Yepyeni bir güneş doğar…

1 Mayıs, *işçinin, emekçinin bayramı”. İfade tırnak içinde çünkü onu sözlerini ve müziğini Sarper Özsan’ın yazdığı “1 Mayıs* marşından aldım. Tarihimizdeki en güzel marşlardan biri bu. Her şeyden önce özgün. Devrimci marşlarımız ekseriyetle askeri marşlardan devşiriliyor ya da beynelmilel marşlar, muhite uyarlanıyor. Uyarlamalar başarılı; çoğunun ilk hali çoktan unutuldu ve bu marşlar toplumsal hafızaya son halleriyle kazındı. Bu, toplum bazında da karşılık bulduğunu gösteriyor. Bunlar arasında, “1 Mayıs”ın yeri ayrı. ‘70’li yılların sonundan itibaren alanlarda söylenmeye başlanan marş, bugüne dek eskimeden geldi. Hâlâ taze, hâlâ coşkusu aynı. Bu, gücünün de kanıtı. Bir yandan da onu tarihe kazıyan isimleri unutmamak gerekiyor: Timur Selçuk, Cem Karaca, Grup Yorum ve (kayıt altına alınmamış olsa da) Ruhi Su Dostlar Korosu. 1976 yılında ilk kez alana çıkan marş, ertesi yıl Taksim’de düzenlenen ve “kanlı 1 Mayıs” olarak tarihe geçen kutlamada Ruhi Su Dostlar Korosu tarafından seslendirilmiş, o gün bu marşı korodan dinleyen Cem Karaca, “1 Mayıs”ı plak yapmaya karar vermişti. Onunla aynı dönemde Timur Selçuk, Nuran Atakır’ın piyanosu eşliğinde bu marşı seslendirmiş, kitlelerle buluşturmuştu. Döneminde yapılan bu iki kayıt, marşı bugüne taşıdı. Onu güncelleyen, yenileyen Grup Yorum oldu: Topluluk, 1997 tarihli “Marşlarımız” albümünü bu yorumla açtı.

Marşın sözleri, 1976 yılında, “kılavuzumuz bilimsel sosyalizm, silahımız partimizdir” sloganıyla yayın hayatına atılan Türkiye İşçi Partisi “merkez yayın organı” Çark Başak’ın “1 Mayıs 1976 özel sayısı”nda yayımlanmış, öyle duyurulmuştu. 1974-75 sezonunda Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından sahnelenen “Ana” adlı oyun için bestelenmiş bir marş bu. Bertolt Brecht tarafından Maksim Gorki’nin “Ana” adlı romanından uyarlanan, Feyiz Önen tarafından Türkçeleştirilen oyun, Rutkay Aziz’in yönetmenliğinde ve Rutkay Aziz, Meral Niron, Salih Kalyon, Erol Demiröz, Savaş Yurttaş, Yaman Okay, Cezmi Baskın gibi oyunculardan oluşan kadrosuyla AST sahnesine çıkmış, oyunun müziklerini yapan Sarper Özsan, bu marşı, oyunda kullanılmak üzere bestelemişti. Tekstte yer alan “işçiler marş söyleyerek girer” cümlesi, çıkış noktası. Rusya’da “Kanlı 1 Mayıs” olarak bilinen 1905 kutlamasının mevzu edildiği sahne bu. Sarper Özsan, 1999 yılında yaptığım bir söyleşide, hikâyeyi şöyle anlatmıştı: “Buraya nereden, nasıl bir marş bulacağımı bilemedim. En iyisi, benim bu sahneye uygun bir marş sözü yazıp bestelememdi. Sözlerde ve müzikte hem o günlerin ortamına uygun düşecek, ama aynı zamanda bizlerin içinde bulunduğumuz ortama aykırı düşmeyecek bir marş olmasına dikkat ettim. ‘1 Mayıs’ marşı böyle ortaya çıktı. (...) Sözlere günümüzü anlatan dizeler de koymuştum. Müzikte ise oyunun geçtiği yere ve tarihe aykırı düşmeyecek, ama halkımızın da kulağına aykırı gelmeyecek bir yol seçtim. ‘1 Mayıs’ın ezgisinin temeli, bizim Kürdî dizimizle sol minör dizisinin karışımı sayılabilir. Marşı yazarken sevilebilir ve rahatlıkla söylenebilir bir marş olduğunu düşünüyordum. Ama marşın, oyunun sınırlarını aşıp bu denli yaygın bir duruma geleceğini o gün düşünmem olanaksızdı.” Özsan, 1977 yılında Aydınlık bünyesinde bir çoksesli koro kurmuş, marşı bu koronun repertuvarına da almıştı. Yaptığımız söyleşide, amacını şöyle açıklamıştı: “Tek sesli bir koro oluşturmak istemiyordum; tek sesle türkü okuyan bir koronun o dönemki devrimci yönelimin ihtiyaçlarını karşılayamayacağını düşünüyordum. Sadece bizim şarkı, türkü ve marşlarımızı değil, gerektiğinde Bach’tan, Beethoven’dan da eserler seslendirebilir bir koro oluşturmaya çalıştım”

Timur Selçuk, 1977 yılında yaptığı albümde marşı sade bir düzenlemeyle dinleyiciye sundu; Cem Karaca, aynı yıl, Dervişan’ın şahane eşliğiyle bu marşı yorumladı. “1 Mayıs”, bir 45’lik plakta, yine “Ana” için Sarper Özsan tarafından bestelenmiş bir Brecht şiiri eşliğinde dinleyiciyle buluştu: “Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini”. Plağın kapağında, Sarper Özsan’ın “Devrimci müzik nedir?” başlıklı bir yazısı var. Özsan, şunları söylüyor: “Devrimci müzik, toplumun hayatının ve mücadelesinin devrimci bir gözle yansımasıdır. Bu müzik aynı zamanda devrimci hareketin gelişmesine de yardımcı olur. Çünkü proleteryanın devrimci ideolojisini ve siyasetini benimsemiştir. Devrimci müzik, bugün muhtemelen emperyalizme, faşizme, feodalizme ve revizyonizme karşıdır. Bu devrimci muhteva ise bugün esas olarak halk müziğinin ezgi yapısı ve biçimleri içinde ya da bu temel üzerinde geliştirilecek yeni biçimler içinde sunulmalıdır. Özetlersek, en genel anlamda devrimci müzik, muhtevada devrimci, biçimde ise millî olan müziktir.” Cem Karaca’nın bu 45’liği çok sevilmiş, dönemin önemli müzik dergisi Hey, Ocak 1978’de plağı şöyle sunmuş: “Sözlerdeki anlam, müzikteki ahenkle yıllarca dillerden düşmeyecek bir yapıt.” Bu, Karaca’nın Türkiye’de yaptığı son 45’lik plak.

“1 Mayıs”ın gözden kaçan bir yorumu da var: Marş, 1979’da, Dostlar Tiyatrosu bünyesinde Genco Erkal ve Zeliha Berksoy tarafından sahnelenen “Brecht-Kabare”de kendine yer bulmuş. Yıllar sonra Kalan Müzik tarafından yayımlanan “Ben Bertolt Brecht” albümünde bu yorumu dinlemek mümkün. Bunun dışında, bu marş, başta Edip Akbayram, pek cok sanatçı ve topluluk tarafından seslendirildi. Enteresan kayıtlardan biri, Mesut Çobancaoğlunun Frank Baier’le yaptığı “Dolap Niçin İnilersin / Warum seufzt du, Wasserrad?” başlıklı plakta karşımıza çıkıyor. Almanya’da 1986 yılında yayımlanan albümde, “1 Mayıs”, bağlama eşliğinde Türkçe ve Almanca yorumlanıyor.

Geçmişten günümüze, farklı zamanlarda, farklı ülkelerde, farklı dillerde 1 Mayıs marşları bestelendi. Bunların yanına, “Sabahın Sahibi Var”dan “Mehmet”e, pek çok şarkı ekleyebiliriz. Hepsi, 1 Mayıs’larda yaşananları tarihe geçiriyor. Kimi acıyla yüklü ama hepsinin amacı aynı: Unutmamak, unutturmamak. Sarper Özsan’ın bestesi, başından beri kitlelerce kabul gördü, neredeyse resmîleşti. AST sahnesinden alanlara taşan, bugüne ulaşan bir marş bu. Öncesinde Türkçede söylenen bir-iki marş var ama hiçbiri bunun kadar yaygınlaşmadı. Geçtiğimiz hafta, 1 Mayıs”ın yanına bir şarkı konuldu: Bugün Mayıs 1. Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından yakın dönemde bulunan bir Nâzım Hikmet şiiri, Ozan Çoban ve Güneş Demir tarafından bestelendi. Şiiri ikiliyle buluşturan DİSK, bu şarkıyı başta müzik emekçileri olmak üzere tüm işçilere ve emekçilere armağan etti. 1 Mayıs marşının yanında yerini alsın diye değil, onun yanında hep bir ağızdan söylensin diye. Son dönemde karşımıza çıkan en başarılı bestelerden biri bu. Kabul göreceği, birlikte söyleneceği muhakkak. Hayalimiz, bir 1 Mayıs günü, bu marşı omuz omuza ve coşkuyla söylemek. Bu yıl pandemi sebebiyle bunu gerçekleştiremiyoruz ama umudumuz baki. Kim bilir, belki çok yakında bir gün? Marşın dizelerinde de bu umut gizli zaten: “Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından / Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından / Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir…”