Futbolun gelip tıkandığı noktayı iyi analiz edebilmek için iki konuyu da ayrıntılı konuşmak gerek.

Birincisi; futbolun ekonomik işlem açısından hem kendi içinde hem de ülke ekonomisi içinde cari açık vermesini telafi edecek en önemli gelir kalemi olacak ve ciddi katma değer sağlayacak olan Avrupa kupalarını, yerli antrenörler niye ayak bağı olarak görüp bu konuda hiçbir kaygı taşımamaktadırlar?

Ülkedeki futbol ekonomisinin ihtiyaç duyduğu dış kaynağa sahip olan UEFA’nın 26 milyar avroluk Avrupa kupaları havuzunu elimizin tersi ile yerli antrenörler yüzünden niye itiyoruz?

Vizyoner antrenör olmanın en belirgin şartı ortaya koyacağı hedeflerdir. Bu hedeflerin içinde oluşan başarı hikâyelerinin beklentisi, antrenörün prensip sahibi olmasına ve yarışmacı bir rekabet kurgusundaki kazanma stratejisine devrilmesine neden olur.

Küresel bir oyun olan futboldaki bu kurgunun etkisi, her ülkede farklı bir kültür koduna sahip olsa da temelde aynıdır.

Önemli olan, antrenörün hedef ve beklentileri ile küresel futbolun ana çerçevedeki hedeflerinin uyuşup uyuşamamasıdır.

Bizim yerli antrenörlerin böyle bir küresel hedefi ve dolayısı ile ülke futboluna kazandırılacak bir dış kaynağın misyonunu yüklenme gibi dertlenin olmadığından, son oynanan Avrupa Kupalarındaki maçların skorlarında bu anlayış ortaya çıkmıştır.

Yerli antrenörlerin yöresel figür kalma talepleri aslında bir yetersizliğin dışa vurumudur.

İlişkiler ile demeçler üzerinden skor beklentilerine cevap aramak herkesin işine geliyor.
Hani tabiri caiz ise “Ben böyle iyiyim” durumu geçer

İkinci ve futbolu tıkayan önemli konu; Türkiye Futbol Direktörlüğü… Fatih Terim’e ait olan bu mevki niye kuruldu? Amacı neydi? Niye lav edildi? Türkiye futboluna ne kattı?

Bu ülkedeki futbol Terim’in fantezi alanı haline gelmesine daha ne kadar izin verilecek. Bu konudaki sorumluluk hem Galatasaray’ı hem de TFF’i bağlamaktadır. Şu anda Galatasaray bu sıkıntıları çekiyor.

Kendine bir liyakat yazıp içini dolduracak hiçbir donanıma sahip olmayan birine böyle izin verilirse, yaptığı ve yapacağı her iş ülke futboluna zarar verir ki veriyor.

Eğer bu görev tanımı gerçekten önem arz ediyorsa Şenol Güneş niye bu görevi de yapmıyor?

Yok, bu görev sadece Terim’i bağlıyorsa, yaptığı işlerin sorumlusu kimdi? Niye hesap sorulmadı?

Türkiye Futbol Direktörü olarak ortaya Riva’daki amaçsız kurulan Spor Lisesi dışında hiçbir şey koyamadığı gibi, futbol adına ne bir sistem içinde alt yapı programları, ne bir yönetsel disiplin, ne de yıldız futbolcu yetiştirmek için özel kurallardan oluşan bir program…

Bakın kendisi ne duruma düştü:

Öyle bir ironi yaşıyor ki; bu görev içinde yapamadıklarından yıldız futbolcu yetiştirme de en büyük krizini kendi takımının ilk on birin de hiçbir Türk oyuncu koyamayarak yüzleşiyor.

İbretlik durum…

Ve aldığı sonuçtan ziyade, kurumsal hiçbir kurguya sahip olamadığı için ve ülkeye de bu anlayışı dayattığı için, sisteme dayalı futbolu oynatma açısından yetersizlik göstermesinin tartışılması gerek.

Kendi dönemi içindeki Milli Takımın aldığı sonuçlar ve oynadığı futbol ortada olduğu gibi bir dayatma sistemiydi. Oyuncular ile yaşadığı problemleri hepimiz yaşamak zorunda kaldık. Çünkü beklentilerimiz futbol adına ve başarı üzerine olması yüzünden, biz de enerjimizi Terim’in yaşattığı problemleri takip etmede harcadık. Bu yüzden, bize karşı da Türkiye Futbol Direktörü olarak görevini yapamadı.

Geldiği noktada;

Artık ne bir Hagi bulabilir, ne Popescu, ne Taffarel, ne Drogba, ne de Sneijder…

Kendi kaderinin efendiliğini de yapamaz ki donanım sorunu ortada.

Anlaşılan seyretmeye devam edeceğiz.

cukurda-defineci-avi-540867-1.