İki gün önce çok değerli Berat Ağırbaş’ı sonsuzluğa uğurladık. Ağırbaş, sanırım müzikseverlerin yabancı olmadığı bir soyadı. Bizim kuşaklar sevgili dostlarım Gürol Ağırbaş ve Birol Ağırbaş’tan, benden biraz daha büyük olan okuyucular ise rahmetli Salim Ağırbaş’tan hatırlayacaklardır bu soyadını. Salim Ağırbaş, Türkiye’ deki ilk davul dershanesini açan ve ilk davul metodunu yazan efsane bir davulcuydu. Ne yazık ki çok genç yaşta hayata veda etti. Onunla ilgili yazacaklarımın bu sayfaya sığmasına imkân yok. Umarım bir gün Salim ağabey ile ilgili geniş bir yazı yazarım. Salim Ağırbaş, babasından aldığı müzik yeteneğini -iyi ki- çocuklarına da aşılamayı başardı. Ve biri bas gitarda diğeri vurmalı çalgılarda Türkiye’nin en değerli iki ismini sektöre kazandırdı.


Müzisyenlikten geçinmek zor iş. O yüzden müzisyen eşleri, müzisyen çocuklarını klasik bir aile yapısından uzak zor bir hayat bekler her zaman… Gerçek müzisyenlerden söz ediyorum. Müziğe sevdalı müzisyenlerden. Bir armoninin, melodinin, ritmin, uyumun peşine düşen gerçek müzisyenlerden. Gürol da, Birol da bu kategorinin olmazsa olmazları. Berat Teyze de önce eşinin, sonra çocuklarının çıktığı bu fırtınalı yolculukta onları her zaman sakin bir şekilde iskelede bekleyen kadınlardan birisiydi.

Bu yazıyı okuyan genç okurlarım şunu bilsinler ki, ortada bir müzik sektörü yok, Spotify ve YouTube gibi dijital platformlar yok, konserlerden kazanılan büyük paralar da. Menajer, teknik ekip, güvenlik, kocaman siyah minibüsler yok. Herkes kendi enstrümanını taşıyor, kuruyor ve konser sonrası yine toparlayıp evine götürüyor. Sabaha karşı gelinen evlerde hep bir yalnızlık hissi. Onca alkışın, iltifatın ardından bir iç sıkıntısıyla, derin bir “of” ile geçiştirilmeye çalışılan bir geçim kaygısı. Ama ertesi gün yine aynı yorgunluğa doğru yola çıkan tanımlanamaz bir heyecan ve umut. Her şeyin daha iyiye doğru gideceğine inanılan o saf masumiyet.

BİTMEYEN YASAKLAR

Müzisyenler özel insanlar. Kendilerini sanatçı olarak tanımlamayan müzisyenler bahsettiklerim. Zira sanatçı payesini bize dinleyicilerimiz verir. Benim söz ettiklerim sesiyle, sazıyla yazdıklarıyla yüreğimizin bam teline dokunan özel insanlar. Ben müzisyen olduğum kadar bir dinleyiciyim de aynı zamanda. Dinleyiciliğim doğal olarak müzisyenliğimden çok daha öncesine dayanır. En zor dönemlerimin hep vazgeçilmez dostu olmuştur müzik. Müzik ile ilgili yazılan o kadar güzel sözler var ki şairlerin, ressamların, yazarların, devlet başkanlarının söylediği. Burada sıralamaya kalksam sayfalar yetmez. Bu BirGün’de yazdığım 114’üncü yazı. Ve ne yazık ki neredeyse yarısından fazlası hep müzik yasaklarına, bunların normalleştirilmesine ve keyfiyetine karşı çıkan yazılar olmuş. Bana da yazık okuyucuya da yazık burada işgal ettiğim yere de... Ama yasaklar bitmiyor, bitmiyor, bitmiyor.
Ben müzisyenliğim ve naçizane köşeyazarlığım dışında çok da önemli başka bir görevi üstleniyorum. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Başkanı’yım. Bir yerde Türkiye’deki yorumcuların hak takibini yapan bir kurumun da sözcüsüyüm. Meslek birliklerinin kanunda belirtilmiş görevleri, yetkileri ve sorumlulukları var, önce bu bilinsin. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da mali ve idari denetimine tabiyiz. Bugüne kadar Kültür ve Turizm Bakanımız, Telif Hakları Genel Müdürümüz ve bürokratlarıyla hep karşılıklı anlayış, sevgi, saygı ve çözüm odaklı bir ilişki kurduk. Bunu yine sürdüreceğiz. Ama pandeminin vurduğu müzik sektöründe, arkadaşlarımız hayatlarına kıyarken, enstrümanlarını satarken, başka işkollarına yönelirken bu festival yasaklarının karşısında Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un biz müzisyenlerin yanında yer alması gerektiğini düşünüyorum. Bu yasaklamalar örf ve adetlerle başladı, festivale bilet alan pırıl pırıl gençlerin uyuşturucu ve fuhuşla suçlanmasıyla devam etti, şimdi de çevresel faktörler çıktı karşımıza. Sayın Bakanım, tüm müzik meslek birlikleri yazdık çizdik, derdimizi anlattık ama bir sonucu bırakın bir cevap bile alamadık. Sizin bu yasaklar karşısında ülkemizin kültür ve turizmden sorumlu en yüksek makamı olarak söyleyecek bir sözünüz olmalı. On binlerce müzisyen, aileleri ve sektör emekçileri adına bu keyfi yasaklamalara karşı dur diyecek tek makam sizsiniz. Bunu zat-I alinizden bekliyoruz…