Yerdeki kan

ATEŞ İLYAS BAŞSOY / atesilyasbassoy@gmail.com

(3 Haziran 2039, Cuma. Büyük İsyan’ın ilk kıvılcımı olan Tekeköy İsyanı’nın başlamasından bir gün önceki, infaz hutbesinin kaydıdır)

Değerli Tekeköy Halkı, muhterem cemaat. Sefil kanı yerde akmakta olan bir kafirin infazını gerçekleştirmiş bulunuyoruz. On dokuz yaşında kendini bu duruma sokan ve tüm ihtarlarımıza rağmen dik kafalılığa devam eden bu kafir nihayet kafasından oldu. Biz bu cezayı niye verdik? Hepiniz beni çok dikkatle dinlemeli ve kimsenin kafasında bir soru işareti kalmamalı. Çünkü eğer bir kafada soru işareti varsa, o kafanın vücuduyla ilişkisi, tıpkı az önce olduğu gibi bir darbede kesilir. Şüphesiz ki soru işaretleri, inançlı bir mümin için en büyük tehlikedir. Nokta olur, virgül olur, yeri geldi mi ünlem olur ama soru işareti asla olmaz... Sizin sormak bilmeyen o bakir beyinleriniz kirlenmesin diye, meseleyi en baştan bir kez daha anlatıyorum.

“La ilahe illallah, Muhammedün resullallah.” Bu mübarek sözün içinde iki cümle vardır.

İkinci cümle malumunuz: Hazreti Muhammed efendimiz ve Allah uzun ömür versin, ondan bin dört yüz yıl sonra ikinci bir güneş gibi doğan ve ileri yaşına rağmen her gün yeni bir vahiy müjdesiyle ufkumuzu aydınlatan Genç Peygamber efendimizin Allah’ın resulleri, yani elçileri olduğunu biliyoruz.

Esas sorun, ikinci cümlede değil, birinci cümlede, yani “La ilahe illallah” cümlesindedir. Kesilmiş kafasıyla ayaklarımın altında yatan kafir, işte bu sözü sorguladığı için bu cezayı hak etmiştir.

Ne demek “La ilaha illallah”? En basit ifadeyle: “Allah birdir” demek.

İslam Alemi bin dört yüz yıl boyunca bu sözü ya yanlış anladı veya doğru anlasa da itiraf edemedi. Taa ki, ikinci peygamberimiz olan Genç Peygamber efendimiz meseleye açıklığı getirine dek. Allah, Genç Peygamber’den razı olsun. Şu an doksan yaşına yaklaşsa da, Allah ona, oğullarına ve zevcelerine uzun ömürler versin.

Muhterem Tekeköy Sakinleri. Yaşlı olanlarınız bilir, eskiden köylerde bir imam, bir de muhtar olurdu. İslam devriminden sonra, imam ve muhtar aynı kişi haline geldi. Ben o muhteşem günlerden beri bu köyün imamıyım. Bir de her köyde olduğu gibi, bu köyde de bir ağa var; Abdi Ağa yanımda. Biz bu köyü yöneten iki kişiyiz. Görevimiz ülkemizin her köşesinde devam eden ahengi, köyümüzde de sürdürmek. Ben birbirine çimento ile bağlı din ve devlet işlerini yönetirken, Abdi Ağa da köyün mahsülünü satıp, sizlerin yiyecek paranızı çıkartmak telaşında.

yerdeki-kan-116898-1.İmam ve Ağa, bu köyün Allah’ıdır. “La ilahe illallah” derken, Allah aslında bunu söylemiştir. Biz ikimiz Allah’ın resulü değil, o yüce varlığın bir siluetiyiz. Sizi koruyan, sizi bağışlayan, sizi cezalandıran bizleriz. Sizi sınavlara sokan, performans ölçümleri yapan, ödüllendiren, evlendiren, topluma uyumlu bireyler haline getirene kadar eğiten yine bizleriz. Siz Allah’ın kullarısınız, biz Allah’ın kendisiyiz.

Hasan, Hüseyin ve Ali; bu mübarek sözü sorgulamışlar ve yeryüzünde efendiliğe soyunan Muaviye efendimizin iktidarına karşı çıkmışlardı. Üçünün de gözünün yaşına bakılmadı, şu ayaklarım altındaki cesede mi bakacağız, sorarım size?

Ancak, Hasan, Hüseyin ve Ali’nin ilk peygamberin torunları ve damadı oluşu nedeniyle izleri tam silinemedi, hükümdarlar bin küsur yıl boyunca, hükümdarlığın tadını çıkartamadı. Hepsi birer Allah gibi davranmalarına rağmen, korkularından bunu asla itiraf edemediler.

Genç Peygamber işte bu korkuya son verdi ve Allah’tan gelen vahiyleri bizlere müjdeledi. Dedi ki: Muhtarlar, imamlar, valiler ve ağalar ve patronlar ve hatta babalar... İşte tüm bu kutlu insanlar “Allah’la birdir.” “La ilahe illallah”ın anlamı aslında budur. Bizler Allah’ın yeryüzündeki suretleri olarak, iktidarımızı ve muktediratımızı engelleyecek sorgulamalara girip, elimizi zayıflatamayız. Allah bizi sureti olarak seçtiyse, biz de bu görevi layıkıyla yerine getireceğiz.

Ne mutlu ki, Genç Peygamber sayesinde ağalar ve imamlar güçlerinden utanmıyor. Böylece ülke kalkınıyor, yollar yapılıyor. İşte bu sebeple sizler, “Bizim yiyecek yemeğimiz yokken, Ağa kendine niye uçak alıyor?” diye sorgulayamazsınız, çünkü bu Allah’ı sorgulamaktır. “Benim giyecek kıyafetim yokken, İmam niye ipek giysiler giyiyor?” diye sorarsanız, dinden çıkarsınız. Çünkü İmam’ı kıskanmak, haşa, Allah’ı kıskanmaktır.

Az önce kellesini uçurduğumuz kafir bize “La ilahe illallah’ın anlamı bu değil, siz bizi kandırıyorsunuz,” deme cüretini gösterdi. Kulağını çektik, kırbaçladık, ihtar ettik, dinlemedi. “Surete ne cüret” diye sloganlar türetti. Hatta ve hatta “Siz Allah’sanız, ben de Allah’ım, doğadaki her canlı Allah’ın bir parçası” dedi ki, bunu en son söyleyenin derisi yüzülmüştü. Milli internet ve milli televizyon, milli eğitimin bir parçası olarak yüzde yüz denetim altındayken bu kafirin aklına bu soru işaretlerini kim koydu? Siz sormayın ben söyleyeyim: Elbette ki şeytan... Biz bugün burada bir insanı değil, şeytanın bir kölesini infaz ettik.

Değerli cemaat, Münker ve Nekir’den başka sorgulayıcı yoktur ki, onlar da insan değildir. Siz Allah’ın kulları, bizi sorgulayamazsınız, emirlerimize itaat edersiniz. Aksi halde sizin de sonunuz bu kafir gibi olur.

Allah birdir. Ağalar, patronlar, müteahhitler, valiler, emniyet müdürleri, yargıçlar ve başkanlar bu birlik içindedir. İlahi birlik, ancak itaat ve inançla ayakta kalır.

Sorusu olan varsa, gelsin ve kellesini şu taşa koysun. Hutbe bitti. Cesedi köpeklere atın, kanı da silmeyin, ibret için yerde kalsın.

Güneş yükseliyor Tekeköy sakinleri, hadi hepiniz tarlalara koşun. Sessizce çalışın. Çünkü sizin sessizliğiniz, Allah’ın sesidir. Amin.