"Yenidoğan çetesi" davasında 10. gün tamamlandı: "Hastane, 2-3 ayda bir sağlık müdürlüğü tarafından denetlenir"
"Yenidoğan Çetesi"nin yöneticilerinin ve üyelerinin yargılandığı davanın ilk duruşmasının 10. günü tamamlandı. Bakırköy Adliyesi'nde 18 Kasım'da başlayan ve 22'si tutuklu 40 sanığın savunma yaptığı duruşmada, çok sayıda tutuksuz sanığın savunması alındı. Tutuksuz sanık doktor Hıdır Yüksel, "Çalıştığım süre içerisinde bana anne-babadan gelmiş herhangi bir şikayet yok. Hastane kurumsal olduğu için 2-3 ayda bir sağlık müdürlüğü tarafından denetlenir" dedi. Tutuksuz sanık doktor Ali Aksu ise ölen Opara isimli bebeğin 6 aylık olmasına rağmen 5 kilo olduğunu belirterek "Ciddi bir gelişim geriliği vardı. Keşke otopsi yapılmış olsaydı. Tarafınızca uygun görülürse Opara bebek için otopsi talep ediyoruz. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsilerin yapılmamış ya da yapılamamış olmasıdır" diye konuştu. Duruşma 2 Aralık'a ertelendi.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşmasının 10. günü tamamlandı.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülen 47 sanığın yargılandığı davada tutuksuz sanıklar savunma yaptı.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmada tutuksuz sanıklar savunma yaptı.
DURUŞMADAN
Savunması alınan tutuksuz sanık doktor Hıdır Yüksel, 55 senelik hekim olduğunu ve ocak ayına kadar Esenyurt Reyap Hastanesi'nin mesul müdürlüğünü yaptığını söyledi.
"2-3 AYDA BİR SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN DENETLENİR"
Yüksel, prensip olarak hiçbir yolsuzluğa, sorumsuzluğa sebebiyet vermediğini belirterek, "Çalıştığım yerde böyle bir şey olması imkansız. Reyap Hastanesi'nin mesul müdürü olduğum için yenidoğan sorumlu hekimini ve sorumluları tanırım. Biz kurumsal bir hastanesiyiz. Çalıştığım süre içerisinde bana anne-babadan gelmiş herhangi bir şikayet yok. Hastane kurumsal olduğu için 2-3 ayda bir sağlık müdürlüğü tarafından denetlenir" dedi.
Hastanede cüzi bir ortaklığının olduğunu ifade eden Yüksel, tutuklu sanıklardan suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Fırat Sarı ile yapılan sözleşmede, Sarı'nın sabit maaş alıp almadığına ilişkin soru üzerine mali konuları bilmediğini söyledi.
Sanığın avukatı Ramazan Zeybek ise örgüt kavramına uyan hususların gerçekleşmediğini, Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) her an hastaneyi denetleme hakkına sahip olduğunu belirterek, denetime açık olan bir durumda dolandırıcılık suçunun unsurunun oluşmayacağını ifade etti.
ALİ AKSU'NUN SAVUNMASI
Birinci Hastanesi'nin mesul müdürü olan tutuksuz sanık Ali Aksu ise 32 yıllık meslek hayatında binlerce ameliyat yaptığını söyledi.
Epikrizin, hastaya yapılan tüm işlemlerin kaydedildiği, hekimlerin e-imzayla imzaladığı elektronik evrak olduğunu anlatan Aksu, SGK'nin, zaman zaman hastaneleri ziyaret ederek yerinde incelemeler yaptığını, hastanın basamağını yükseltmenin, ödeme yapılacağı anlamına gelmediğini, bazı hekimlerin üçüncü basamak olarak değerlendirdiği bir hastanın başka bir hekim tarafından ikinci basamak görülebileceğini aktardı.
Aksu, bu davada tartışmaların kaynağının SGK'nin basamağa göre ödeme yapması olduğunu belirterek, basamak düzeyleri arasındaki farklılık nedeniyle şu anda SGK ile hastaneler arasında çok sayıda dava bulunduğunu söyledi.
İhmali davranışla "kasten öldürme" iddiasının tamamen gerçeğe aykırı olduğunu savunan Aksu, iddianamede yer alan uzman görüşü raporunda tüm vakalarda subjektif yorumlar yapıldığını, raporun eksik ve hatalı olduğunu iddia etti.
OPARA BEBEĞİN ÖLÜMÜ
Aksu, 6 aylık Michelle Nwandı Opara bebeğin ölümüyle ilgili de Beylikdüzü Medilife Hastanesi'ne öksürük şikayetiyle getirilen bebeğin, muayene edilip reçetesi verildikten sonra taburcu edildiğini anlattı.
Durumu kötüleşen bebeğin tekrar aynı hastaneye getirildiğini ve servise yatışının altıncı saatinde kalbinin durduğunu, bebeğe iki kez canlandırma işlemi uygulandığını aktaran Aksu, şöyle devam etti:
"Bebek yoğun bakıma alındı. Opara 6 aylık olmasına rağmen 5 kiloydu. 6 aylık bir bebeğin kilosunun 7,5-8 olması beklenir. Yani ciddi bir gelişim geriliği vardı. Keşke otopsi yapılmış olsaydı. Tarafınızca uygun görülürse Opara bebek için otopsi talep ediyoruz. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsilerin yapılmamış ya da yapılamamış olmasıdır."
Aksu, sanıkların çoğunu tanımadığını ve ortada suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğunu da düşünmediğini söyledi.
Tarafına isnat edilen hiçbir suçlamayı kabul etmediğini ifade eden Aksu, "Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerini yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışıldık. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır" diye konuştu.
Tutuksuz sanık hemşire Bahar Kanık, suçlamaları kabul etmeyerek, 2015 ile 2020 yılları arasında Çorlu Reyap Hastanesi'nde çalıştığını söyledi.
Hastanede ciddi bir yoğunluk olduğunu belirten Kanık, "Sorumlu hemşire, Fırat Sarı'nın motivasyon ödemesi olarak bize para vereceğini söylüyordu. Biz de bu parayı sorgulamadık. Ben sorumlu olduktan sonra Fırat Sarı parayı bana göndermeye başladı, ben de bu parayı hemşirelere dağıtıyordum" dedi.
Kanık, ölen Halime Alkari bebek ile ilgili ise şöyle konuştu:
"Halime bebek gerçekten kötü durumdaydı. Fırat Sarı'ya hastaneye gelmesini söyledim, o da İstanbul'da durumu kötü bir bebekle ilgilendiğini söyleyip, bize ne yapmamız gerektiği konusunda talimatlar verdi. Biz de ona göre müdahalelerde bulunduk. Bebeğin damarları dopamin ilacı nedeniyle tahrip olmuştu. Damar yolu açacak yer kalmamıştı ve son olarak kafasından damar yolu açmak zorunda kalmıştık. Dopamin ilacı da kafadan açılan damar yolundan verilebilecek bir ilaç değil. O yüzden bu ilacı kestik. Bebek iyice kötüleşti, canlandırmaya tepki vermedi. Fırat Sarı'ya durumu bildirdim. Biz hemşireler olarak bebeğin ölüm saatini tayin edemiyoruz, bu yüzden Fırat Sarı gelene kadar solunum cihazına bağlı halde bıraktık. Fırat Sarı ile bu konuda konuşurken ben bir filmde geçen repliği söyledim, Fırat Sarı da ona istinaden 'Dedemin fişi' dedi. Bu Halime bebekle ilgili değildi. Neyden bahsettiğimi bildiği için ona karşılık verdi."
BEBEKLERLE İLGİLİ YAPILAN ŞAKALARI SORULDU
Mahkeme başkanı, sanık Kanık ile Fırat Sarı arasında geçen, "Dedemin fişi" ve "Tüh bugün de besleyecektik, kalk kız besleyeceğiz seni" şeklindeki tapeleri okuyarak, sanığa çocuğu olup olmadığını sordu.
Sanığın çocuğunun olduğunu söylemesi üzerine başkan, "Şakalar yapıyorsunuz, kendinizi o bebeklerin annelerinin yerine koyun. Bebeğiniz hakkında doktor ile hemşire böyle konuşsa ne hissedersiniz?" dedi.
Kanık ise "Çok haklısınız, keşke yapmasaydık. İki kişi arasında geçen konuşmalar" yanıtını verdi.
Tutuksuz sanık hemşire Ceylan Çetin de bebeklere bakmadığını, ilaçların takibini yaptığını ifade ederek, Curosurf ilacını da kendisinin takip ettiğini belirtti.
Hasan Basri'yi, Fırat Sarı'nın hemşiresi olarak bildiğini söyleyen Çetin, "Bir gün benden ilaç istedi. Ben de 'Fırat Bey'in haberi olması gerekiyor.' dedim. Bir süre sonra yine geldi, aynı şeyi söyledim. Bir gün mesaime geldiğimde ilaç dolabında eksik vardı. Hasan Basri'yi aradım, ilacı sorguladım ve bana kendisinin aldığını söyledi. Ben de üstüne düşmedim çünkü herkesin ilacı aldığını bildiğini söyledi" ifadelerini kullandı.
İLAÇ KAYBINI YÖNETİME BİLDİRMİŞ
Bir süre sonra 20-30 adet kadar ilaç kaybı olunca yönetime çıkarak durumu anlattığını dile getiren Çetin, "'Bu kadar eksiklik var.' dedim. Sizin ve Fırat Bey'in haberi varmış dedim. Bana, 'Nasıl izin verirsin?' diye kızdılar. Ben Hasan Basri’nin ilaç sattığını nezarette öğrendim." diye konuştu.
Bebekleri uzun süre yoğun bakımda tutma gibi bir durum olmadığını çünkü ailelerin sürekli gelerek bebekleri sorduğunu ifade eden Çetin, Fırat Sarı ya da şirketinden para almadığını savundu.
DURUŞMA 2 ARALIK'A ERTELENDİ
Duruşma, savunması alınmayan 3 tutuksuz sanığın dinlenilmesi için 2 Aralık Pazartesi gününe ertelendi.
MAHKEMEDEN MAL VARLIKLARI HAKKINDA KARAR
Öte yandan Büyükçekmece Başsavcılığınca, dava kapsamında yargılanan sanıkların da aralarında bulunduğu bazı şüpheliler hakkında "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" suçundan soruşturma başlatıldı.
Soruşturma kapsamında şüphelilerin mal varlıklarına tedbir kararı getirildi.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine sanıkların seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.