Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, AKP döneminde giderek yaygınlaşan yerel yönetimlere yönelik siyasi kayırmacılık uygulamaları eski rejimin en belirgin özelliği idi. Yeni rejimin (Türkiye’nin değil) bekası için AKP, önümüzdeki günlerde sürdürmekte olduğu bu uygulamaları daha çok yerel yönetimi kapsayacak şekilde genişletecektir. Bu uygulamaları iki başlık altında sınıflandırmak gerekiyor. İlki, yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluk alanına […]

Geçen yazımızda belirttiğimiz gibi, AKP döneminde giderek yaygınlaşan yerel yönetimlere yönelik siyasi kayırmacılık uygulamaları eski rejimin en belirgin özelliği idi. Yeni rejimin (Türkiye’nin değil) bekası için AKP, önümüzdeki günlerde sürdürmekte olduğu bu uygulamaları daha çok yerel yönetimi kapsayacak şekilde genişletecektir.

Bu uygulamaları iki başlık altında sınıflandırmak gerekiyor. İlki, yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluk alanına giren metro ve şehir içi raylı ulaşım sistemleri yatırımlarının, siyasal iktidara yakın çeşitli belediyeler için merkezi yönetim tarafından üstlenilmesi ve merkezi yönetim bütçe kaynaklarından karşılanması. 655 sayılı KHK’nın ( Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname) 15’inci maddesi bu uygulamanın yasal dayanağını oluşturuyor. İlgili maddenin f bendi, bu tür yatırımların yapılabilmesini Bakanlar Kurulu Kararı’na (BKK) bağlıyor. Her nedense her seferinde bu olanaktan yararlananlar hep AKP’li belediyeler oluyor. Bunların bir kaçını hemen hatırlatalım: Ankara’da; AKM-Gar-Kızılay metro hattı, İstanbul’da; Yenikapı-İncirli, İncirli –Sefaköy metro hattı ve Antalya’da Meydan-Havaalanı-EXPO Tramvay hattının proje ve yapım çalışmaları (ayrıntısı için 18 Şubat 2015 tarih ve 29271 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7272 sayılı BKK’ya bakılabilir).Yakın zamandan örnekler ise şöyle: Erzincan’da; Üniversite-Dörtyol-Otogar-Havaalanı tramvay hattı, Erzurum’da; Gar-Atatürk Üniversitesi Kampüs-Tıp Fakültesi-Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi-Şehir Hastaneleri-Yavuz Sultan Selim Bulvarı-Gar tramvay hattı((ayrıntısı için 28 Temmuz 2017 tarih ve 30137 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10432 sayılı BKK’ya bakılabilir). Bunlar Bakanlar Kurulu Kararı ile üstlenilmiş yatırımlar. Bunlara yeni rejim döneminde Cumhurbaşkanı Kararı(CK) ile üstlenilmiş iki yatırımı da eklemek gerekiyor. Kararla, Sabiha Gökçen Havalimanı raylı sistem bağlantısı kapsamında Sabiha Gökçen-Kaynarca ve Sabiha Gökçen-Kurtköy Kavşağı kısımlarının inşası Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nca (yeni rejime geçildikten sonra 655 sayılı KHK’nın ve ilgili Bakanlığın adı değiştirilmiş ve Bakanlar Kurulu tasfiye edildiği için bu tür yatırımların yapılabilmesi BKK yerine CK’ya bağlanmıştır) gerçekleştirilecek (ayrıntısı için 22 Eylül 2018 tarih ve 30543 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 116 sayılı CK’ya bakılabilir).

Ancak ilginçtir, bu yasal hükme rağmen AKP’li belediyelerin bu türdeki yatırımlarının bazıları BKK olmadan ilgili Bakanlık tarafından üstlenilmiştir. Hem siyasal kayırmacılığa bir kılıf bulunması hem de uygulamada vakit kaybı düşüncesiyle yasanın öngördüğü koşula uyulmamış olması oldukça düşündürücüdür. Nitekim bu tür 655’in 15’inci maddesine aykırı uygulamalar, ilgili Bakanlığın Sayıştay Denetim Raporu’na da yansıtılmıştır.

Bir diğer ilginç nokta, bu uygulamayla AKP’nin elinin ayağına dolaşmış olmasıdır. Sözü edilen 15’inci madde ile metro, şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve benzeri projeler nedeniyle merkezi hükümet tarafın dan yapılan harcamaların tahsili mülkiyet devri koşuluna bağlanmıştı. Ancak uygulamada AKP’li belediyeler işletmeyi devralmakta, gelir elde etmeye başlamakta ancak mülkiyeti devrini yapmamaktaydı. Bu nedenle merkeze herhangi bir hasılat payı aktarımı gerçekleştirilememekteydi. Yani bu siyasi kayırmacılığın yüzü astarından pahalı halle gelmişti. Sorun geçen yazımızda sözünü ettiğimiz 70 maddelik 7161 Sayılı Kanun’un 67’inci maddesinde yer alan bir düzenlemeyle ancak giderilebildi. Söz konusu düzenlemeyle anılan projelerden kaynaklanan tahsilatın başlama süreci, artık işletme devrinin yapılması koşuluna bağlanıyor. Böylece, metro ve şehir içi raylı ulaşım sistemlerinin halihazırda mülkiyet devri olmaksızın işletme devri ile açılması sonrasında elde edilen gelirlerden merkezi yönetim bütçesine aktarım yapılabilmesi mümkün olabilecek. Bu kayırmacılığın merkezi bütçeye yükünün biraz hafifleyeceği, söz konusu belediyelerin ise yükün altına artık elini sokacağı anlamına geliyor. Yani yandaş kayırmacılığının da bir sınırı bulunuyor!

Bu uygulamalardan ikincisi, kamu kurum ve kuruluşlarının yerel yönetimlere sağladıkları desteklerdir. Bu başlık altında verilen destekler şunlardan oluşuyor: Kalkınma ajansı destekleri (Doğrudan Faaliyet Desteği, Teknik Destek, Proje Teklif Çağrısına Dayalı Mali Destek Programları), İlbank A.Ş. (İller Bankası) tarafından kullandırılan hibe ve krediler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen destekler, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sağlanan destekler, Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından sağlanan Toplum Yararına Program (önceki adı Toplum Yararına Çalışma Programı) ve TÜBİTAK tarafından sağlanan destekler. Hiç kuşkunuz olmasın, bu desteklerden aslan payını AKP’li belediyeler alıyordur.

Genel kanaat bu yönde ama kanıtlanması gerekiyor. Hangi belediyelere hangi kamu ve kuruluşlarının destek programından ne tutarda destek sağlandığı tek tek tespit edilip, kamuoyuyla paylaşılması büyük bir önem arz ediyor. Seçimler öncesinde bu görev muhalefet partilerine (MHP iktidar blokunun bir parçası olarak bunun dışında) düşüyor.

Sağlık nedeniyle yazılarıma ara vermek durumundayım. En kısa sürede buluşmak umuduyla…