Yerel seçim yaklaşıyor. Seçimler, iktidar mücadelesinde tarafların berber koltuğuna oturduğu anlardır. Uzattığınız saçlar önünüze dökülür ve akı-karayı görürsünüz! Mart çok uzakta değil ama sonucu kestirmek o kadar kolay da değil. Özellikle krizin derinleştiği bir ortamda, halkın yaşamını bu derece olumsuz etkileyen bir sürecin sandıkta ne tür sonuçlar yaratacağı kocaman bir soru işareti. Ama bir yandan da biliyoruz ki, iktidarlar sadece kendi yarattıkları olumsuzluklar nedeniyle yenilmez, muhalefetin vermiş olduğu mücadelenin bu konuda belirleyici bir rolü vardır.

Mensubu olduğum ana muhalefet partisi CHP’de yerel seçim hazırlıkları sürüyor. Bir yandan büyükşehirler başta olmak üzere flaş isimler aranıyor. İstanbul’da işadamlarına teklifler gittiğini işitiyoruz. Bu arada seçim kampanyası için sloganlar bulunuyor, dün yapılan Belediye Başkanları Toplantısı’nda Derman Belediyeciliği temasının öne çıkarıldığını görüyoruz.

Bu yaklaşıma bakınca, samimi biçimde iktidar meselesinin iyi kavrandığı konusunda kaygıya kapılıyorum. Soru şu; günümüz koşullarında iktidar süreçlerinin nasıl işlediğini kavrayabiliyor muyuz? Öyle ya toplumlar, ekonomiler, siyasi yapılar son dönemlerde sarsıcı değişimlere uğrarken, siyaset ve iktidar mücadelesi de bundan payını almış olabilir mi?

Lafı çok uzatmayayım, birçok düşünür gibi ben de, iktidar mücadelesi ve işleyişinin doğasında bazı esaslı bazı değişimlerin olduğunu görüyorum! Lakin bu değişimin başta CHP olmak üzere muhalefet cephesinde iyi kavrandığı kanısında değilim. Kavrama sorunun nedenlerine döneceğim ama önce iktidar süreçlerindeki değişimi dört temel nokta üzerinden ve yerel seçimleri merkeze alarak kısaca tartışmak istiyorum.

Birincisi, iktidar olmak performansla yakından ilişkili; yani toplumu yakalayan bir söyleminiz olabilir, iktidarda olanları iyi eleştiriyor olabilirsiniz, ama bunların ötesine gidip, pratiklerinizle iktidar özelliği gösterebilmelisiniz. O nedenle, yerel seçimlerde halkın önüne bir programla çıkacaksanız, o programın geleceğe olduğu kadar, geçmişe ve bugüne de ait olması gerekir; yani varsa başarılarınız yerel yönetimlerde onlar sizin yerel yönetimler programınızdır. Eğer mevcuda referans vermeden, “yapacağız, edeceğiz” diyorsanız, geçmiş olsun. Kimseyi iyi bildiği için iktidar yapmıyorlar. Performans yoksa oy da yok!

İkincisi, ilkiyle ilişkili biçimde, içinde bulunduğumuz dönemde iktidar tesisi normlar, değerler dünyasından çok, var olan gerçeklik üzerinden gerçekleşiyor. Hani diyor ya, “çalıyor ama iş yapıyor”, bir değer olarak hırsızlığa göz yumma noktasına gelebiliyor toplum, yeter ki iş görülsün! Kuşkusuz toplumcu bir siyasi duruş ve iktidar iddiası bu tür bir anlayışa teslim olmamalı. Lakin şu da bir gerçek ki; içi doldurulmamış değerler toplumda karşılık bulmuyor. Mesela, uzun uzun değerlerden söz ederken, iktidarda olduğunuz belediyelerde yapılanların o değerlerle ilişkisi yoksa, o zaman bir kez daha geçmiş olsun!

İktidar iddiasının değişen üçüncü özelliği iktidarın basitçe bir kesimin diğeri üzerindeki gücü olmaktan öteye geçip, kitleler tarafından ve kendi içinden üretilmesidir. Karşımızda olan artık, bir liderin ya da partinin kitleler üzerinde kurduğu hâkimiyet değildir. Eğer o hâkimiyet bir biçimde ürüyorsa da, sadece dışarıdan dayatılarak olmuyor, aynı zamanda kitlelerin içinde de yeşermesi gerekiyor. Dolayısıyla, iktidar olmak meselesi sadece iyi bir belediye başkanı bulmak ya da iyi bir program ortaya koymakla sınırlı değil; “kitlelerin içinden geçiyorsanız”, iktidarın yolu açılıyor. Panolarda “X kişisi iyi gelecek” “derman olacağız” ilanlarınız varsa; halka adaylarınızı aspirin niyetine dayatıyorsanız, geçmiş olsun!

İktidarın değişen doğasının dördüncü özelliği iktidar tesisinin yayılma kadar derinleşmeyle sağlanması! Yerel yönetimlerde patates baskısı programlar yerine, temel değerler baki kalmak üzere, yerelin kendi özgünlüklerini öne çıkaran, yerelin benimsediği adayları benimseyen ve yerel ihtiyaçlara yanıt veren stratejilere ihtiyaç var. Eğer adayından, programına patates baskısı ile yerel seçime giriyorsanız, bir kez daha geçmiş olsun!

Öte yandan, iktidarın değişen doğasına ilişkin tespitlerdeki sıkıntının basitçe bir kavrama sorunu olduğu kanısında değilim. Birçok yönüyle bu değişimi kavramak, siyasi partilerin işleyişinde, örgütlenmesinde, kadrolarında ve hepsinden önemlisi belediyecilik anlayışlarında önemli değişiklikler yapmayı gerektiriyor. Öyle olunca, bugüne kadar ki anlayış çerçevesinde parti içi iktidarları elinde tutanlar, kontrolü ellerinden kaçırmamak adına, değişime izin vermiyorlar. Mevcut politikalar, yaklaşımlar, aday bulma biçimleri, propagandayı slogana indirgeyen bakış açısı bir derde deva olmayacağı halde ağırlığını koymaya ve korumaya devam ediyor.

Ta ki berber koltuğuna oturulana kadar…