Kitapların bombalardan daha tesirli olduğunun henüz söylenmediği yıllardı. Milli görüş gömleğini çıkaran AKP Türkiye’ye demokrasi vadederek iktidar olmuş, batıyla flört etmekteydi. Memleket özgürlüğe doğru adeta depara kalkmıştı ki ayağı büyük bir taşa takıldı. O taşın adı Meltem Arıkan ve Türkiye’deki ensest gerçeğini anlattığı romanı ‘Yeter Tenimi Acıtmayın’ idi. Arıkan’ın kitabı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun hazırladığı ‘bilirkişi raporu’ doğrultusunda önce toplatıldı, sonra sansürlendi. Rapora göre, kitaba konu olan gerçek hikâyeler Türk aile yapısına uymayan gayri ahlâki şeylerdi. Arıkan, resmi ağızların ensest ve taciz olaylarının çok az olduğu konusundaki çarpıtmalarının artık tartışmaya açılması gerektiğini söylediğinde yıl 2004’tü.

•••

Arıkan, ülkemizde bugüne kadar enseste ve/veya tacize maruz kalan çocuklarla ilgili ciddi bir araştırmanın yapılmış olmamasının hem çok düşündürücü hem de ürkütücü olduğunu söylerken elbette yerden göğe haklıydı. Geçen yıl, gazeteci Melis Alphan’ın Türkiye’de ensest konusunu tartışmaya açtığında nasıl büyük bir tepkiyle karşılaştığını hatırlıyoruz. Yazısında, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu tarafından 56 ilde yapılan bir araştırmanın sonuçlarının baskılar nedeniyle açıklanamadığına yer veren Alphan durumun vahametini anlamamız için tek bir sayıdan bahsetmişti; o da Türkiye’deki ensest oranının yüzde 40 olduğuydu! Bu oran aynı zamanda ensestin toplumumuzun dikkate değer bir kesiminde kabul gördüğünün de kanıtıydı. İvedilikle soruna eğilmek yerine inkarı ve Melis Alphan’a saldırmayı seçtiler.

•••

Meltem Arıkan yıllardır kadın ve çocukların uğradığı cinsel taciz ve tecavüzleri anlatan öyküler, oyunlar yazıyor. Amacı okuyucusunu gerçeğin en çıplak, en sert haliyle sarsmak, huzursuz etmek. Kadın bedeni üzerinde hakimiyet kurmak isteyen toplumu, aileyi ve inançları sorgularken bilinen ama görmezden gelinenleri tokat gibi yüzümüzde patlatıyor. Yine, Gezi Parkı eylemlerinden iki buçuk yıl önce yazdığı ve İstanbul’da farklı mekanlarda defalarca sahnelenen ‘Mi Minör’ ise Arıkan’la birlikte oyunun yönetmeni ve oyuncusu Memet Ali Alabora ve oyuncu Pınar Öğün’ün hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Oyun, her şeye başkanın karar verdiği, kimsenin düşünmesine ihtiyaç duyulmayan, eğer istenirse düşünce özgürlüğünün satın alınabileceği hayali ülke Pinima’da geçiyordu. Halkı için neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veren başkan seçimlere katılacak iki partinin de başkan adayıydı. Meltem Arıkan, Memet Ali Alabora ve Pınar Öğün Gezi’nin önceden provasını yapmakla, uluslararası örgütlerle işbirliği içinde olmakla ve olayları provoke etmekle suçlandılar, hedef gösterildiler, ölümle tehdit edildiler.

•••

Can güvenliklerinden şüphe duydukları için beş yıldır Galler’de yaşıyorlar. Ülkelerinden ayrılmak zorunda bırakılmalarının ağırlığını da birlikte, yeniden üreterek üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. 2015 yılında kurdukları Be Aware Productions’ın ilk tiyatro yapımı olan ‘Enough is Enough-Yetti Artık’ işte bu çabayla doğmuş. Oyun, Arıkan’ın ensest, çocuk tacizi ve kadına şiddete karşı yıllardır yürüttüğü mücadelenin son ürünü. İzleyiciye konser ve oyunun iç içe geçtiği, (theatre-gig) hikayeyi izlettirmekten çok deneyim yaşatmayı amaçlayan yeni bir tarz sunuyorlar. 26 günde 20’den fazla mekanda oynayarak Galler’de daha önce yapılmamışı gerçekleştiren ekip, geçen hafta bir ilke daha imza atarak Londra’daki Türkiyeli seyirciyle buluştu. Organizasyonu gerçekleştiren Akın Olgun ve İrfan Şahin’in gayretleri sayesinde izleyiciler böylece ilk kez Türkiyeli bir ekip tarafından hazırlanan İngilizce bir oyunu izleme fırsatı yakaladı. Oyunun Türkiye’de sahnelenebilmesi için maalesef bir süre daha beklememiz gerekiyor. Arıkan, Alabora ve Öğün gittikleri yerde yeniden üreterek, paylaşarak hayata sanatla tutunmaya devam ediyor. Gezi beşinci yılını henüz doldurmuşken, umudu ve mücadele azmini büyüten gücün görmezden gelineni yüksek sesle haykırmak olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyorlar. Suyun hep yolunu bulması gibi doğru söz de her zaman yerine varıyor. ‘Tamam’ ‘Yetti artık!’