Önce iktidar bloku çatladı. Ve bu blok çatladığında üzerinden kayıp düşmeye başlayanlar “İslam kardeşliği”, “Müslümanlık” falan dinlemeden büyük parçayı tutmaya, diğerine tekme atmaya çalıştı. Cemaat iktidar blokundan yaka paça çıkarıldı. “Kardeşinin” ayağını kaydırmak Makyavelist politikanın gereğiydi. Çünkü o tekmeyi atmasa “kardeşi” ona atacaktı. Nietzsche, “Bilgi arttıkça ihanet derinleşir” der. Birbirleri hakkında bu kadar çok şeyi bilen iki kesimin ayrılığı ancak bir nefret ayrılığı olabilirdi. Oldu. Ben iki kesimin de birbirleri hakkında hâlâ çok şey bildiğini ve bu karşılıklı nefretin henüz kesin hesaplaşma pratiğini yaşamadığını zannediyorum –ki zan İslam’daki küçük günahlardandır biliyorum-.

İslamcı bir arkadaşım daha 2003’te ve AKP’li bir vekil de 2009’da bana Suriye’de büyük bir savaş çıkacağını söylediğinde garipsemiştim. 2003’te bunu söyleyen arkadaşım sonradan meczup oldu kendi cemaatinden dışlandı, 2009’daki vekil AKP’den atıldı. Asıl akıllılar saf dışı edildi, akılsızlar kaldı. Savaş çıktı. Savaş zayıflayan iktidar bloku için iyi bir fırsat sundu. 2013’te başlayan Gezi Direnişi iktidar blokundan dışlanan askerin yeniden bloka doğru yanaşmasına ve orada dengelerin yeniden değişmesine neden oldu. Makyavelist cıvık politika yine ortalarda dolaşıyordu. Eşitsizliği yaratılışın doğal bir sonucu olarak gören bir zihniyetin geleceği nokta İttihatçılıktan başka bir şey olamazdı, o da oldu. İttihat ve Terakki zihniyeti iki dönemlik “reklam arasından” sonra yeniden iktidardaydı. Onlar Ortadoğu’da sadece rol değil, pay da almak istedi. Olmadı. “Gâvurlar” yine kendi aralarında anlaştı, onlar ortada kaldı.

Ülkenin ve Ortadoğu’nun en önemli sorunlarından Kürt meselesinde ise paçozlaşmış bir siyaset gündeme her gün daha fazla girdi. Kürt sorununu barışla çözme yolunda her atılımın başı taraflarca ezildi. Pragmatist, vıcık vıcık bir siyasetle ilkesizliğin en derinleri yaşandı. Kimi zaman İslamcı, kimi zaman liberal, kimi zaman muhafazakâr olundu. Sorunu çözeceğim diyenler birinin elini sıkarken diğerinin gözlerinin içine baktı. Daha dün, “Gezi Erdoğan’a karşı darbedir” diyenlerin bugün, “Erdoğan’ı devirmek için savaşıyoruz” demelerindeki “samimiyetle”, yine dün “Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor” deyip bugün, “Bebek katilidir” diyenlerin “samimiyeti” arasındaki benzerlik nedeniyle bu coğrafyaya barış gelmedi. Pragmatizm böyle bir leştir. Etik, ahlak, ilke falan bırakmaz insanın ayağının altında. Sonuçlara göre giriş metinleri yazdırır. Ve bu oyunu oynayanlar sürekli kazandıklarını zannederek sona yaklaşırlar –ki zannetmek siyasette en büyük günahlardandır bilirim-.



Şimdi Cizre’de etleri bir çuvala sığan yedi insandan ve Kızılay’da durakta beklerken katledilen otuz beş kişiden herhangi birinin ölümü neden ve nasıl hak ettiğini bana birisinin anlatması gerekiyor. Doğası gereği “evime giren” bir böceği öldürmek üzereyken bir akademisyen arkadaşımın söylediği, “Ömrün boyunca çalışsan da yaratamayacağın bir şeyi yok etme” sözü şiarımdır. O akademisyeni yedirtmem, Cizre’de bodrumda yakılanı, Kızılay’da katledileni unutmam. Katledenleri de unutmam. Cizre’deki bodrumla Kızılay’ın ortasını benzer kılanların ellerinin, gözlerinin, sözlerinin aynılığını bilirim. Bodrumlarda katledilenler de, Kızılay’da katledilenler de bizim ölülerimizdir, katledenlerin değil. Onlarla biz öldük, siz değil. Çünkü siz şiddeti gittikçe daha çok seven, sevdikçe birbirinize benzeyen, benzedikçe birbirinizden nefret edenlersiniz. Bugün biz “kullarınızdan” hiç kimse kimin neden öldüğünü bilmiyor artık. Hanginizin eli hanginizin cebinde belli değil. Ortadoğu’yu mezbelelik yaptınız, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz.

Halklar oradan oraya kaçışıyor. Kaçtığı da vuruyor, sığındığı da vuruyor. Otobüs durağında vuruyor, apartman bodrumlarında vuruyor, servis otobüslerinde vuruyor. Böyle yaparak politika üretenler halk düşmanlığı yapıyor. Ve sayelerinde üstümüzde, “İnsanlığın acılarına sırt çevirme” diyen Marx’ın değil, “Amaç için her yol mubahtır” diyen Makyavel’in hayaleti dolaşıyor.
Bizse sol ahlakımızla haykırıyoruz hepinize. Yerin dibine batsın iktidarınız. Yerin dibine batsın iktidarınız!