İnsan sosyal ve siyasal varlıktır. Yerelden evrensele süren yolculuk hayatında, siyasetin ve yaşadığı kentlerin yönetimine kadar söz, yetki ve karar sahibi olma hakkına sahiptir. Bu gasp edilmiş olsa da evrensel bir haktır. Dolaysıyla halk siyasal ve toplumsal yaşam alanlarında olup bitenlere kayıtsız ve duyarsız kalmamalıdır. Dolaysıyla tüm toplumsal kesimlerin ulusal düzeyde olduğu gibi yerel yönetimlere […]

İnsan sosyal ve siyasal varlıktır. Yerelden evrensele süren yolculuk hayatında, siyasetin ve yaşadığı kentlerin yönetimine kadar söz, yetki ve karar sahibi olma hakkına sahiptir. Bu gasp edilmiş olsa da evrensel bir haktır. Dolaysıyla halk siyasal ve toplumsal yaşam alanlarında olup bitenlere kayıtsız ve duyarsız kalmamalıdır.

Dolaysıyla tüm toplumsal kesimlerin ulusal düzeyde olduğu gibi yerel yönetimlere dair politika oluşturması da zorunludur.

Yaşadıkları kentin hayatında tavır alma ve söz sahibi olma hakkını kullanmalıdır. Kamusal alana farklı kimlikleriyle gelen herkesin, eşit haklarla barış içinde ve bir arada yaşayacakları, kent, toplum, birey ve siyaset ilişkisini ve kültürünü inşa etmelidir.

Çünkü çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı toplumsal renklerinin buluştuğu kamusal alan, insan ve yurttaş merkezli değil, mezhepçi, etnik ve sermaye temelli politikalarla tarif edilip şekillendiriliyor ve inşa ediliyor. Bu hak gasplarına dur denilmelidir.

Yani kentlerin kimliği Türk İslam sentezi, mimari inşası ise sermayenin ihtiyaçları üzerinden şekillendiriliyor.

Siyaset artık şu gerçekle yüzleşmelidir. Kentler etnik ve dinsel olarak sadece Türk İslam sentezi ile özdeşleştiriliyor. AKP döneminde kentlerin dış cephesine mezhepçi bir mimari kimlik giydirilirken, iç mekanlar sermayenin kar merkezlerine dönüşüyor.

Halkın yaşam alanları rant ve menfaat şebekelerinin betonlaştırma, AVM’leştirilme hedeflerine peşkeş çekiliyor.

Yeşil alanlar tükeniyor. Bu alanlar cami yapılması için diyanete, imam hatipler yapılsın diye islamcı vakıflara, AVM’leşsin diye yandaş inşaat firmalarına devrediliyor. Dinci sermaye politikaları, kentlerin kimliğini ve insanların nefesini kesiyor.

Kentlerde laik hayatının özgürleşmesi, kültürel çoğulculuğun kamusal alanda ve yerel hizmetlere erişimde eşit haklara sahip olması, ancak halk merkezli, katılımcı yerel siyaset ile mümkündür.

Yeşil alanları talan edilmiş kentlerin insanları, yeterince park ve orman gibi açık dinlenme mekanlarına sahip olamayınca, zorunlu olarak, kapitalizmin lüks tapınaklarının tüketim kurbanlarına dönüştürülüyor.

Kentlerin kimliğini insan yerine, para ve din üzerine imar edenler, ülkeyi AVM cumhuriyetine dönüştürdü. 2002 yılında 62 adet olan AVM sayısı, AKP ile 411’e yükseldi.

Kentlerin kimliğini ruhsuzlaştıran bu rant ve dinsel istismar odaklı yerel yönetim politikaları sadece kentler değil, insanlarda kimliksizleşmeye ve ruhsuzlaşmaya başlıyor. Çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin boş zamanlarını değerlendirecekleri açık hava mekânları yok edildikçe, cocuklar odalarında bilgisayar başına, yetişkinler AVM’lere ve işsizler ise devlet kıraathanelerine mahküm oluyor.

Siyasal, dinsel ve etnik kutuplaştırmanın ötesinde, yerelde sürdürülen istismar ve tüketim merkezli tutsaklık, halkın kamusal alandaki temasını, tanışmasını ve sosyalleşmeni engelliyor.

Yerel siyasetin, halkın demokrasi kültürü ve tecrübesini kazanması açısında önemlidir.

Ulusal ölçekteki yanlış politikalarının yarattığı tahribatlara karşı, önce yerel ölçekte siyasete aktif katılım sağlanmalıdır. Örneğin rant odaklı kentsel dönüşüm ve çarpık kentleşmeye karşı, trafik ve ulaşım sorunu gibi konulara çözüm önermek için yerel siyaset alanında aktif olmak gerekir.

Bu bağlamda, Beyoğlu Belediye Başkanlığına kendi başına değil, halkla birlikte “söz, yetki ve karar hakkı” ile yönetmeye aday Alper Taş, Türkiye’de başka bir yerel yönetim anlayışının doğmasını sağlayabilir. Bu nedenle Beyoğlu Belediyesi için seçim, bir başkan seçmekten öte yeni bir belediyecilik anlayışı için mücadele zeminidir. Mart 2019 yerel seçimleri aynı zamanda, rant ile halk, tek adam yönetimleri ile halk yönetimi arasında da bir seçim olacaktır.

Alper Taş ise tam da bu hedef için sağlam bir insan ve doğru bir siyasi düşüncedir.