Çağdaş dünyada önemli bir fırsat ve keşif sayılan dijital ekran, Türkiye için tehdit ve felaket olarak görülüyor. Neden mi böyle düşünüyorum? Adı “Akıncı”. Kendisi ise “yerli ve milli insansı robot” imiş. Yanlış okumadınız. Hem yerli hem de insani! “Yabancı menşeili robotlara” karşı üretilmişti. İşte o “yerli ve milli insani robot” ilk fırçayı yerli ve milli hükümetin bakanından yemiş. Muhalif “yerli ve milli insani dijital robot” siyasetçiye “Ne diyorsun anlamıyorum” diyor.

Bakan ise, “Robotu kim kontrol ediyorsa onun gereğini yapın” diyerek, fişini çektiriyor. Sonra da robotun, iktidara aykırı, “Ne diyorsun anlamıyorum” sözü formatlanıyor. “Yerli ve milli” yeni komutla biat ettirilip, özür diletiliyor.

Dijital dünya AKP hükümeti için tehdit görülüyor. “Güvenli Dünya İnternet Günü”nde güvende olmadığımızı, “yerli ve milli dijital robot” ile yaşadık. Muhalif insanlara ve medyaya yönelik üniformalı, üniformasız trollerin dijital zulümlerini de gördük. “Özgür Ansiklopedi” sloganıyla bilinen Wikipedia ile birçok düşünce ve haber sitesine erişim hakkının, Türkiye tarafından engellenmesini bunlara ekleyebiliriz.

Yani sadece robotlar değil, dijital dünya, insanlar ve muhalif söz formatlanıyor.

Söz konusu farklı düşence olunca ne yapay zekâya ne de eleştirel düşünceye sahip akla tahammülleri yok. Akıl formatçıları, zihinlerdeki eleştirel düşünceyi boşaltmak ve cezaevlerini doldurmakla meşgul. O nedenle eleştirel düşüncenin değil, cezaevlerinin kapasitesini artırıyorlar. Dijital yapay hafızalarla ve canlı insani bellekleri, eş zamanlı formatlanıp, sistemle uyumlu hale getiriliyor.

Örneğin, ana akım medyaya ait TV’lerdeki “tartışma programlarında” da formatlanmış yorumcular izliyoruz. Tek merkezden yüklenmiş “bilgilerin ve argümanların” taşıyıcısı olan hamal belleklerden oluşan konuşmacılar… Konuşmalarında düşünce değil, yüklenmiş siyasal vahiyler var.

Dijital gericilik

Otoriter ve baskıcı rejimler, dijital alanın herkesin sesi olmasını sevmiyor. Tek tip ve formatlanmış yeni nesil gibi tek tipleşmiş dijital nesil istiyorlar! Kendi gerici, dinci, ırkçı programlarını hem yapaya zekâlara hem de insan aklına yüklemeye çalışıyorlar.

Dijital gericilik; biatkâr nesil yetiştirmek için, kamu okullarından, dijital ekrana kadar müdahil oluyorlar. Diyanet’in imamının hafızasına yüklenen bilgilerle, Diyanet’in yapay ve dijital zekâsı EBA portalı da aynı hedefe kilitlenmiş.

Algı ve hedef bu olunca troller, muhalif sözün sahibi bireylere yönelik, dijital pencereden gerici ve cihadist sloganlarla zulüm etmeye başlıyor.

Tüm bu maaşlı, maaşsız troller ile maaşlı medya yorumcularını toplumsal yaşama ve davranışlara olan etkileri biliniyor. Trollerin saldırıları ya da iktidarların dijital takip, denetim ve sansürleri, sadece farklı politik tartışmaların engellenmesini değil, aynı zamanda toplumsal korkuları örgütlemek, düşünceleri ve duyguları yönlendirmek gibi yan stratejilere sahiptirler. İktidarlar, klasik sansürlerine ek olarak, gazetecilerin ve aydınların dolaşıma soktuğu bilgi akışını engelliyor. Baskı altına alıyor ya da bilerek kendi lehlerine kontrol etmeye çalışarak “akıllı bastırma” stratejisini tercih ediyorlar. Satın alabildiklerini iktidara fikirlerini yayan sadık hamallar haline getiriyorlar.

Dijital susturma

OHAL rejimlerinde, iktidar erki, interneti denetim ve kontrol altına alarak, muhalifleri ve iktidarın politikalarını eleştirenleri susturmaya çalışır. Tüm otoriter rejimlerin sansür stratejisi salt gazete, radyo ve TV ile sınırlı kalmıyor. Dijital denetim, takip, engellemeler ve sosyal medya yasaklarını içeren sansür stratejisi ile tüm toplumsal muhalefetin ve tek tek insanların gerçek sorunları ve hak ihlallerini dile getirmesi engellenir.

İnternet üzerindeki sınırlı denetimi olduğu sanılan rejimler, dijital dünyanın da tek sahibi olmak istiyor. Ulusal ölçekte sosyal medya araçlarına erişimin yasaklanması ile toplumsal tepkilerin iktidarı olumsuz etkileyeceğini düşünen iktidar, bu kez sosyal medyada denetim, takip, tehdit, zulüm ve baskıları toplumsallaştırmak için iktidarlara bağlı maaşlı ve gönüllü troller ordusu kuruyor. Halkın gerçekleri öğrenme hakkını engellemek için, önce gazetecilere ve medyaya, sonra aydınlara ve muhalif kesimlere gözdağı vermeye ve gözaltına almaya başlıyorlar.

İnternet üzerindeki sansür ve gözetim sistemi, iktidarın kendi hegemonyasını korumaya da hizmet ediyor. Örneğin, 2019 seçimlerine giderken AKP iktidarının, internet üzerinden görsel ve işitsel haber ve yayın yapma hakkına yani internette televizyon ve radyo yayınları için RTÜK uygulamasını yasallaştırma girişimi, sansür uygulamasının dijital dünyaya kadar yaygınlaştırılmasıdır.

İnternet, haklar rejimi çerçevesinde, şiddet, ayrımcılık, ırkçılık ve benzeri suçlar içermeyen bilgileri, düşünceleri ve haberleri yaymak için bir araçtır. Halkın haber ve bilgi alma hakkı ve bilgi akışını sağlama hakkının internet üzerinden engellenmesi, sansürlenmesi ve bastırılması suçtur.

Gerçek hayatta olduğu gibi, dijital hayatta da güvensiz ve endişeli yaşam sorunu küreselleşiyor. Tek çare, gerici formatlamalara karşı her alanda düşünce özgürlüğünü ve bireylerin güvenliğini savunmaktır.