Duçe, Hitler, Şef yok, ama Reis var.

Dünya liderinden vazgeçildi, şimdi yerli malı yurdun malı her Sünni ve her Türk onu tanımalı!

Yerli oto deyip montaj otoya fit olma misali, montaj Reis. Yani ve yine savaş tamtamları ve yandaş borazanlar eşliğinde:

Yerli ve Milli Reis!

(Malum Şahıs herkesin malumuydu ama daha fazla malumat sahibi olmak için ona Malum Faşist demek mi lazımdı? Tek adamlığa soyunanın tek başına dımdızlak kalması, ironi ötesi ve acıklı bir durum! Dün Tolga Tanış ‘Türkiye’nin Suriye’deki çöküşü’nü şöyle yazdı: “1. Rojava siyasi destek buldu. Başkan Obama’nın IŞİD’le Mücadele Temsilcisi Brett McGurk, Kobani’yi ziyaret etti, bölgedeki Kürt kantonlarının temsilcileriyle görüştü. 2. Esad muhalifleri bozguna uğradı. 3. Türkiye ABD’nin kaldıraç gücünü kaybetti.” Yani? O artık montaj bandında mecburiyetten tektir, yerlidir ve mecburen millidir!)

Şimdi durum işte böyleyken, bir de yerli ve milli anayasa yapılacakmış. CHP ve HDP’ye “aman ha bir kez daha onların çuvalına girmeyin” demek de nafile galiba; ‘muhalefetin de görüşü alınarak demokratik bir yoldan’ zoka yine yutturulacak, öyle görünüyor… Oysa muhaliflerin yapacakları tercih belli: iktidardakileri Reis babalarının anayasalarıyla baş başa bırakıp özgürlük ve eşitlik ekseninde bir fikri kuruculuk…

Faşizm hep böyle yapar çünkü, önce kandırır, sonra döver. Üstelik mevcut faşizmde öncesi ve sonrası iç içe, döverken kandırıyor, kandırırken dövmeye devam ediyor. Çünkü faşizmin H2O gibi en basit formülü, demagoji ve terör formülüdür; suya götürüp susuz getirirken ıslatarak dövme rejimi…

Bu yalanları ve dayakları sineye çekmek için sırsıklam salak olmak lazım.

Öyleyse elde var bir: Demagojilerine, yalanlarına karşı ideolojik mücadele vereceksin, kurucu fikirlerinle karşı çıkacaksın. Elde var iki: Dövülmeyi kabul etmeyeceksin, direneceksin.

Bunlar nasıl olur?

Eğri oturup doğru konuşalım. “Nasıl” sorusuna cevap vermek zor olduğundan hep “neden böyle oldu?” sorusuyla uğraşıyoruz. Gelinen noktanın verileriyle ikide bir hep güncellenmiş bir AKP tarihini yeniden yazıyoruz. Ve her seferinde ne kadar haklı çıktığımıza şaşırıp kalıyoruz. Hakikaten öyle, hep haklı çıktık, bize “niyet okuyorsunuz” dedikleri yıllardaki tahlillerimiz şimdi sıradan hakikatler. Ve şimdi zaten niyet okumaya da gerek yok. Niyetlerini dinliyoruz, Şamil Tayyarları, Metinerleri dinleyin, kısa süre sonra hangi adımı atacaklarından haberiniz olur, bu kadar basit. Peki, teşhir etmeye devam etmeyelim mi? Bunun da artık pek anlamı kalmadı, çünkü yapacaklarını da inkâr etmiyorlar. Dediklerini yapıyorlar…

Kürt bölgesinde olup bitenlere bakıp “ama”lı cümlelerle devlet yanında saf tutmak kadar vicdansız ve aptal bir tercih olamaz. Çünkü Kürtleri döverken laikleri, CHP’lileri, Alevileri öyle kandıranlar; Kürtlere attıkları dayakla laikleri, CHP’lileri ve Alevileri daha fazla dövebilmek için de böyle güç topluyorlar.

Kürt bölgelerindeki vahşet Suruç ve Ankara katliamlarının devamıdır. Anlamayanlar için son olarak Cihangir sokaklarında terör estiriyorlar. Daha ne yapsınlar? Memleketin dört bir yanında küçük Reisler, küçük çetelerinin başındalar.

Memlekette, şükür, kölelik düzeni yok elbette ama toplumsal yanaşmalık düzeni var. ‘Yandaş’ tabiri yanlış bence, asıl ‘yanaşma’ (client) demeli… Reisi-Efendisi olmadan yaşayamayanlar düzeni… Taa MÖ birinci yüzyıldaki Roma İmparatorluğu’ndan beri efendi-yanaşma ilişkisi sürüp gelmiş mesela…

Madem komşun yanaşmalığı tercih etmiş ve sotada bekliyor, seni gammazlamak veyahut punduna getirip tepene binmek için; o halde sen de senin gibi yaşayan ve düşünen komşunla bir olup tedbirini alacaksın. Ülke düzeyinde Reis’e karşı haziranlaşabilmek için mahalle ve şehir düzeyinde adım atmak şart ve unutmamalı, şimdiki Reis de bir vakitler sadece bir şehrin Reis’iydi. Mahallendeki Reis yanaşmalarına ve küçük Reis olma heveslilerine karşı birlik olmazsan, her gerici muhtar ve gerici esnaf seni hemen oracıkta teslim alacak, yok etmeyi kafasına koyacaktır.

Yani? ABD’den medet ummayacak veya Arınçgillerin atraksiyonlarına bel bağlamayacaksak, “ortada kuyu var yandan geç” diyemeyiz.

Masal değil faşist martavallar dinliyoruz.

Bir varmış bir yokmuş. Duçe, Hitler, Şef varmış ama şimdi yokmuş. Merak etmeyin bu Reis de bir varmış bir yokmuş olacak, o günler elbette gelecek.

Nasıl? “Azdan az çoktan çok!” diyerek.

Çünkü faşizme “hoş geldin sefa geldin” denilemez ki…