Fatih Terim’in Milli Takımı son on altıya kalamadıktan sonra, turnuvada her şey farklı bir boyutta ilerlemeye başladı.

Çünkü futbol kaostan arındı ve kalite geldi.

Onlar arındı ama biz arınamadık, ülke olarak hâlâ diyet ödemeye devam ediyoruz!

Son on altı maçlarının oyun kalitesi ve özellikle takım taktiği, oyun zenginliği çok net olarak ortaya çıkmasıyla seyir etmenin cazibesi gittikçe artarak devam ediyor.

Tabii ülkelere ait sosyal değerlerin sahaya yansımasının ve bir değer olarak korunan kriterlerin ve sahada artık bunların değerlendirilmesi dönemi başladı.

Bizdeki futbolun araçsallaştırılarak kullanılması ve buna uygun insanların bir gecede atanarak göreve gelmeleri ve aynı tutarsızlığın saha içinde de devamı zaten bizim eve gelmemizi doğru kılıyordu.

Ama futbolun doğruları öyle değil…

İşte İtalya-İspanya maçı bu bakımdan incelenecek en iyi maçtı.

Her iki ülkenin tarihsel toplumsal yaşam sürecinin tüm genetik şifrelerinin sahaya yansımasıyla bu zenginlik ortaya çıkmaktadır.

İspanya’nın fantastik yaşam ve Flamenko ve gitar eşliğindeki o eşsiz koreografi etkisindeki estetik kurgu, aynı şekilde kendini oyun karakteri olarak sahada gösteriyor.

Üçüncü bölgedeki yoğun pas trafiği ve adam eksilterek pozisyon bulma disiplini ve sabrı üzerine kurgulanmış oyun, rakibi topsuz bırakarak oyundan bertaraf etme stratejisi üzerine oturtulmuştur.

Kolektif yaşam anlayışı ve demokratik görev dağılımı ile ortay çıkan yardımlaşma, yaşamın şifrelerini sahada bulunmasına yardımcı oluyor.

Bu kadar değeri bir araya toplamak; toplumsal değişimlerin bedelini ödeyerek değerlerin kazanılmasından dolayıdır.

Topraklarındaki kültürel farklılıkların zenginliklerini koruyarak ve saygı duyarak bugünlere kadar taşıyan İspanya, etik davranışların tümünü çok rahat sahada uygulamaktadır.

İtalyanların tarihsel oyun kurgusu olan Katenaçyo, Conte ile tekrar Ulusal Kimlik olarak sahada kendini göstermeye başladı. Futbolun kökeni “Calcio Fiorentino”dan gelen bire bir dövüş ve mücadele oyunu üzerine kurgulanmış olan bu sistem, üstün irade ve bire bir mücadele üzerine şekillenmiştir.

Katenaçyo aynı zamanda sınıfsal mücadelenin tarihsel bir kimlik ifadesi olarak da toplumsal bir değere sahiptir.

Özellikle zayıfın kuvvetliye karşı bir mücadele stratejisidir.

Özelliği, birinci bölgede mücadeleden zevk alan ve savunmanın Nirvana’sına ulaşan takım kurgusu, dikey ve rakip savunmasının kontra edecek paslarla çabuk oyuncuları buluşturup gole ulaşma stratejisine sahiptir.

İtalya, Roma Kültürü geleneğinden kazandığı tüm tarihsel kazanımları büyük titizlikle koruyarak günümüz koşullarına entegrasyonu sağlamıştır.

Her iki ülkenin yaşamlarının tarihsel sürecindeki kültürel zenginliklerini kaybetmeden bugünlere taşımaları ve bunu oyun kurgusu haline getirmelerinin olumlu tüm etkilerini, sporun her alanında fazlasıyla başarı olarak karşılığını almaktadırlar.

Aynı başarı demokratik değerlerin toplum içinde yerleşmesine ve karşılık bulmasını sağlamıştır.

Bizim yönetim anlayışımızın her yerde ve saha kenarında da mahallenin abisi donanımlarında birinin esiri olmamızdır.

Bugün hangi tarihsel yaşam kültüründen bahsedebiliriz…

Hele hele bombaların etkisindeki yaşam anlayışını içimize sokmaları ile beraber, Ortadoğu siyasi fantezilerinin çakma modelleri ile bizi ıslah etme çabalarının, ancak ahmaklıktan başka bir anlamı olmaz.

En acısı ise sürekli insanların ölmesidir.

Bu anlamsızlık, arabesk ve kaos bizim kültürümüz olamaz. Ne tarihsel sürecimiz, ne de genetik şifrelerimiz bu saçmalığa izin veremez.

Ama devlet aygıtıyla bu şiddet ortamına zorlanmak ile karşı koyma mücadelesi dönemindeyiz.

Zaten sahada sisteme entegre olmuş Terim tarafından kaosu kullanıyor ve sürekli kaybediyor ki; bu yetersizliğin ve kullanılmanın dışa-vurumdur.

O yüzden Terim’in maliyeti çok yüksek!

Anadolu’nun kültürel zenginliğini anlamayan yetersizlerin stratejileri ne saha kenarında, ne de toplumun yaşam alanı içinde karşılık bulamaz. Kişisel çıkarlardan başka karşılığı olmaz.

Biat ve irade erozyonu yaşayanların görev yetkileri kendilerini bağlar, bizi bağlamaz.

Tıpkı takımın kenardaki abiye körü körüne biat etmesi üzerine kurgulanan takım taktiği gibi…

Ama ben bu ülkede yaşayan ve kimliği, inancı, rengi, cinsel tercihi hiç önemli olmayan insanlarla ortak yaşam kurup yaşamak isteyen biriyim.

Ben, doğaya saygı ile yaşamak isteyen insanlarla beraber yaşamak istiyorum.

Ben, benim vergilerimi haksız yere alan ve hiçbir donanımı olmayan insanların beni temsil eden yerlerde olmasını istemiyorum.

Ben, ülkede insanların, can güvenliğini sağlayacak, demokratik tahammülleri yerine getirecek insanlar tarafından yönetilmesini istiyorum.

Ben, hiçbir insanın ölmesini istemiyorum.

Bunlar bizim kültürümüz olsun, Anadolu’nun tarihsel zenginlikleri ile beraber spor alanlarındaki kurgularımız olsun ve yapı bunun üzerinden şekillensin.

İtalya, İspanya ve Almanya gibi ekolün tasviri Türkiye için de yapılsın.

Ama önce kurtulmamız lazım…