Brezilya futbolunun yıldızı Baixinho… Johann Cruyff’a göre ceza sahasındaki dahi, Pele’ye göre ise izlediği en iyi iki futbol ustasından biri. Futbolu bıraktıktan sonra 2010 seçimlerinde Sosyalist Parti’den aday gösterilen Romario günümüzde 56 yaşında ve İşçi Partisi milletvekili.

Yeşil sahalardan siyaset dünyasına
Fotoğraf: Romário de Souza Faria

Eduardo Galeano, “Gölgede ve Güneşte Futbol” kitabında şöyle anlatmış golcüyü: “Havadan mı indiği, yoksa yerden mi bittiği beli olmayan bir kaplan birdenbire ortaya çıkıp şimşek gibi şutlar attıktan sonra adeta buhar olup uçuyordu. Kafesinde sıkışıp kalan kaleci de göz açıp kapayıncaya kadar golü ağlarda buluyordu. O her pozisyonda, ister havada ister yerde olsun rahatlıkla gol atabilen bir futbolcuydu…”


29 Ocak 1966’da Rio de Janeiro’nun kenar mahallelerinden Villa Pena’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Doğduğunda sadece 1,8 kiloymuş, ayakkabı kutusuna sığacak kadar minik bir bebek. Çocukluk yıllarında babasıyla birlikte gittiği Olaria takımının maçları, profesyonel futbolcu olma hayalini gerçekleştirmesine ilham olmuş, henüz 13 yaşında genç takımında oynamaya başlamış. Vasco de Gama ile oynanan bir dostluk maçında dört gol atınca Vasco yöneticilerinin dikkatini çekmiş. Bu vesileyle onları da hatırlamadan geçmeyelim. Kökleri 1898’e uzanan, adını Portekizli kâşiften alan siyah beyazlı kulüp Brezilya’nın en popüler kulüplerinden, taraftarlarının çoğunluğu Portekizli göçmenler. Maçlarını Rio de Janeiro’nun üçüncü büyük stadı olan 25 bin kapasiteli Estádio Vasco da Gama’da oynayan takım 2012-13 sezonunda küme düştü, geçen sezonu 20 takımlı ligde 10. sırada bitirdi.

Futbolcuya dönersek, 1985’te Vasco De Gama’da top koşturmaya başlayan golcünün 1988’e kadar kaldığı takımda 123 maçta 73 golü var. O dönemde iki şampiyonluk yaşamış, 1988’de Seul’de düzenlenen, Brezilya’nın gümüş madalya kazandığı olimpiyatları gol kralı olarak bitirmiş. 1989 Copa Amerika finalinde Uruguay’a karşı oynanan maçta tek gol onun ayağından gelmiş. İzlemiş olanlar fizik kurallarına ters oyun stilini, sırtı kaleye dönükken inanılmaz dönüşlerini, telefon kulübesinde çalım atma yeteneğini ve son vuruşlardaki ustalığını hatırlayacaktır. Ayağını yere sağlam basan, ceza sahasında topla buluştuğunda öldürücü vuruşlara sahip, iki ayağını da raket gibi kullanabilen, kale önünde bir katil kadar soğukkanlı süratli bir futbol cambazı. Ayrıca kaçırdığı gol sonrasında sinirlerine hâkim olamayarak öfkeden delirip sağa sola saldıran bir boğa kadar saldırgan. Johann Cruyff, “genius of the goal area” (ceza sahasındaki dahi) olarak tarif etmiş golcüyü. Pele’ye göre izlediği en iyi iki futbol ustasından (diğeri Van Basten) biriymiş. Kariyerinde giydiği 11 numaralı forma, günümüzde Brezilya’nın yıldızı Neymar’a ilham olmuş, Santos günlerinden Barça’ya uzanan kariyerinde ustasının sırt numarasını kullanmış yeni yetme…

1988-1993 arası formasını giydiği PSV Eindhoven’de, inanması güç ama 167 maçta 165 golü var. 1989, 1991 ve 1992 senelerinde takımıyla şampiyonluk kupasını kaldırmış. O dönemdeki teknik direktörü Guus Hiddink şöyle anlatıyor futbolcusunu: “Büyük maçlar öncesinde benim biraz gerildiğimi görünce yanıma gelir, hoca rahat ol, ben golü atacağım ve kazanacağız derdi. İnanmayacaksınız ama bunu bana söylediği on maçın sekizini kazandık!”

Takımın diğer forveti Wim Kieft “Adamın inanılmaz özgüveni vardı” diyor ve devam diyor: “Maçtan önce, ‘Sen bana topu ver gerisini bana bırak, ben o savunmayı ipe dizer, sonra topu sana veririm, golü sen atarsın!’ derdi. Savunmayı ipe dizmekte sorun yoktu, gerçekten dört, beşini sanki orada değillermiş gibi geçerdi. Sorun kale önüne geldiğimizde pas vereceği yerde golü hep kendi atmak istemesiydi. Golü attıktan sonra bana döner, ‘Bir sonraki senin’ derdi, ama o bir sonraki hiç gelmezdi, çünkü o kaleye vurmayı tercih ederdi!”

1993-94 sezonunda o dönem teknik direktörlüğünü Johan Cruyff’un yaptığı Barcelona’ya transfer oldu. Daha ilk antrenmanında o sezon 30 gole ulaşacağını söylemiş. Böylesine özgüven! Hristo Stoichkov, José Mari Bakero, Pep Guardiola, Michael Laudrup, Ronald Koeman’lı takım o sezon La Liga şampiyonluğunu kazanıyor, bücür golcü oynadığı 33 maçta attığı 30 golle ligi gol kralı olarak bitiriyor, sözünü tutuyordu. Şampiyonlar Liginde finale yükselen takım Milan karşısında oynanan maçı 4-0 kaybetti. Bir maç öncesinde hocasına, Rio karnavalını kaçırmak istemediğini söyleyip iki gün izin istemiş. Hocası da “Eğer yarınki maçta iki gol atarsan, sana fazladan iki gün izin!” demiş. Ertesi gün, maçın 20. dakikasında 2. golünü kaydettikten sonra Cruyff’a dönüp, “Hoca uçağım bir saate kalkıyor, bırak gideyim” demiş. “Verdiğim sözü tutmak zorundaydım” diyor Cruyff ve ekliyor: “25. dakikada oyundan aldımki uçağına yetişebilsin!”

1994’te FIFA tarafından “Yılın en iyi futbolcusu” seçilmiş. O senenin aralık ayında Cruyff’la ters düşünce takımdan ayrılmış. 1995-1996 sezonunda ülkesinde, Flamengo’da oynadığı 19 maçta 8 golü var. 1996-97 sezonuna Valencia forması giyerek başlamış ama burada da teknik direktör Luis Aragones ile yıldızı barışmamış, yeniden Flamengo’ya kiralanmış. Valencia’da forma giydiği dönemde takımla antrenman yapmayı reddettiğini, kendi antrenman yöntemlerinin daha yararlı olduğunu savunurmuş. Takımla yapılan yarım saatlik düz koşuyu gereksiz bulur, onun yerine plajda tek başına koşar, bisiklet üzerinde pedal çevirmeyi tercih edermiş. Takımdan ayrı düz koşu anlayacağınız…

2000-2002 arasında, Vasco da Gama’da, 2002-2004 arasında Fluminense’de top koşturan bücür, kariyerinin ilerleyen zamanlarında Amerika’da Miami FC, Avusturalya’da Adelaide United takımlarında oynadı. 20 Mayıs 2007’de, Vasco Da Gama günlerinde Sport Recife’ye karşı oynadığı maçta kariyerinin 1000. golünü kaydediyor, Brezilya basınında geniş yer buluyordu. Pele ve Puskas’dan sonra bir efsane daha 1000’ler kulübüne katılmıştı. FIFA golcüyü tebrik etmekle birlikte kariyerindeki gol toplamının 929 olduğunu, diğer gollerini genç takımlarda ve dostluk maçlarında attığı için bin golü kabul etmeyeceklerini vurgulamıştı. Kariyerindeki en büyük hüsranı, sakatlığı olmadığı halde 1998 Dünya Kupası kadrosuna alınmamasıymış. Kendisini gol yollarında bencil olmakla suçlayan ve kadroya almayan takımın o dönemki teknik direktörü Zagallo ve yardımcısı Zico’dan intikamını kendi yöntemleriyle almış. Sahip olduğu gece kulübünün tuvaletinin kapıları, iki futbol adamının nahoş pozlarıyla boyatılmış!

***

Yaşı yetenler anımsayacaktır, 1994 Dünya Kupası’nda turnuvanın en iyisi seçilmişti Romario de Souza Faria, namı-diğer Baixinho, Brezilya futbolunun unutulmaz bücürü. Futbolsuz zamanlarda hatırlayalım istedim efsane golcüyü. Yeteneklerini soranlara, “Dünyaya geldiğimde, yukardaki, işaret parmağıyla beni gösterip, ‘işte bu!’ diyerek anlatırmış.” Futbolu bıraktıktan sonra siyasete atılan, ülkesinde gerçekleşen 2010 seçimlerinde Sosyalist Parti’den aday gösterilen Romario günümüzde 56 yaşında ve İşçi Partisi milletvekili. Çok yaşasın…

yesil-sahalardan-siyaset-dunyasina-1043966-1.