Edebiyat 1- Şiiri dua gibi okurum, hep okurum, tasada ve kederde, düğünde ve cenazede, doğumda ve ölümde, aşkta ve ayrılıkta, doğuda ve batıda, yazda ve güzde, gündüzde ve gecede, evde ve sokakta, denizde ve karada, ovada ve dağda, yerde ve havada, gözyaşı ve kahkahada, savaşta ve barışta ve dahi… Bugünlerde Onur Caymaz’ın Dünya Evi, Sinan […]

Yetmiş7: 7 okuma parçası

Edebiyat

1- Şiiri dua gibi okurum, hep okurum, tasada ve kederde, düğünde ve cenazede, doğumda ve ölümde, aşkta ve ayrılıkta, doğuda ve batıda, yazda ve güzde, gündüzde ve gecede, evde ve sokakta, denizde ve karada, ovada ve dağda, yerde ve havada, gözyaşı ve kahkahada, savaşta ve barışta ve dahi… Bugünlerde Onur Caymaz’ın Dünya Evi, Sinan Oruçoğlu’nun Yerin Çektiği, İdris Özyol’un Kabuk Dudak ve Cem Uzungüneş’in Sessizlik Korkusu, severek okuduğum şiir kitaplarından bazıları.

2- Öyküyü en çok Cumartesi günleri okuduğumu fark ettim. Evde kalabildiğim ya da olabildiğim Cumartesi günleri, bana İki Sene Mektep Tatili’ymiş gibi gelir. Enver Ercan’ın ‘Ev Türkçesi’ dediği şey, benim için ‘Ev Cumartesileri’dir adeta. Bazen ‘beşibiyerde’ duygusuyla, sabahtan geceye 5 öykü kitabı okurum, sarhoş olurum! Keşke haftada iki Cumartesi olsaydı! Bugünlerde Ali Özgür Özkarcı’nın Dört Köşeli Kambur, Onur Çalı’nın Kaplumbağa Makamı, Banu Özyürek’in Poz, Mevsim Yenice’nin Bilinmeyen Sular’ı severek okuduğum öykü kitapları oldu.

3- Roman! Ah o yaz denizleri! Gençlik yazları, loş, serin odalar ve Emma Bovary’den Anna Karenina’ya, İnce Memed’den Sokaktaki Adam’a Aylak Adam’a, Cemile’den Tutunamayanlar’a, Baragan’ın Dikenleri’nden Kör Baykuş’a, Yılkı Atı’na, Irazca’nın Dirliği’ne, Fena Halde Leman’a konuklar konuklar… Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Kemal Tahir…Sonra Latife Tekin, Ayfer Tunç, Hasan Ali Toptaş, Sema Kaygusuz, sonra Tol…Son okuduğum romanlar Murat Menteş’in Antika Titanik, Kemal Varol’un Aşıklar Bayramı, ve İsmail Güzelsoy’un Öksüz Ağaçlar Çobanı, üçünü de çok beğendim, meraklısına öneririm.

4- Deneme… Derken bile hissettiğim bahtiyarlığı anlatamam. Edebiyat, önce romandır ama, bana kalırsa has edebiyat her şeyden önce denemedir. Ve şiirin kardeşi de, öyküden çok denemedir. Yazı, denemedir. Çoğunluğa göre şiirden bile beyhudedir. Octavio Paz’ın seslendiği “o uçsuz bucaksız azınlık”, şiir kadar denemeyi de sevenlerdir. Deneme okurken, hiçbir yakınım, arkadaşım, sevdiğim yazarlar, şairler ölmemiş gibi gelir bana ve kendimi onlarla hasbihal ederken bulurum. Denemede hayat bulurum. Tam da bu yıl, yani 2019’da, Cumhuriyet döneminin en önde gelen deneme yazarı Salah Birsel’in 100. doğum yılında! Bir de Armağan Ekici’nin kitaplarını okuyorum bugünlerde, yeni ve farklı deneme örneklerinden. Yeni başladığım Mustafa Kemal Erdemol’un Kitap Kokusu da çok lezzetli. Yeri gelmişken Alberto Manguel’in kitaplar üstüne kitaplarıyla, Enis Batur’un denemelerini de anmalıyım.

5- Nerde eski mektuplar? Dedim ama, doğrusu mektup türünde okumayı sevdiğimden değil, hatta galiba sevmiyorum da! Bazı mektup kitaplarını okudum, çok az, pek huyum değildir ama bazılarını da yarıda bıraktım. Mektup kitaplarının yayımlanıp yayımlanmaması konusunda da emin değilim! Fakat mektup yazmayı çok severim, eskiden çok yazanlardanım, mektup zamanlarından söz ediyorum. Ben de mektup yazıp yayımladım, ama ‘açık mektup’. Herkese açık. Kimsenin mektubunu da merak etmiyorum, okumasam da olur, okumasam daha iyi olur!

6- Geldik yol ayrımına! Bilimkurgu ve polisiye romanlar okuyamama durumuna! Bilimkurgu ya da polisiye olarak sunulan kitaplara karşı önyargılıyım. Eskiden edebiyat sayılmazdı onlar, ben de okuma isteğiyle yanıp tutuşmazdım zaten. Edebiyat olarak okunmaya başladığında da, öyle çok şey birikmişti ki okuyacak, ben de okumamayı seçtim. Üzerinde bilimkurgu ya da polisiye yazmazsa, yani fark etmezsem, okuyorum. Üstelik çok da beğendiğim kitaplar oluyor bunlar. Ursula LeGuin kitaplarını beğenmemek ne haddime! Roberto Bolano’yu da ilkin Vahşi Hafiyeler’le okudum, sonra hemen tüm yapıtlarını. Genç ölümüne en çok yandığım yazarlardan oldu. Öyle taze yazıyordu ki, neşeli, hafif kederli, dalgacı. Tabii Jules Verne’i saymıyorum, o kutsal kitap gibi bir şey, onu okumadan dünyadan gitmek olmazdı!

7- Radyo oyunları. Galiba Behçet Necatigil’in radyo oyunlarını da çok severek okuduğum için, özendiğimden bir de elbette, hep okumak, biraz da yazmak istedim. Henüz yazmadım. Sonra Lorca’nın oyunlarını okudum, Sabahattin Kudret Aksal’ın, Oktay Rifat’ın. Demek ki şiirle de bir bağ kurdum aralarında, öyle de sevdim. Radyo oyunları yazılıyor mu şimdi, kitap olarak yayımlanıyor mu? Doğrusu okumak isterim.