Her gün, diyor BM, 44 bin 500 kişi yerinden ediliyor. Bu her iki saniyede, bir kişinin yerinden edilmesi demek. Bu satırları yazmak 10 dakikamı aldı. Bu süre içinde 300 kişi yerinden edildi

Yerinden edilen nüfusun yarısı çocuk

VIJAY PRASHAD

Aklın ABD-Meksika sınırında. ABD sınır koruma polisi tarafından yakalanan çocukların gözaltına alınırken çekilmiş görüntülerini izliyorsun. Bebekler için özel koltukları olan polis otobüsünün fotoğraflarını gördün. İçin yanıyor.

Bu çocukların çoğunun Orta Amerika’dan, hükümetleri ABD tarafından düşürülen, toplumları Soğuk Savaş ve uyuşturucuya karşı savaşla mahvolan ülkelerden geldiğini okudun. Soğuk Savaş’ın ölüm mangalarını hatırlıyorsun, fakat aynı zamanda o ölüm mangalarının saçtığı şiddetin, uyuşturucu baronlarının ve onlarla savaşıyormuş gibi görünen narko-devletlerin şiddetiyle benzer olduğunu da biliyorsun. Bu çocukların adaletsiz ticaret politikalarıyla ve kesintisiz silah sesleriyle harabeye çevrilmiş bölgelerden kaçtığının da farkındasın.

•••

Associated Press (AP) haber ajansının, Sahra Çölü’ne (kimi zaman Cezayir ordusunun silah zoruyla) gönderilen 13 bin mülteciyle ilgili haberini gördün. AP Muhabiri Lori Hinnant’ın yazdığı “Sahra, arkasında çok az iz bırakan, eli çabuk bir katil gibi” cümlesini de okudun ve nefesin sıkıştı. Akdeniz’de boğularak ölen insanları biliyorsun, ama Sahra Çölü’nde ölenlerle ilgili çok az şey duydun. Oysa Akdeniz’de ölen kişi sayısının iki katı kadarı Sahra Çölü’nde ölüyor. Bunu duyunca sarsıldın. Bu çölde 2014’ten bu yana 30 bin kişinin öldüğünü okuduğunda kederlendin.

•••

Güvensiz Bangladeş kamplarında kalan 1 milyon Rohingya mültecisinin Twittar’da paylaşılan görüntülerini gördün. Kampları yıkan muson yağmurları ve zaten travma geçirmiş insanların daha da vahim hale gelen durumlarıyla ilgili haberleri okudun. Cox Pazarı bölgesinde toprak kayması nedeniyle ölen altı yaşındaki Ajida Begam’ın fotoğrafını gördün.

Mikronezya Federal Devletleri’nin içinde yer alan küçük ülke Nauru’yla ilgili eski bir habere baktın. Nauru, bir Avusturalya mülteci gözaltı kampına ev sahipliği yapıyor. - Doğru kelime bu mu?- Bu gözaltı ya da toplama kampında yüzlerce çocuk bulunuyor. 2014’te yayınlanan bir raporda 16 yaşında bir çocuğun ifadelerine yer verilmiş: “İnsanlara geldikleri teknelerin ismiyle hitap ediliyordu, değer verilmiyordu. Hiçbir gardiyan bana ismimle hitap etmedi. Oysa isimlerimizi biliyorlardı.” Bir doktor, insan hakları araştırmacılarına, Nauru kampında tutulan 13 yaşındaki bir çocukla ilgili şunları demişti: “Umutlarını tamamen kaybetmiş. Çaresiz. Ne iştahı ne de yemek yeme isteği var. Kilo kaybı 10’un üzerinde. Bu toplam ağırlığının çeyreği kadar.”

•••

Birleşmiş Milletler (BM) geçen yıl yerinden edilen insanların sayısının 68,5 milyon olduğunu açıkladı. Bu sayı Tayland’ın nüfusu kadar. Bu insanlardan bazıları 10 yıllardır yerlerinden edilmiş halde yaşıyorlar. Aralarında Tayland’ın kuzeyinden gelen Karenler de bulunuyor, Tak bölgesinde Mae La mülteci kampındalar. 1984’ten bu yana kamptalar. Şimdi ise yanlarına Rohingya mültecileri geldi. En az bir jenerasyondur yerinden edilmiş durumda olanlar sadece Karenler değiller. En çarpıcısı ise kendilerinden çalınan yurtlarının özlemini çeken 5 milyon Filistinli mültecinin durumu. Nesillerdir sürgünde yaşıyorlar.

Başka bir sayıya odaklanıyorsun: 2017’de yerinden edilenlere 16,2 milyon kişi daha eklenmiş. Bu sayı tek başına Senegal’in nüfusu kadar. Ve bu yerinden edilen kişilerden bazıları Senegal’den. Ülkelerinden siyasi şiddet nedeniyle kaçıp Gambiya’ya gelmişler. Gambiyalıların da Senegal’e gitmek için ülkelerinden kaçtığını öğrenince şaşırıyorsun. Siyasi şiddet sadece görünen neden. Senegal nüfusunun yüzde 60’ı günde 3,10 dolardan daha azıyla yaşıyor. Silahlardan çektikleri kadar yoksulluktan da çekiyorlar. Bu sayılar kafanı karıştırdı. Her gün, diyor BM, 44 bin 500 kişi yerinden ediliyor. Bu her iki saniyede, bir kişinin yerinden edilmesi demek. Bu satırları yazmak 10 dakikamı aldı. Bu süre içinde 300 kişi yerinden edildi.

•••

Honduraslı kız Ajida Begum’u düşünüyorsun. Çöllerden, dağlardan geçerken kaybolan çocukları merak ediyorsun. Dünyadaki mültecilerin yarısının çocuk olduğunu öğrenince şaşırmıyorsun.

Marcelo Venegas’ın bu çocukların travmasını anlatmak için kullandığı ifadeden etkileniyorsun: “Ruh sancısı.” Venegas, sosyalist Salvador Allende hükümetinin ABD destekli darbe ile devrilmesi sonrası, Şili’nin başkenti Santiago’da, Villa Grimaldi toplama kampı ve işkence merkezinde kalmış. Venegas, ortak bir deneyimden bahsediyor. Bu sana, Şilili Komünistler Bernardo Araya Zuleta ve Maria Olga Flores Barraza de Araya’yı hatırlattı. General Pinochet’nin silahlı kuvvetleri tarafından oluşturulan bu kamplardan birine konulmuşlardı. Yanlarındaki üç torunlarının gözleri önünde işkenceye maruz kaldılar. Maria, “nörolojik şok”a girdi. Venegas işte bütün bunların bir çocuğa etkisini “ruh sancısı” şeklinde anlattı.

Yoka Verdoner ise küçük bir çocukken, Naziler Hollanda’yı işgal ettiğinde, nasıl saklandığını hatırlıyor. Artık 80 yaşına gelen kardeşini düşünerek, onun yaşadıklarını şimdiki zamanla yazıyor: “Gittiğimiz ilk evde, altı hafta boyunca çığlık atıyorum. Daha sonra başka bir ailenin yanına yerleştiriliyorum ve çığlık atmayı kesiyorum. Vazgeçiyorum. Etrafımdaki hiçbir şey tanıdık değil. Herkes, her şey yabancı. Geçmişim yok. Geleceğim yok. Kimliğim yok. Hiçbir yerde değilim. Korkudan dondum. Bildiğim dünyanın yok olması için çok büyük bir hata yaptığıma inanıyorum.” Üç yaşındaydı. “Ruh sancısı”nın özünü bu kelimelerle yansıttı.” Aradan 80 sene geçmiş olmasına rağmen, bu adamın sözlerini aklından çıkaramıyorsun. O günden on yıllar sonra Honduraslı çocuğun da benzer şeyler söyleyeceğini hissediyorsun. Peki ya Rohingyalı çocuk? O artık bir şey söylemeyecek. Çünkü öldü.

•••

Zengin ülkeler mülteci kabul etmezler. BM verilerinden mültecilerin yüzde 85’inin yoksul ülkelerde yaşadığını öğreniyorsun. Yeniden yerleştirilenlerin sayısının utanç verici şekilde düşük olduğunu biliyorsun. BM’ye göre, 2019’da en az 1,4 milyon kişinin yeniden yerleştirilmesi gerekiyor. Fakat yeniden yerleştirilme kontenjanı 2017’de sadece 75 bine düştü. Bu, en zor durumdaki kişileri yerleştirmek için 18 yıl gerektiği anlamına geliyor. Fakat bu hesabın da tutmayacağını biliyorsun. Çünkü 18 senede herkesin bir yere yerleşmesi için, bugünden itibaren mültecilerin arasına yenilerinin katılmaması gerek.

•••

Bu mülteciler gezegenini yaratan ne? Cevabı biliyorsun.

» Fırsat çölleri yaratan ticaret ve kalkınma politikaları.

» Geçim krizine bağlı olan iklim değişikliği.

» Aklana üstün gelen, çabuk alev alan dini ve etnik fikirler

» Çaresizliğin ellerine silah veren silah tüccarları.

» Gökyüzünden bombalar yağdıran ve bu gözyaşı pınarları oluşturduğunda şaşıran rejim değişikliği savaşları

Bu sadece listenin bir bölümü. Fakat gereken konuşmayı başlatabilir. Bütün bunların sadece Trump ve ABD’yle değil, Avrupa ve Avustralya’yla da ilgili olduğunu biliyorsun. Ayrıca silah satıcıları ve açgözlülüğün kurumsallaşmış haliyle ilgili. Bunu da biliyorsun. Bu konuda bir şeyler yapman gerek.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif