Bugünkü rejim, tam tamına bir terör rejimidir.

Terör kelimesi cahillerin, hainlerin ve de akıntıya kapılmış insanların kullandığı terimdir: Terör, Fransızca’dan alınmıştır ve de tam tamına bizim dilimizdeki dehşet/tedhişin (dehşet salma, dehşet salmaya yönelik eylem/icraat) karşılığıdır; yani Fransızca’da terörün ‘dehşet/tedhiş’in dışında bir karşılığı yoktur.

Cumhurbaşkanına hakaret ‘suçu’, tam tamına bir terör aracıdır: İnsanları dinleri, mezhepleri üzerinden aşağılamak, nefret objesi haline getirmek suçtur, edepsizliktir, bölücülüktür demek, pek ala bu suç kapsamına alınabilmektedir.

PKK, faşist, cani 12 Eylül cuntasının kendisine can verdiği en hasından bir Türkiye hareketidir demek de terörü övme, teröre destek suçu olarak görülebilmektedir: Türkiye’de, insanlar teröristlikle suçlanma endişesi içinde susmaya zorlanmaktadır.

12 Eylül siyaseti neredeyse tümüyle yasaklamıştır ve de bu yoldaki en alçakça düzenlemesi yüzde 10 barajını getirmesidir: Bu barajı destekleyen demokrasi ve halk düşmanı, ayırımcı ve bölücü hainlerdir; ki, bu canlılar aynı zamanda en azından 60-70 bin insanımızın katlinin azmettiricileridir.

7 Haziran seçimi sonuçları itibariyle Türkiye için bir umut, bir yol açıştı. Ancak azınlığa düşen 12 Eylül’ün yan ürünü rantçı ve korsan kapitalistler gayri meşru iktidarlarını elden kaçırmamak için ülkemizi bitimsiz bir iç çatışma ortamına sürüklemişlerdir.

2009 seçimleri sonrası başlatılan KCK tutuklamaları, yasa dışı Habur girişleri, Oslo ve daha sonrasında da İmralı süreçleri, ülkede barış sağlamak değil, legal siyaseti etkisi ve itibarsız kılıp tek adamın yasalar ve kurumlar üstü bir konuma oturmasını sağlamak üzere tertiplenmiş melunca tuzaklardır.

Legal siyasetin önünü açmak bir yana, 12 Eylülcülerden de daha zalimane bir biçimde cezalandırırken, silahlı siyaseti devletin muhatabı haline getirerek ödüllendirmek, tek adamın sultanlığı uğruna insanların legal siyasetten umudunu kesip silaha sarılmaya teşvik etmenin dışında hiç bir anlam ve dinamik taşımaz.

“Cadı avıysa, cadı avı”, “mevzuatı boş verin”, “anayasa ne söylerse söylesin” diyen muktedirlerle anayasa inşa etmeye kalkmak sadece gaflet değil, aynı zamanda dalalettir de.

Evet, bunlarla böyle bir işe soyunmak tabii ki gaflet ve dalalettir; ama, sadece bu kadar değil, aynı zamanda ihanettir de, bu işi altı milyonun üzerinde oy almış bir partiyi dışlayarak yapıyorsanız.

Yenilerdeki adı ‘şov’; ama, dilimize yerleşmiş karşılığı İtalyanca kökenli ‘mostra (sergi)’lık, yani sergilik, sergilenmelik, göstermelik; sirk patronuna kâr sağlamak üzere: ‘Yenikapı ruhu’ diyen, ya sirk müstahdemidir ya da ebleh.