Yerli 'AR-GE' merkezi

Başlıktan da anlaşılacağı üzere keşke yerli otomobil, yerli telefon, yerli uçak ile ilgili çalışmalara girişilmeden önce dev bir AR-GE merkezi açılışı yapılsaydı. Açılışı özellikle söylüyorum malum ülkemizde, açılış özelliği olacaksa o alana yatırım yapılması daha kolay oluyor. Seçimler ile ilgili hızlı etki almak, ses getirmek, şov yapmak için otomobil, telefon, uçak daha gösterişli tabii. Halbuki AR-GE merkezi açsan ne olacak, kimin ilgisini çekecek, eee şimdi ne oldu yani soruları gelecek. Tamamen yanlış! Hep söylüyorum yine söyleyeceğim. Telefonu parçalar halinde getirip Türkiye’de montajlamak, dış görünüşünü Türk mühendislere tasarlatmakla, yazılımına sihirli dokunuşlarla yerli telefon üretmiş olmuyorsunuz. İçindeki çipleri üreterek, buna uygun pili, ana kartı, ekranı, üretiyorsanız ve onları montajlıyorsanız yerli telefon üretmiş sayılırsınız. Şunu söylemek istiyorum, illa ki yerli telefon yapmak zorunda değiliz. Bu konuda bir iddiamız da olmamalı zaten. Yabancıların da böyle bir iddiası yok. Şunu görmemiz gerekiyor. Bir konuda uzmanlaşmalıyız. Her şeyi biz yapacağız gibi bir durum yok. Mesela Samsung, Sony, LG, Toshiba gibi markalara baktığınızda hepsinin özel bir çıkış noktası yakaladığını göreceksiniz. Kimi LCD panel konusunda çok iyi, kimi fotoğraf video kamera sensörü konusunda öne çıkar, kimi pil. En önemli örnek Apple’dır bana göre. Tasarım ve kullanım kolaylığıyla öne çıktı. Kamerayı Sony’den pili bir başkasından, dayanıklı ekran camını bir başka yerden istediği standartlarda ürettirerek özgün tasarım ve kullanım kolaylığı ile mobil dünyada tam anlamıyla bir dev olmadı mı? Telefonu Kaliforniya’da ortaya çıkartıp Çin’de ürettiriyor. En ufak bir yerli kaygısı olmadan bunları yaparken, dünyanın en değerli en fazla parası olan markası olmadı mı? Oldu tabii ki.

yerli-ar-ge-merkezi-80886-1.
Steve Jobs bunları yaparken bir gecede karar vermedi. Hedeflerini belirledi, stratejiyi çizdi. Pazar araştırmalarını, kullanıcı beklentilerini belirledi. Hoş bu son yazdığım tam da olmadı. Zira Apple kullanıcılara bambaşka bir deneyim yaşatıp mobil dünyanın gidişatını değiştirdi. Bunları yapabilmesinin en önemli sebebi AR-GE yapması. Diğer dev markalar için de aynı şey geçerli. Yıllık gelirlerinin büyük bir bölümünü araştırma geliştirmeye harcayarak bugünlerine geldiler, bunu yapmaya da eskisinden daha çok ağırlık vererek ilerliyorlar.


Geçen hafta yerli prototip kamuflajlı otomobilimiz çok konuşuldu. Sonra bakan çıktı dedi ya -biz bir prototip yaptık, başka bir markanın otomobili üzerinde kendi geliştirdiğimiz motoru deniyoruz. Evet çok doğru söyledi bunun adı yerli otomobil yaptık değil! AR-GE yaptık demek istiyor aslında. Baştan bu şekilde ilerlenseydi kimsenin tepkisi eminim olmazdı.


Biz geçen hafta bunlarla uğraşırken Almanya’nın Renningen kasabasında çok önemli bir açılış töreni yapıldı. Açılışı yapılan tesis Bosch’ın Ar-Ge merkeziydi. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in açılışını yaptığı tören ile resmen hizmete girdi. Burada aklınıza büyük şovlar gelmesin, gayet sade uluslararası basının katılımı ile yapıldı açılış. Bosch şovunu ürettiği kritik ürünlerle yapıyor zaten. Tesisi gezerken gerçekten etkilenmemek elde değil. Biraz Bosch Ar-Ge merkezi ile ilgili rakamlar vermek istiyorum. Belki birilerinin dikkatini çekeriz de bizim ülkemizde de bu tip yatırımlar yapanlar çıkar. Bu arada Bosch’un ülkemizde de bu alanda ciddi yatırımları var. Hatta söz aldım Bursa tesislerini de gezeceğim. Ülkemizde bizim mühendislerimiz harikalar yaratıyorlarmış. Epeyce bir patent alımı olmuş. Bunların hepsini takip edip sizlere aktaracağım.

Renningen Bosch Tesisleri
Yatırım: 310 milyon avro
İnşaata başlama tarihi: Haziran 2012
Tamamlanma: 2015 ilk çeyrek
Arsa: 100 hektar
Çalışan sayısı: 1700

Yapılamayacak bir şey değil. Bu paralar, kalifiye çalışacak insanlar hepsi bizde de var.


Bakın Bosch Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Volkmar Denner törende çok önemli şeyler söyledi gerçekten. Yaptığı özeleştiriler ise herkesin kulağına küpe olması gereken cinsten.


“Adeta bir üniversite kampüsü hayal ederek bu ar-ge merkezini yarattık. Birden fazla fakültenin bir araya geldiği, her disiplinden mühendisin ve bilim insanının fikir alışverişinde bulunabileceği bir yer. Sizlerin de kabul edeceği üzere, burası Bosch’un kendi Stanfordu.”


Gerçekten de mükemmel bir tesis. İçerisinde kendi itfaiye birimi bile var. Onlarca laboratuvarın olduğu yerde risk artınca böyle bir birimin kurulması gayer normal. Dr.Valkmar Denner’in özeleştiri yaptığı noktaya gelince. “Pek çok insan Avrupa’nın bir tür ‘silikon vadisi’ olabileceğine inanıyor. Ancak gelecekte, teknoloji şirketi kurma konusunda ne fırsat ne de isteklilik var. Bu sadece risk sermayesi eksikliği değil, aynı zamanda cesaret eksikliği ile de ilgili. Almanların sadece yüzde 25’i bir şirket kurmayı düşünürken, ABD’de bu rakamın yüzde 40 olması endişe verici bir durum. Daha da kötüsü, Almanların yüzde 80’i bunun nedeninin başarısız olma korkusu olduğunu söylerken, bu rakam ABD’de sadece yüzde 30. Bu ülke, özellikle genç üniversite mezunlarında olmak üzere daha fazla girişim ruhuna ihtiyaç duyuyor.” Yönetim Kurulu Başkanı bunları söylerken Angela Merkel’in gözünün içine bakıyordu. Uzun lafın kısası yapısal olarak baktığımızda bizde girişimci ruh yüzde 100, şirketse şirket. Bizim eksikliğimiz onların tam tersi doğru yatırımlar ile sağlıklı gelişmeyi bir türlü öğrenemememiz. Yoksa araba da yaparız, telefon da. Kısacası bir klasikle bitirelim tesis yok, olsa neler yapacağız. Düşünmeyi ve doğru yatırımı yapmayı öğrenmek zorundayız, başka çaremiz yok. Seçim vaadi ile heyecanlamayacak kadar büyümemiz, bu numaraları yemememiz gerekiyor.


Haftaya bir değişiklik olmazsa yine Bosch gezisinde gördüğüm ve beni çok etkileyen, kafamda deli sorular oluşmasına sebep olan çiftçi robottan bahsetmeyi düşünüyorum. Bu arada 4 günlük bir New York iş gezisine gidiyorum, bakarsınız sürpriz konularla dönerim. Herkese iyi hafta sonları.