Yerli saykodelik’te ikinci “Bahar”
Fotoğraf: Facebook

Umut Adan’ı İtalya’dan döndüğü günlerde tanımıştım. Organizatör dostum Eyüp İblağ bahsetmişti, tanıştırmak istiyordu. Beyoğlu’nda oturduğumuz kafede karşımda temiz yüzlü, parlak bakışlı bir adam vardı, otuzlu yaşlarda. Elinde de hediye etmek üzere getirdiği 2010 yılında İtalya’da çıkardığı 45’lik plak: “Gülerler Bize / Beni Seçtiğin Bu Yerde”.

Heyecanla anlatıyordu yaptıklarını ve yapmak istediklerini. Meraklıydı, yıllarca uzak kaldığı memleketindeki müzik dünyasını yeniden tanımaya can atıyordu. O gün her ne kadar kirli insanlarla dolu piyasanın hali pür melali hakkında iç açıcı şeyler söylemesem de, karşılıklı ikişer çay içip kalktığımız masadan hevesinden hiçbir şey eksiltmeden ayrılmıştı. Umut ile abi-kardeş hukukumuz o günden bu yana sürmüş, bende onun siciline dair ifadesini müteakip sohbetlerimizde almıştım.

***

Etraf yeşillik, arsalarda meyve sebze yetişiyor. Karşılarındaki bostan 12 Eylül’den sonra ensesi kalın adamların, havalı kadınların tenis kulübü olmuştu. Caddebostan’da doğup büyüdüğü apartmanın sakinleri dört farklı dine mensup, aralarında müzikle uğraşanlar var; aralarındaki abilerden biri Mirkelam. Umut’un annesi klasik piyano öğretmeni, baba asker çocuğu ve serbest meslek erbabı. Umut’un evdeki oyuncakları plaklar. Klasik gitar dersi almaya başlamış, okul yıllarında İtalyan Lisesi’nde Elizabeth DiStefano adında olağanüstü bir gitar öğretmenine denk gelmişti.

Fikret Kızılok’u Galatasaray Kulübü’nde babasının yanında rakı içerken görmüş, yanlarında da Süreyya Berfe. O andan itibaren bir hoca gibi görmüş Kızılok’u. Berfe ile de okuma seanslarına katılmış. Bu iki insanın tedrisatından geçmesi müzisyenliğine şekil vermiş.

Liseden sonra İtalya’ya Siyasal Bilimler Fakültesi’ne gitmiş; ailesi diplomat olmasını beklerken paçayı müziğe kaptırmış. Girdiği sanat çevresi aklını başından almış, okurken çalmaya başlamış. O yıllarda yazmaya başlamış şarkılarını. Yazın onları Kızılok’a getirip gösteriyormuş; fırçasını yedikten sonra dönüp yeniden daha iyilerini yazmaya başlamış. İtalya’da bir arkadaşının kaydettiği CD’yi mektupla Amerika’ya gönderip Sub Pop’un kontratlı ilk Avrupalı sanatçı olması onu kamçılamış. Bu arkadaş bir iyilik yapıp menajeri Marco Damiani ile tanıştırmış onu. Amatör ruhunu kaybetmemiş bu adam, hayatını değiştiren bir başka figür olmuş.

Askere çağrılmış, çalışmak zorunda kalmış, üniversiteyi rötarlı olarak 2002 yılında bitirmiş. Uzun süre müzisyen olarak çalışıp 2011 yılında İstanbul’a dönmüş. Sonrasına tanığım.

***

İtalya’da yapacağı bir şey kalmadığını düşünüyordu Umut. Ayrıca ailesinin tek çocuğuydu ve bir de serde vatan hasreti vardı. Âşık Mahzuni, Muhlis Akarsu gibi bu toprakların ozanlarına duyduğu saygıyla yol almak istiyordu. Burada insanı yoran ve bozan ahlaksız bir piyasayla karşılaşmış, hiçbir tarafa yaslanmadan ayakta durmaya çalışmıştı. Bilhassa doksanlarda ortaya çıkmış “kültürel çöp”e maruz kalmamış, döndüğünde o piyasa çukuruna düşmemişti. Kendi kuşağından Özal’lara, Çiller’lere, Erdoğan’lara şahit olmuş insanlara göre sinirleri daha sağlamdı. Gerçi orada Berlusconi’ye maruz kalmıştı ama yine de saf ve temizdi.

İkinci ve üçüncü 45’liğini yaparken Arada Jack White konserine öngrup olunca The Kills, White Stripes, Tame Impala gibi toplulukların yapımcısı Liam Watson’dan teklif almıştı. Bu işbirliğinden “Bahar” adında bir albüm çıktı, 2019 yılında CD formatında yayınlandı.

Kapağı güzel, kendi güzel Turkish Psychedelia alt başlıklı “Bahar” albümünde loop’a bağlayıp üzerine solo atmaktan ibaret “saykodelik” anlayışının ötesinde bir müzik var. Sözlerin kaynağı Anadolu ozanları, müzikte ise batı ruhu… Kızılok’un şarkı yazma geleneğini sürdüren kompozisyon temelli bir çalışma. Bazen nahif, bazen de bıçkın delikanlı ağzıyla söylenmiş İstanbul saykodeliği. Duygularını ifade ediş şeklinde fantastik bir taraf var.

Umut, bugüne yetmişli yılların başından düşmüş iflah olmaz bir romantik. İstanbul gibi bir beton ormana mancınıkla Anadolu’nun göbeğinden fırlatılmış adeta. Herkesin pek heveslendiği, ancak yapmacık moda öykünmelerden ya da şehirli züppe hevesinden öte geçemediği yetmişlerin Anadolu Pop stiline yürekten inanıyor; soyadı gibi tam bir adanmışlık içinde. Hem müzikal olarak, hem de ruhen gerçek bir yurtsever. Ülkesini seçmiş gerçek bir halk çocuğu. Burada saykodelik adı altında müzik yapıp gözünü dışarıya dikenlerden değil.

Not: Tüm çalgıların Umut ve Marco Fasolo tarafından çalındığı dokuz şarkılık “Bahar”, üç yıl aradan sonra plak formatında basıldı, sadece 350 adet.