Hakim kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “bilge” demek. Hâkim ise hem “egemen” hem de “yargıç” anlamına geliyor, malumunuz.

Bilge ile egemenin arasındaki bu küçük görünen fark, birkaç yılda onlarca insanın hayatını alt üst edebiliyor.

Örneğin;

Meşhur tanık B.E. gözaltına alındıktan sonra ilk sorgusu İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimince yapıldı.

O gün sulh ceza hâkimliği koltuğundan oturan yargıç, aynı tanığın o günkü ifadelerinin kullanıldığı davada bu kez İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine başkanlık etti.

Davayla ilgili haber yapan gazeteci Canan Coşkun’a “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlaması ile 2 yıl 3 ay hapis cezası veren de aynı hâkimdi.

Aynı tanık bu kez avukatların yargılandığı davada sahneye çıktı. İddianame B.E.’nin anlatımlarıyla doluydu. Ancak yine de tutuklu avukatlar 14 Eylül 2018’deki duruşmada tahliye edildiler. Savcı aynı gün tahliyelere itiraz etti, ertesi gün mahkeme heyeti değişti.

Heyetin başkanlığına kim atandı dersiniz? Evet, yukarıda bahsi geçen yetenekli hâkim bey. Bu hâkim, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’yı tahliyesinin ertesi günü tutuklayarak geçici görevine başladı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına “görülen lüzum üzerine” geçici olarak atanmış olan hâkim bey, aynı hafta heyetin kalıcı başkanı yapıldı. (Tahliye kararını veren mahkeme başkanı ve kıdemli üye ise tenzili rütbe ile cezalandırıldılar.)

18 avukata 150 yıldan fazla hapisle cezalandıran da aynı hâkimdi. Karar duruşmasında önemli ceza avukatlarından Hasan Fehmi Demir, hikâyeyi şöyle özetlemişti:

“Tanık B.E. 2017’de tutuklandı, tutuklayan sizsiniz. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı, mahkeme başkanı yine siz. Burada, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde de o tanık, siz mahkeme başkanısınız. Buraya tanıklarınızla geldiğiniz anlaşılıyor.”

Hâkim beyin icraatları tek davayla sınırlı değil:

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 9 yıl 8 ay hapis cezası veren de;

Sanatçı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy’un tahliye edilmelerinin hemen ardından başka bir soruşturma kapsamında “cebir ve şiddet kullanarak darbeye ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettikleri iddiasıyla tutuklanmalarına” karar veren de;

HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a –tam da yargılandığı ana davada tahliyesi sözkonusuyken- “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 4 yıl 8 ay, eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay hapis cezasına hükmeden de;

Sözcü gazetesi yönetici, yazar ve çalışanlarını, “FETÖ’nün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla beraber bilerek ve isteyerek yardım etme” suçlamasıyla mahkum eden de;
Şimdi Grup Yorum’u yargılayan da aynı hâkim: Akın Gürlek. Bu davanın son duruşmasında, yukarıdaki gerekçelerle yapılan reddi hâkim talebini de “kötü niyetli ve yargılamayı uzatmaya dönük olduğu” gerekçesiyle reddetti üstelik.

Bir hâkimin yargıçlıktan “egemenliğe” geçişinin öyküsü, memleket yargısının son dönemini özetliyor. Bu muğlak iklimde kimin, ne kadar “egemen” kalacağı ise belirsiz...