Kadroyla oynayan, devre arası ve maç öncesi soyunma odasına inen başkan profilinden, doğrudan takımı kuran ve yöneten başkan profiline doğru gidiyoruz yavaştan ülke futbolunda. Hakikaten, belki de teknik direktörlere ihtiyacımız yoktur

Kadroyla oynayan, devre arası ve maç öncesi soyunma odasına inen başkan profilinden, doğrudan takımı kuran ve yöneten başkan profiline doğru gidiyoruz yavaştan ülke futbolunda. Hakikaten, belki de teknik direktörlere ihtiyacımız yoktur.

Gençlerbirliği kulübü başkanı İlhan Cavcav, takımının Süper Lig’in ikinci haftasında, kendi evinde Bursaspor’a 2-1 mağlup olduğu maç sonrası, teknik direktör Mustafa Kaplan’ı görevden aldığında “takımı haftaya ben çıkaracağım” açıklamasını yapmıştı basına. Başlarda bu bir espri gibi görünse de 78 yaşındaki çılgın başkan, izleyen hafta, başkent ekibinin Eskişehirspor deplasmanındaki 2-0’lık galibiyeti sırasında hakikaten oyuna doğrudan müdahale etmişti. Sahaya çıkıp çıkmamasını istediği oyuncuları yeni teknik direktör İrfan Buz’a bildiren Cavcav aynı zamanda oyuncu değişikliklerini de bizzat yapmıştı. “36 yıllık tecrübemi futbolcularıma aktarıyorum, futbolcularla taktik konuşması yapmıyorum” diyen Cavcav’ın takımı, geçen hafta sonu da Balıkesirspor karşısında 3-1 kazandı. Kısacası İlhan Cavcav, resmi olmasa da fiili teknik direktörlük kariyerine 2’de 2 ile başladı.  Türkiye’de uzun yıllar boyu konuşulan, Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe teknik direktörlerinin işine karıştığı söylentileri bu sezon bir adım daha ileriye gitti ve Ersun Yanal’ın yerine göreve getirilen İsmail Kartal’ın, tamamen başkanının direktiflerine göre takımı şekillendirdiği, hatta Yıldırım’ın sırf bu imkana sahip olabilmek için Kartal’ı takımın başına getirdiği konuşulmaya başlandı. Hakikaten bu iş bu kadar kolay mı sanıldığı gibi ya da sandıkları gibi?

Gheorghe Hagi futbolu bıraktığında aslında 3-4 yıl daha oynayacak enerjisi ve kapasitesi olduğunu, ancak antrenmanlardan bıktığını söylemişti. Futbolda kazananı ve kaybedeni belirleyen zaman dilimi, yeşil çimlerin üzerindeki 90 dakika belki, ancak bunun ardında çok ciddi bir hazırlanma süreci ve analiz var. Futbol tarihi boyunca birçok teknik adam bu hazırlık dönemine uzun yıllar boyunca kafa patlatıp bu oyunun sürekli bir dinamik içinde kalmasına ve evrimleşmesine yardımcı oldular. Elbette teknik direktörcülük oynamaya çalışan kulüp başkanları işin bu tarafıyla ilgilenmiyorlar. Amaçları, kenarda tuttukları teknik adamların, 1 hafta boyunca, antrenmanlar, performans analizleri, kamp programları gibi tüm “sıkıcı işleri” halletmesi sonrası kurulan 90 dakikalık sahnede kendilerini göstermek. Cavcav 36 yıllık tecrübeden bahsediyor, Aziz Yıldırım da Alex de Souza’yı kendisinin getirip, takıma yararı olmadığını gördüğünde kendisini gönderdiğinden. Halbuki bir takımın iradesi bundan çok daha geniş kapsamlı bir planlama ve uygulama dönemini içeriyor. Ama ülke basınına başkanların bu çılgın denemeleri de çok çekici geliyor olacak ki, Gençlerbirliği’nin yakaladığı galibiyet serisini, İlhan Cavcav güzellemeleri ile vermekten çekinmiyorlar.

Gianluca Vialli’nin “İtalyan İşi” kitabında değindiği çarpıcı bir gerçek vardır. “Mutlaka etrafınızda, profesyonel futbolculardan daha yetenekli olan gençler görmüşsünüzdür, ama yeşil sahalarda değil masa başı işlerde çalışmalarının sebebi, zamanında mental olarak bu yetenekleri en iyi şekilde kullanacak kabiliyete sahip olamamalarıdır” der İtalyan. Teknik direktörlük de biraz böyle aslında. Bugün Almanya’da sokakta yürüseniz, Jürgen Klopp’un futbol zekâsına sahip insanlar bulabilirsiniz, ama onu başarılı kılan sadece futbol zekâsı değil, bunu en doğru biçimde başkalarına aktarabilecek bir hayat standardını benimseme cesareti ve kabiliyeti olmasıdır aynı zamanda. O yüzden kulüp başkanlarının bu gereksiz maceraları ve kulüplerini bir oyuncak olarak kullanmaları başta basın olmak üzere ülkedeki diğer teknik adamlar ve kulüpler tarafından da eleştirilmeli. Şimdilik biz işin şamatasındayız, ama teknik direktörler, biz ne kadar basitleştirmek istesek de hâlâ futbolun en önemli aktörleri konumunda.