Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı sahnede. Yönetmen Aydoğan, “En temel kavramımız kaos idi. Kaosun imkânı. Kendini kaosun bilinmezliğine bırakamayan gerçekliğin ‘despotikleşeceği’ üzerine yoğunlaştık” dedi.

Yeraltındaki kaos

Eda KÖPRÜ YILMAYAN

İnsan ruhunun derinliklerini kitaplarında ustalıkla kaleme alan Rus yazar Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ kitabı Moda Sahnesi tarafından tiyatro sahnesine uyarlandı. Kitap gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir adamın iç çatışmalarını, hayal kırıklıklarını konu alıyor. Sahnede insan zihninin karmaşıklığını yansıtan bir ağ görünümündeki dekorda bir performans seyrediyoruz. Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyunda 18. Afife Jale Ödülleri’nde Teftişör oyunundaki rolüyle ‘Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu’ ödülünü alan Gökhan Azlağ ve Sinem Kurt oynuyor. Oyunun yönetmeni Kemal Aydoğan ve Dostoyevski’nin yer altı karakterine hayat veren Gökhan Azlağ ile Yeraltından Notlar’ı konuştuk.

‘Yeraltından Notlar’ aslında tiyatro için zor bir metin. Bu eseri sahnelemeye nasıl karar verdiniz?
Kemal Aydoğan:
1991 ya da 1992 yılında İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali’nde Rusya’dan gelen bir topluluğun (Moskova Genç Seyirci Tiyatrosu’ydu adı galiba) Yeraltından Notlar oyununu izlemiştim. Çok beğenmiştim. Sahnede yüzlerce şişe vardı. Büyük bir apartmanın yüzeyi vardı dekorun fonunda. O kadar sevmiştim ki festivalde görevli bir arkadaşımın aracılığıyla dekorun sökülmesine kalmış, çalışmalarını izlemiştim. Dostoyevski’ye zaten hayrandım. Raskolnikov olmaya çalıştığımız bir dönemdi. O tefeci kadınla hesabı görmeyi çok istiyorduk. Bu oyunu izlediğim zaman yönetmenlik yapmak gibi bir isteğim yoktu. Bir özel tiyatroda sahne işçisi olarak çalışıyordum. Sonra 2000 yılında oyun yönetmeye başladım. O zamandan beri bazı oyunlar döngüsel olarak beni ele geçirir. Yeraltından Notlar da pandemi döneminde tekrar kendini hatırlattı. Yönetmenlik yaptığım 20 yıl boyunca zaman zaman oyunlaştırmak Yeraltındaki kaos Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ı sahnede. Yönetmen Aydoğan, “En temel kavramımız kaos idi. Kaosun imkânı. Kendini kaosun bilinmezliğine bırakamayan gerçekliğin ‘despotikleşeceği’ üzerine yoğunlaştık” dedi için başına oturmuş ama becerememiştim. Neyi nasıl yapacağımı bilemiyordum. Hangi bölümü alacağımı, hangisini dışarda tutacağımı bilmiyordum. Geçtiğimiz nisan ayında koronavirüs tedbirleri uyarınca yeniden evlere kapanınca bir ay gibi bir süre evde tek başıma esir kaldım. Yeraltı adamı gibi eve kapanmıştım. O dönem bir kez daha kapısını çaldım Yeraltından Notlar’ın. Bu kez on gün içinde becerdim metin düzenlemesini. İki ay süren bir çalışmanın sonunda seyirciyle buluştuk.

KENDİMİZİ DAHA İYİ TANIYARAK BAŞLADIK

Sahnede kafası karışık bir adamı izliyoruz. Nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz, rolünüze nasıl hazırlandınız?
Gökhan Azlağ:
Aslında kendimizi daha iyi tanımaya çalışarak başladık. Bu karmaşık, çelişkili yeraltı adamımızın herkesten pek bir farkı olmadığının, bize yansıtıldığının, bizim inkâr ettiğimiz ya da görmezden geldiğimiz taraflarımızı tokat gibi suratımıza vurduğunun farkına vardık. Sonra bütün bu çelişkileri en rahat, en anlaşılabilir şekilde nasıl seyirciye hissettiririz bunun yoluna düştük. Seyirciyle ne kadar samimi bağ kurarsak hikâyenin de o kadar karşıya geçeceğini biliyorduk. Mizah bunu sağlayabilmek için en önemli gerecimizdi. Yönetmenimiz Kemal Aydoğan da hep bu doğrultuda çalışmalar yaptırdı.

Sahnede aslında izleyiciyi kendisiyle yüzleştiriyor olabilir misiniz?
G.A:
Kesinlikle. Dostoyevski’yi bu kadar büyük yapan şey de bu aslında. İnsanı kendisiyle yüzleştiren ilk yazarlardan. Oyundan sonra “Evet ya ben de böyleyim çoğu zaman” diyenler oldu. Notlar bizi zayıf tarafımızla, itiraf edemediğimiz ama içimizde delice yaşadığımız duygularla yüzleştiriyor.

Sahne tasarımı Bengi Günay’a ait. Ağ şeklinde tasarlanan ipler insan zihnini, onun karmaşıklığını mı yansıtıyor?
K.A:
Bengi Günay her zaman olduğu gibi oyuna yeni bir boyut kazandırdı sahne tasarımıyla. Sahne tasarımını yaparken Dostoyevski’nin bize ne ifade ettiği üzerine epeyce fikir alışverişinde bulunduk. En temel kavramımız kaos idi. Kaosun imkânı. Kendini kaosun bilinmezliğine bırakamayan gerçekliğin “despotikleşeceği” üzerine yoğunlaştık. Sahneyi düzensizleştirmek istedik. Düzene düzensizlikten varmanın, altüst oluşları talep etmenin, 2 kere 2’nin 5 ettiği yaşam düzlemlerini aramanın kaotik ferahlığına kendimize bırakmanın canlı yaşamı öncelediği sonucunu çıkardık Dostoyevski’den. Seyirci için de bizim için de hazmı kolay fikirler barındırmıyor Dostoyevski. Ama onu anlıyoruz. Hazımsızlığımız konforumuzun bozulacak olmasından kaynaklanıyor. Kendimizi kaosa bırakmayı öğrendikçe yaşam da canlanacak. Nitekim oyun sonundaki karışan çizgilerle, bu çizgiler birbirlerini kesse de atmosferin barındırdığı çizgisel imkânları görmeye başlıyoruz. Sadece kişisel değil toplumsal altüst oluşlar için de bir öngörü Dostoyevski’nin fikirleri.

BU YERALTI ADAMI İNSANLIĞIN ÖZETİ

Teftişör oyunuyla Afife Jale Ödülü’nü kazandınız. Pek çok oyunda rol aldınız. Şimdiye kadar sahneledikleriniz içinde Yeraltından Notlar’da canlandırdığınız karakter nerede duruyor?
G.A:
Bana kendimi bu kadar sorgulatan başka bir rol olmamıştı. Yer altı adamı sanki insanlığın özeti gibi herkesten bir şey barındırıyor. Dolayısıyla da bu bana büyük bir sorumluluk yüklüyor. Doğrusu şimdiye kadar ki rollerim içinde en zorlandığın rol buydu. Hem fiziksel hem ruhsal tam bir konsantrasyon ve adanmışlık istiyordu. Kemal Aydoğan’ın da doğru ve beni rahatlatan yönlendirmeleriyle elimden geleni yapmaya çalıştım.

Yeni sezon için şimdiden planladığınız oyunlar var mı?
K.A:
Var. Şirret Evcilleşmesi (Hırçın Kız’ın yeni çevirisinde bu adı kullandı Emine Ayhan), Eşkal (Derviş Aydın Akkoç yazmaya devam ediyor) hazırda bekliyor. Bir de İlhan Sami Çomak’la ilgili bir oyun üzerine düşünüyorum bir süredir. Yeni yılla birlikte yazımı için harekete geçiyoruz. Bu oyunla ilgili güzel sürprizleri bahar aylarında duyurmayı istiyoruz. Bunların dışında dış kulvardan her an yeni başka oyunlar sahneye çıkış yapabilir.