Yeter artık, taşeron işçiye kadro!

Siyasi partilerin, özellikle de muhafazakâr ve sağ partilerin seçimlerde verdiği sözleri iktidar döneminde tutmaması, Türkiye siyasal tarihinin sık rastlanan olguları arasındadır. Demokrat Parti 1950 seçimleri öncesinde grev hakkının en yaman savunucusu kesilmişti. O kadar ki grevsiz işçiyi silahsız askere benzetmişlerdi. DP 14 Mayıs 1950’de iktidara geldi ve kesintisiz on yıl iktidarda kaldı, ancak grev hakkını bir türlü tanımadı. Grev hakkının tanınması 27 Mayıs sonrasına, 1961 Anayasası’na kaldı.

Demirel’in 12 Eylül sonrası yeniden siyasete dönerken “ne verirlerse 5 fazlası”, Tansu Çiller’in biri ev biri otomobil olmak üzere “iki anahtar” vaadi, tutulmayan ve seçmeni kandıran diğer vaatler olarak hâlâ hafızalardadır.
Son yılların en çok yankı uyandıran vaadi ise taşeron işçilere kadro vaadidir. Taşeron işçilerin, sendikaların ve muhalefet partilerinin yıllardır dillendirdikleri bu talep, 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde AKP tarafından da sahiplenildi. Tıpkı asgari ücret gibi, taşeron işçiye kadro konusu da çalışanların çok duyarlı olduğu bir konuydu. AKP taşerona kadro vaadini seçim kampanyasının önemli unsurlarından biri yaptı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu 1 Kasım seçimleri için hazırlanan bir seçim videosunda şöyle diyordu: “Ülkemizin gücüne güç katan işçilerin yarınlara umutla bakabilmesi için asli işlerde çalışan taşeron işçilerimizi kadrolu yapıyoruz.” “AK Parti Çalışanın Üretenin Yanında” başlıklı 1 Kasım 2015 seçim bildirgesinde ise “Alt işverenlik (taşeron) çerçevesinde asıl işlerde çalışanları kamuda istihdam edeceğiz. Bu kapsamda diğer çalışanlarla ilgili de iyileştirici yönde alternatif çalışma modelleri oluşturacağız” vaadi yer alıyordu.

Davutoğlu hükümeti tarafından 10 Aralık 2015 tarihinde açıklanan üç aylık reform paketinde ise “Alt işverenlik çerçevesinde asıl işlerde çalışanların kamuda istihdam edilmesine yönelik düzenleme yapılacak” vaadi yer alıyordu. Ancak üç aylık reform paketi döneminde taşeron işçiye kadro vaadi yerine getirilmedi.

Mart 2016’da ise AKP vites yükseltti ve sadece asıl işlerde çalışan taşeron işçilere değil, tüm taşeron işçilere kadro vadetti: Başbakan Davutoğlu, 22 Mart 2016 tarihli açıklamasında, “Kamuda çalışan tüm taşeron işçileri kadroya alıyoruz” diyordu. Bu çerçevede AKP hükümeti tarafından taşeron işçilerin kadroya alınmasına yönelik olarak “özel sözleşmeli personel” adı altında yeni bir tasarı gündeme getirildi. Ancak özel sözleşmeli personel uygulaması ciddi hak kayıpları doğuracak nitelik taşıyordu. İşçilerden ve sendikalardan büyük tepki aldı ve uygulanamadı.

Davutoğlu’nun azledilmesi sonrasında yeni Başbakan Binali Yıldırım da Mayıs 2016’da taşeron vaadini tekrarladı: “Bizim inancımız şudur, aynı işi yapıyorsa bütün çalışanların aynı şekilde muamele görmesi gerekir. Kamudaki tüm taşeron arkadaşlarımızın devlet kadrolarına asli işlerini yapacak şekilde bir sürekli statüye getirilmeleri, kamuoyuna AK Parti’nin yeni dönemdeki taahhüdüdür” (24 Mayıs 2016 tarihli konuşma).

1 Kasım seçimlerinin üzerinden nerdeyse bir yıl geçiyor. AKP sözünde durmadı. Taşeron işçilerin kadroya alınması konusunda hiçbir somut adım ve takvim söz konusu değil. Daha da vahimi, 14 Ekim 2016 tarihli açıklamasında yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamuya alımları belirli bir süre dondurduklarını söyleyerek, “Önümüzdeki süreçte kamuya personel alımında hükümet olarak cimri davranacağımız bir yıl olacağını söyleyebilirim. Bakanlıklardan gelecek ihtiyaçları minimize ederek değerlendirme yapacağız” dedi. Bu açıklamayla taşeron işçilere kadro konusu bir kez daha belirsizliğe boğuldu.

Kamuda çalışan taşeron işçiler bir yıldan fazla bir süredir oyalanıyor ve kandırılıyor. İşçiler sosyal medya üzerinden ve çeşitli eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyor. Son olarak DİSK Dev Sağlık-İş Sendikası “taşeron işçilere kadro nöbeti eylemi” başlattı.

Sayıları 720 bini aşan kamu taşeron işçileri kamu hizmetinde çalışıyor ve kamu hizmeti üretiyor. Kamu hizmetini üreten tüm çalışanların beşte biri taşeron işçilerden oluşuyor. Pek çoğu asıl işlerde çalıştıkları halde taşeron şirketler tarafından istihdam ediliyor. Kadrolu işçilerin yararlandığı haklardan yararlanamıyorlar, ayrımcılığa uğruyorlar. Taşeron şirketler, kamu hizmetinin üretilmesine hiçbir katkıda bulunmadan işçi simsarlığından para kazanıyor.

Bu akıl dışı, hukuk dışı ve insanlık dışı taşeron işçi çalıştırma uygulamasına derhal son verilmelidir. AKP bir yıldır verdiği sözleri tutmalı ve tüm taşeron işçileri eşit haklarla kadroya almalıdır. Taşeron işçilerin kadro umutları yeni bir seçim, referandum ve başkanlık tartışmalarına meze yapılmamalıdır.