Arjantin genetiği değiştirilmiş mahsul üretiminde dünyada üçüncü sırada ve büyük bir agrokimya ürünleri tüketicisi. Tarlalarda her yıl 500 milyon litre ilaç kullanılıyor ve bunun toplum sağlığı ve çevre bakımından ağır sonuçları var

‘Yerel gıda’ önemli: Arjantin örneği

ANDREA P. SOSA VARROTTI
Çeviren: Fatih Kıyman

19 Mart günü Arjantin’de yeni iktidara gelen Peronist hükümet, salgın henüz erken safhalarındayken ulusal karantina ilan etti. Diğer Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak; ekonomik büyüme riskleri, vadesi gelen dış borçlar ve ülkenin en büyük şirketlerinden gelen itirazlara rağmen Arjantin, salgını kontrol altına almak için alınması gereken önlemlerde tereddüt etmedi.

Devlet Başkanı Alberto Fernandez, alelacele işten çıkarmalara başlayan patronlara şöyle dedi; “Beyler, bu dönem biraz daha az kazanacaksınız.” Karantina esnasında işten çıkarmaları yasaklayan kararnameye ve Fernandez’in sözlerine rağmen, işten çıkarmalar devam ediyor.

GIDA ENFLASYONU

Hükümetin hızlı davranması gıda üretimi ve gıdaya erişim açısından da bazı sorunlar yarattı. Süpermarketlere ve manavlara bel bağlayan kentli nüfus spekülatif gıda fiyatlarıyla mücadele ediyor ve bazı gıda ürünlerinde arz sıkıntısı söz konusu. Hükümet perakende fiyatlarını denetlemekte yetersiz kalıyor. Bilhassa meyve-sebze fiyatları aracılar tarafından şişiriliyor. Köylü nüfus tedarik zincirinin en başında istismar edilirken, tüketici fahiş fiyatlar ödüyor. Bu tip aracıların varlığı yüzünden Arjantin, Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde en yüksek gıda enflasyonu oranlarından birine sahip.

Halbuki Arjantin 19. yüzyılın başından beri tarım ürünü ihraç ediyor ve 2018 yılına kadar dünyanın en büyük on gıda üreticisinden biriydi. Öyleyse nasıl oluyor da insanlar gıda yardımına muhtaç?

TOPLUMSAL SORUN

Yirmi yıllık bir tarımlaşma/soyalaşma sürecinden sonra Arjantin tarımsal emtialar üreten bir ülke haline geldi. Üretimin başını soya fasulyesi, mısır, buğday, ayçiçeği ve bunların yan ürünleri çekiyor. Resmi verilere göre 2019 yılında ihracatın yüzde 30’unu hayvan yemi, hayvancılık endüstrisi atıkları ve tahıllar oluştururken, sebze yağı, balmumu, yağ üretimi için kullanılan tohumlar ve et yüzde 19,4’ünü oluşturdu.

Ülkenin devasa tarımsal üretim kapasitesine karşın, Macri yönetiminin dört yıl boyunca yürürlüğe koyduğu neoliberal uygulamalar yoksullukla birleşerek ülkede açlığı büyük bir toplumsal sorun haline getirdi. Ülkenin yüzde 35’i yoksul ve yüzde 32’si orta ya da ağır seviye gıda kıtlığı yaşıyor. Yaşanan Covid-19 salgını bu durumu daha da kötüleştirecek.

AGROKİMYA ÜRÜNLERİ

Dahası, Arjantin genetiği değiştirilmiş mahsul üretiminde dünyada üçüncü sırada ve büyük bir agrokimya ürünleri tüketicisi. Tarlalarda her yıl 500 milyon litre ilaç kullanılıyor ve bunun toplum sağlığı ve çevre bakımından ağır sonuçları var. Bu konu önemli çünkü ilaçların insanların bağışıklık sistemini etkilediğini gösteren çeşitli araştırmalar var.

Şu anki uygulamalar nüfusun iyiliği gözetilerek yürürlüğe konsa da önceki Peronist yönetimler gibi bu hükümetin bazı çelişkili uygulamaları var. Sürecin başından beri karantinadan muaf tutulan bazı ‘zaruri faaliyetler’ var. Resmi tarım şirketleri (ve madencilik gibi ihracat sektörleri) bu tanıma dahil edilse de, yerel tüketim odaklı gıda üretimi yapan kayıt dışı üretim faaliyetleri kapsam dışı bırakıldı. Bu esnada ülkeye tarım ilacı üretimi için ithal edilen birçok hammaddede gümrük vergisi düşürüldü. Yani nüfusun büyük bölümünün büyüyen tepkisine rağmen endüstriyel tarım modelinin sürdürüleceğini görüyoruz.

TARIM İSTİHDAMI

Bu esnada yerli pazar için üretim yapan küçük ve orta ölçekli gıda üreticileri toprak, kredi, sosyal güvence yetersizlikleri gibi sorunların yanı sıra karantina dolayısıyla birçok ilave sorunla karşı karşıya kalıyor. Halbuki Tarım Bakanlığı verilerine göre ‘aile tarımı’ denen bu sektör Arjantin çayı üretiminin yüzde 70’ini, tütün üretiminin yüzde 62’sini, tavuk ve aromatik bitki üretiminin yüzde 61’ini, domuz eti ve sebze üretiminin yüzde 59’unu sırtlıyor. Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre süt üretiminin üçte birini ve hayvancılığın yarısını üstlenen bu kesim, ülke çapında tarım istihdamının yarısını karşılıyor.

Tohum dağıtımından lojistik ağlara, yerel gıda üretimi kayıt dışı olması sebebiyle her anlamda sekteye uğradı. Polisler üreticilerin ya da lojistikçilerin hareketlerini kısıtlarken, kırsal nüfus üretim yaptıkları topraklara erişemezsen ve hatta insanlar sağlık hizmetlerine ve kendi gıda ihtiyaçlarına erişim için komşu kasabalara gidemezken işler daha da zorlaşıyor.

Yakın gelecekte aile ölçekli tarım faaliyetlerine kurumsal destek verileceğini gösteren bazı siyasi gelişmeler görmek mümkün fakat halen çelişkili uygulamalar var. Fernandez-Kirchner yönetimi salgından önce küçük tarım birliklerini destekleyeceğinin sinyalini vermişti. Tarım Bakanlığı’nda kurulan Agroekoloji Birimi, bazı kırsal örgüt temsilcilerinin burada temsil hakkı bulması, ülkenin en büyük gıda pazarı olan Merkez Pazarı’nın başkanlığına Toprak İşçileri Sendikası liderinin getirilmesi bunlara birer örnek. Her halükarda, aile tarımını destekleyen kurumlar ve popüler ekonomi projeleri bu sektörde devletin daha fazla varlık göstermesine ihtiyaç duyuyor. Endüstriyel tarımın ve süpermarketlerin tekeli henüz kırılmış değil.

Kaynak: Casasouth.org