik olarak 1960'lar ve 70'lerde ulaştığı zirvedir Yeşilçam. Bu kendine özgü dünya, BluTV'de yayımlanan ve senaryo yazarları Levent Cantek, Volkan Sümbül ile yönetmen Çağan Irmak'ın eseri olan Yeşilçam adlı diziyle yeniden gündemde. Yeşilçam hiç gözden düşmedi ki diyebilirsiniz. Haklısınız da. Kim hâlâ televizyonda bir Yeşilçam filmi gördüğünde bitirmeden başından kalkabiliyor ki? Ama bu kez yepyeni bir şeyle karşı karşıyayız, Yeşilçam'a ve özellikle melodramlarına düşkün olduğunu iyi bildiğimiz Çağan Irmak bu dünyayı yeniden yaratmaya kalkıyor.


Yeşilçam sahne tasarımıyla, kostümleriyle, müzikleri ve oyunculuklarıyla ciddi emek verilmiş bir iş, senaryonun Yeşilçam kodlarına bağlılığı da gayet iyi. Hep okuduğumuz ya da dinlediğimiz bir dönemi, çalışma koşullarını ve o dünyanın insanlarını kanlı canlı görmek sinemaseverler için elbette çekici. Bir Yeşilçam nostaljisi ile karşı karşıyayız. Nostalji eve, yurda dönmekle ilgili bir kavramdır. Irmak da kariyerinin bu noktasında hep arzuladığı yere evine dönüyor sonunda ve bu evi bize başarıyla deneyimletiyor. Hatırlarsınız yönetmen, Prensesin Uykusu filminde Genco Erkal'ın canlandırdığı, artık gözden düştüğü ve yaşlandığı için ölmek isteyen bir Yeşilçam yönetmenini anlatıyordu. Filmin ana hikâyelerinden biri kahramanlarımızın bu yönetmenin ölmemesi için uğraşmalarıydı. Bir tür Yeşilçam'ı kurtarmak olarak okuyabileceğimiz bu bir yanıyla fazla duygusal bağ sonunda Yeşilçam'ın gösterişli bir şekilde karşımıza çıkarılması noktasına vardı. Irmak bu diziyle, birçok nedenden dolayı minimalist Türkiye sinemasının filmlerinin cazibesini kaybetmeye başladığı çok doğru bir tarihsel anda Yeşilçam'ın bozulmaz büyüsünü tekrar hatırlattı bize.

OLAYLAR GERÇEK REFERANSA BAĞLI

Aslında Yeşilçam'ı yakın zamanda bir başka film kahramanı da ziyaret etmişti, hatta iki. Arif V 216. Ama Cem Yılmaz'ın ve Irmak'ın Yeşilçam'ları arasında ciddi bir fark var. Yılmaz'ın kahramanları buradan, günümüzden geriye doğru bir yolculuk yapıyorlardı. Dolayısıyla Yılmaz ve arkadaşları tıpkı filmin yapım belgesellerinden birinde İskender Paydaş'ın dediği gibi “Günümüzden geriye bakarak neler yapabiliriz?” diye düşünmüşlerdi. O Yeşilçam buradan bakan birilerinin gördüğü, iki dönemin temas ettiği fantastik bir anın Yeşilçam’ıydı. Oysa Çağan Irmak buradan bakmıyor, onu nasılsa öyle, orada bozulmadan durduğu haliyle göstermeye kalkıyor. Dizinin gerçeğe olan tüm referansları bu yeniden kurma çabasının temellerini sağlam tutmak için. Kurgu, karakterler ve olaylar bile gerçek referanslara sahipler ya da fazlasıyla bir şeyleri çağrıştırıyorlar. Ama aradaki farka gelin şuradan bakalım; Yeşilçam dizisinde ve Arif V 216 filminde, her ikisinde de birer Ayhan Işık var. Filmde tıpkı günümüzden oraya düşmüş bir robot gibi, o kadar yabancı ama o kadar tanıdık bir şekilde karşılaşıyoruz ki Ayhan Işık ve Sadri Alışık ile; oraya geri dönmüş olma duygusu, bu nostalji sulandırıveriyor gözlerimizi. Çünkü biz de buradan öyle bakıyoruz geçmişe, Yeşilçam'a. Öte yandan dizi bize her şeyi o kadar gerçek o kadar aslına sadık bir yeniden yaratımla sunmaya çalışıyor ki orada olmamızı istiyor, karakterlerle birlikte o havayı solumamızı. Bu ne kadar olası bilemiyorum, nostalji eve dönmekle, yolculukla ilgilidir dedik ya, Yeşilçam'a bir yolculuk yapmak daha içten geliyor bana. İki Ayhan Işık arasındaki fark, yeniden kurmakla oraya yolculuk etmeye çalışmak arasındaki fark.


yeniden-yesilcam-880563-1.

1964 yılında geçen Yeşilçam dizisi dönemin birçok ünlü mekânına, simasına ve olayına yer veriyor.

Gelin detayları inceleyelim…

BÜYÜK ROMANCI VEDAT TÜRKALİ

Dizideki hapisten çıkmış solcu senaryo yazarı Turgut karakteri Yeşilçam’ın ünlü isimlerinden, büyük romancı Vedat Türkali’yi getiriyor akla. Irmak dizide asla bu bağlantıyı zikretmese de hikâyesi Türkali’ninkine benziyor. Asıl adı Abdülkadir Pirhasan olan Türkali cezaevinden çıktıktan sonra yazdığı senaryoların sansürden geçmesi için adını değiştiriyor. Türkali’nin yazdığı Ertem Göreç’in yönettiği Otobüs Yolcuları’nda Belgin Doruk oynayacakken onun yerine henüz on altı yaşındaki Türkan Şoray’ın geçmesi de dizideki hikâyeye benzeyen bir durum. Türkali’nin 1986’da “Yeşilçam Dedikleri Türkiye” adıyla yazdığı kitabın Yeşilçam’ın vurguncu, dejenere olmuş sisteminin de ciddi bir eleştirisini yaptığını da ekleyelim.


YEŞİLÇAM’IN KADINLARI VE JÖNLERİ

Dizide hem gerçek Yeşilçam oyuncularını hem de kurgusal karakterleri iç içe görüyoruz. Elbette sinemamızın ilk gerçek jönü Ayhan Işık benzerliği tartışılır olsa da sık sık karşımıza çıkıyor. Elbette Yılmaz Güney de bir sahnede girip çıkıyor diziye, finalde nasıl bir rolünün olacağını da elbette merakla bekliyoruz. Türkan (Şoray) Sultan ortalıkta olmasa da adı bol bol geçiyor. Diğer yandan da Afra Saraçoğlu’nun karakteri ile onun gençlik haline referans veriliyor. Dönemin dertleriyle dolu dizi; genç artistlerin şöhret merakları, onları bekleyen tuzaklar, ticari hesaplar ve dumanlı gazinolarda yapılan anlaşmalar…